“Kadın; Ezilen, Beden İşçisi, Tutsak”
“Kadın; Ezilen, Beden İşçisi, Tutsak”
Adana Tabip Odası, 14 Mart Tıp Haftası etkinlikleri çerçevesinde “Kadın; Ezilen, Beden İşçisi, Tutsak” konulu panel düzenledi.
‘Kadın Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı ve Savaş ve Göç’ konusuyla CHP Başkan Yardımcısı Doç Dr. Selin Sayek Böke, ‘Bedenim Yarım Kaldı’ konusuyla Kadın Merkezi (KAMER)’den Nebahat Koç, ‘Adalet Arıyorum’ konu başlığıyla Adana Baro’sundan Ülkü Tolunay konuşmacı olarak katıldı.
Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, CHP İl Başkanı Ayhan Barut, akademisyenler, hekimler, oda ve sendika temsilcileri, kadın kuruluşları ve davetlilerin katıldığı etkinlik; Kadın Hekimler ve Dr. Gülten Çelebi Resim Atölyesi’nin kadınlarının çektiği fotoğraf ve tablolarının yer aldığı serginin izlenmesi, Dt. Selami Büyüknisan, Özkan Cabbar ve Ahmet Yaylacı’nın okudukları şiirler ve ATO Kadın Perküsyon Grubu Kibele’nin çalıp seslendirdiği gösteri ile devam etti.
“HAK ARAYAN KADINLAR YOK SAYILIYOR”
“Kadın; Ezilen, Beden İşçisi, Tutsak” panelinin moderatörlüğünü yapan Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. H. Neslihan Önenli Mungan, yaptığı açılış konuşmasında, ülkemizde yaşanan süreci özetledi ve şöyle konuştu:
“ 21. yüzyıl Türkiye'sinde kadın olmanın dayanılmaz ağırlığını konuşacağız. Konuşacağız yüreklerimizi hafifletmek için... Konuşacağız yarınları aydınlık kılmak için... Konuşacağız barış için... Konuşacağız bizi anlatmak için... Konuşacağız özgürlüğümüz için... Biz ne zaman bu denli yabancılaştık. Biz ne zaman kendimizi kadın-erkek, Müslüman- Ermeni, Sünni-Alevi, Kürt- Türk olarak ayrıştırıp ötekileştirdik. Biz ne zaman birbirimize bu kadar yabancılaştık. Ve birbirimize acımasızca kıyar olduk... Biz ne zaman insan olma yetimizi yitirdik”
“KADIN OLMAK GİTTİKÇE ZORLAŞIYOR”
Kadın olmanın ağır olduğunu savaşta ve göçte kadın olmanın daha ağır olduğunu dile getiren CHP Başkan Yardımcısı Doç Dr. Selin Sayek Böke, “Bu hafta aslında kutlama yapılması gereken bir haftayken, emekçi olmaktan, kadın olmaktan gelen kutlama fırsatını değerlendirmemize izin vermeyen bir Türkiye’de maalesef bütün hafta acıları konuşmak acıları paylaşmak ama acılara yenilmemek üzere hep bir arada olmakla yükümlü olduk. Kadın olmayı bu ağırlığa dönüştüren esasında sistemin kendisi. 7 Hazirandan sonra demokrasinin tamamen ayaklar altına alınmış olmasıyla, yeniden ortaya çıkan terör ve korku ortamı ve komşumuz Suriye’de yaşana iç savaş sebebiyle ülkemiz içerisindeki göç dalgasının yarattığı sosyal sorumluluk, sosyal bilinci olan için bunun kendi ağrlığıyla beraber hakikaten kadın olmak gittikçe zorlaşıyor” dedi.
“AÇLIK SINIRINDA YAŞAYAN İNSANLAR VAR”
Çalışmaları hakkında ve kadınların halinden bilgi veren Kadın Merkezi (KAMER)’den Nebahat Koç, “23 il ve 80 bin evde yaptığımız araştırmalarda ziyaret edilen hanelerin yüzde 85'inin yoksulluk sınırında olduğu, yüzde 48'inin ise açlık sınırında olduğu saptadık. Görüşülen hanelerdeki kadınların yüzde 48'inin göç ettiği, yüzde 46'ısının ise çocuk yaşta ve evliliğe zorlandığı, zorla evlenen kadınların yüzde 84'ünün ise akrabalarıyla evlendirildiği gördük. Suriye kültüründe 4 kadınla evlilik kültürü olduğu için ülkemize gelen Suriyeli küçük kızların para karşılığı kuma alındığı duyumlarımız var. Ülkemize gelen Suriyelilere Türk yasaları uygulanmalıdır. “ diye konuştu.
“ADALETE SESİMİZİ VERELİM. ADALET SESİMİZ OLSUN”
İşlenmiş kadın cinayeti vakalarından örnekler vererek katil eşlerin anlamsız, saçma savunmalarla kendileri kurtarma çabası içerisinde olduğunu ifade eden Avukat Ülkü Tolunay, şöyle konuştu:
“Yaşama hakkı taraf devletlere 3 yükümlülük getirmektedir. 1– Öldürmeme Yükümlülüğü. 2– Yaşamı Koruma Yükümlülüğü. 3– Ölümü Soruşturma Yükümlülüğüdür. Devletler, yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında etkili ceza kanunu hükümlerinin yanı sıra yaşama hakkının ihlali halinde bununla mücadele edecek etkili bir adalet mekanizması da kurmalıdır. Evet adalet arıyoruz. Ezilen kadınlar olarak beden işçisi kadınlar olarak, tutsak kadınlar olarak adalet arıyoruz. Şöyle bir gözlemim var. Basına yansıyan ve kadınların sahiplendikleri dosyalarda mahkemeler artık haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulamaktan çekiniyorlar. Kamu vicdanının sesine kulaklarını kapatamıyorlar. Özgecan dosyası buna bir örnek. Toplumun her kesiminden insanları ve hepinizi, henüz canlar yanmadan önlem alınması, canı yananların korunması ve adil yargılanma hakkı kapsamında etkili bir yargılama yapılması konusunda duyarlı olmaya, Kişi olarak ben, meslek örgütüm Adana Barosu ve kadın örgütüm Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği olarak sizleri gücümüzü birleştirmeye ve sesimizi duyurmaya davet ediyorum. Adalete Sesimizi Verelim. Adalet Sesimiz Olsun.”