Tarih: 23.05.2017 01:17
KADININ İŞGÜCÜNE KATILIM ORANI YÜZDE 35’TEN 24’E GERİLEDİ
Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. İsmail Güneş, Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranının 1990 yılında yüzde 35'lere ulaştığını, ancak bugün yüzde 24’lere gerilediğini, iktidarın 2023 hedefinin yüzde olduğunu söyledi.
Adana Büyükşehir Belediyesi ve Adana Kent Konseyi tarafından Seyhan Oteli'nde düzenlenen 'İş Piyasasında Kadın Erkek Eşitsizliği ve Ayrımcılık' panelinde kadınların iş gücüne katılımı hakkında sunum yapan İsmail Güneş şöyle konuştu:
30 YIL ÖNCESİ DÜZEYE ULAŞMAYI HEDEFLEMEK
“ABD’de kadınların işgücüne katılım oranları % 65
AB ortalaması %60.
Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranları ise 1990’da %35 iken günümüzde %24’lere kadar geriledi. Dünyadaki yönelim tersine Türkiye’de kadın ekonomik yaşamda geri plana itildi.
GEÇMİŞİ BİLE ARAMAK
Kadın işgücü ucuz emek olarak emek-yoğun iş kolları ile tekstil, gıda, hazır giyim, tütün gibi sanayi dallarında tercih edildi.
Daha da ironik olanı 2023 yılında kadının işgücüne katılım hedefi % 35 olarak belirlenmiş.
Cumhuriyetinin 100 yılında Cumhuriyetin 70 yılındaki düzeylere ulaşmaya çalışmak ne kadar acı bir gerçektir.
KADIN VE ÜÇ YOKSUNLUK
Cinsiyet ayırımcılığındaki mevcut durumu ortaya koyan üç ana gösterge bulunuyor.
Bunlardan birincisi kadının toplumdaki sosyal konumu ve sosyal yoksunluktur.
İkincisi kadınların ekonomiden aldıkları payı ve işgücü içindeki durumlarını ifade eden ekonomik yoksunluk,
üçüncüsü ise demokrasi yoksunluğudur.
Halen ülkemize 10 kadının 4’ü görücü usulle evleniyor.
10 Kadından 2’si imam nikâhı ile yaşıyor.
Aile içinde meydana gelen suçların % 90’ı kadına karşı işlenen suçlardan oluşuyor.
Her yüz kadından sadece 5’i yükseköğrenime devam ediyor.
Kadın ve erkek arasındaki ücret eşitsizliği küresel ölçekte devam ediyor.
SOSYAL YOKSUNLUK
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun tahminlerine göre her yıl dünyada 5000’den fazla kadın “namus” nedeni ile öldürülmektedir. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Asya kıtasındaki bazı ülkelerde bu cinayetler cinayet olarak bile algılanmamakta, kutsanmaktadır. Namus kavramını sadece kadının bedeni üzerinden algılama, ataerkil yapı ve değerler, kadının yaşamdaki rolleri üzerine bir dizi dinsel ve kültürel inançlar, gelenekler, aile, aşiret, hemşerilik vb ilişkiler, toplumsal baskı, yasalardaki yetersizlikler
20.Yüzyılın önemli filozoflarından Ludwig Wittgenstein “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” sözü ile kullandığımız dilin dünyaya bakışımız üzerindeki etkilerine değinir.
“Hanım, bayan, karı, abla, sekreter, bebek, hayat kadını, ece, avrat, dadı, kraliçe, cariye, sultan, cadı, şirret, kocakarı, metres, “karı gibi ağlamak, ”evde kalmış kız” , Şirret kadın” gibi kelimeler ve kullanımlarının temel hedefi kadınlardır. “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” , “elinin hamuruyla erkek işine karışma” , “Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya kaçar ya zurnacıya.”, “ kızını dövmeyen dizini döver olumsuzluk içeren çok sayıda atasözü bulunmaktadır.
Atasözünde bile kastedilen erkek atalardır. Bu sözcüklerin ve yargıların gölgesinde doğan bir birey dili konuşmaya ve anlamaya başladıkları andan itibaren bu genellemelerle büyümekte ve önyargı sahibi olmaktadırlar.
EKONOMİK YOKSUNLUK SONUÇ MU NEDEN Mİ?
Reel anlamda 100 kadından 12’si ekonomik yaşamda yer almaktadır. Kadınların iş gücüne katılmasının engelleyen nedenlerin başında kız çocukların eğitim almamasıdır.
İkinci neden ücretsiz aile işçiliği,
Üçüncü neden ailesel ve kültürel tutumlar ve son olarak toplumsal ve politik anlayıştır.
KADININ İŞİ EVİ
GERÇEKLER
Daha çok kadın çalıştıkça, ekonomiler büyür. Kadınların işgücüne katılım oranındaki bir artış ekonomik büyümenin hızlı olmasına neden olmaktadır
kadınların kendi kazançları veya nakit transferleri yoluyla kontrol ettiği hanehalkı gelir payının artırılmasının çocuklara fayda sağlayan harcamaların değiştirdiğini göstermektedir
Son 50 yıldaki OECD ülkelerindeki ekonomik büyümenin eğitimdeki artışının temel nedeni kadınların daha yüksek eğitim seviyelerine erişebilmesi ve yıllar içinde daha fazla eşitliği elde etmelerinden kaynaklanmaktadır
1970'den 2009'a kadar 219 ülkeden elde edilen verilerle yapılan bir araştırma, Doğum çağındaki kadınlar için her bir ilave eğitim yılı için çocuk ölüm oranının yüzde 9,5 oranında azaldığını ortaya koymuştur.
Genel olarak, kadınlar erkeklerden daha az ücret almaktadırlar.
Kadınların düşük verimlilikle faaliyetlerde bulunma ve resmi sektöre erkeklerinkinden daha az katıldığı görülmektedir. Kayıt dışı sektörde çalışma yaygındır. Savunmasız, düşük ücretli veya düşük değerli işlerde erkeklerden daha fazla kadın çalışmaktadır
İstihdam katılım eşitsizliği ve kadınlar ile erkekler arasındaki ücret farkı kapatıldığında kadınların gelirlerini küresel düzeyde yüzde 76 oranında artırabileceği hesaplandı. Bu, 17 trilyon dolarlık global bir değere sahip olduğu hesaplanmaktadır
Kadınlar, gündüz ev işlerine 1-3 saat erkeklerle vakit ayırıyor; Ücretli ve ücretsiz iş birleştirildiğinde, gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlar erkeklerden daha fazla çalışmaktadır
143 ekonominin neredeyse yüzde 90'ında kadınların ekonomik fırsatlarını kısıtlayan en az bir yasal farklılık var. Bunların 79 ekonomisinde kadınların yapabileceği iş türlerini kısıtlayan yasalar var
15 Ülkede Kocalar, eşlerinden çalışmasına engel olabilmektedir.
KADININ İŞGÜCÜNE KATILMASINI ENGELLEYEN FAKTÖRLER
Bunlardan birincisi kız çocuklarının okutulmamasıdır.
İkinci ana neden ücretsiz aile işçiliğidir.
Üçüncü neden ise ailesel tutumdur.
Geleneksel toplumlarda kadının sosyal dünyaya katılımının koşulu erkeğin 'rızasına' bağlanmaktadır. kadının, erkek egemen alanlara girişi çoğu kez erkek iznine bağlı hale getirilmiştir.
Salt çarşıya çıkmak, arkadaşlarıyla görüşmek, gezmek, çalışma yaşamına katılmak için fiili olarak erkeğin izni arandığı durumlar yaşanmaktadır. Halen kadının çalışma yaşamının eşi, babası, kardeşi gibi aile üyelerince engellendiği gerçeğini yaşamaktayız.
Günümüzde kadınlar eğitimlerini tamamlasalar dahi evlilik, yaşlı bakımı, çocuk sahibi olma gibi nedenlerden dolayı iş gücüne katılamamakta, katılsalar bile aynı sebeplerden dolayı bir süre sonra bırakmak zorunda kalmaktadırlar.
Dördüncü neden ise Toplumsal ve politik anlayıştır. Kadınlar çok sık şekilde evlilikleri ve işleri arasında tercih yapmak durumunda kalmaktadırlar. Toplum içerisindeki en birincil rollerinin iyi anne ve eş olarak algılanması hâkimdir.
DEMOKRATİK YOKSUNLUK
Nüfuun yarısını oluşturan kadınların siyasal alandan sistematik olarak dışlandığını görürüz. Bu bir sonuçtur.
Sosyal ve ekonomik yoksunluk içindeki kadının siyasal rolde etkin olması mantıksal çıkarımlara aykırıdır.
Ekonomik yaşamda saygın yer edinmemiş kadınların, sosyal açıdan eşit statülere yükselmesi ve demokrasiden yeterince pay alması mümkün görünmemektedir. Böyle bir durumun olduğu ülkeler zengin bile olsalar uygarlaşmış, gelişmiş ülkeler kabul edilemezler.
KADIN TEMSİL Mİ, TEMSİLİ KADIN MI?
Milletvekili 550 / 82 Yüzde 14.9
43 İlde Kadın Vekil Yok
Bugüne Kadar 9 Bin 220 Erkek 315 Kadın Milletvekili Görev Yaptı
957 Erkek 16 Kadın Kaymakam
3 Kadın Vali
Rektörlerin %6’sı Kadın
Belediye Meclis Üyelerinin 30.450 Erkek 1340 Kadın
Belediye Başkanları 1341 Erkek 40 Kadın
142 ÜLKE ARASINDA 125. SIRADAYIZ
2014- Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı “Global Cinsiyet Eşitsizliği” raporunda, Türkiye’nin 142 ülke arasında 125. sırada.
2015- Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nu (The Global Gender Gap Report 2015) yayımladı. Türkiye kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikte 145 ülke arasında 130'uncu oldu. Bahreyn, (123) Azerbaycan, (96) Ermenistan, (105) ve Gana (63) gibi ülkeler sıralamada Türkiye’yi geride bıraktı.
Türkiye, kadınların ekonomiye katılımında 132, eğitime erişimde 105, politik ortamdaki gücünde ve siyasete katılım oranında da 113’üncü sırada yer aldı. Toplam değerlendirmede de Türkiye, 142 ülke arasında ancak 125. sırada yer alabildi.
Eşit işe eşit ücrette 87. ve gelir eşitsizliğinde de 126. sıradayız.
Türkiye’de 100 kadından 13’ü üst düzey pozisyonda çalışıyor. Türkiye bu veri ile 125 ülke arasında dünyada en çok üst düzeyde kadının çalıştığı 109’uncu ülke.
1. Sırada bulunan Filipinler’de ise 100 kadından 57’si üst düzey yönetici olarak çalışıyor.
Türkiye’yi sıralamada geride bırakan ülkeler arasında İran (100 kişide 15 kadın üst düzey yönetici) ve Kuveyt bulunuyor. (100 kadında 14 kadın üst düzey yönetici)
Hangi açıdan bakarsanız bakın umutlarımız gayretlerimizle desteklenmeli ve insan aklının ve onurunun kabul edemeyeceği cinsiyet tabanlı ayırımcılığa el birliği ile son vermek zorundayız. “
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —