Tarih: 25.08.2016 12:22
KARANLIK VE ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ
HAMOK Dönem Sözcüsü Mimarlar Odası Başkanı Mustafa Özçelik, ülkemizin karanlık ve zor bir dönemden geçtiğini, Diyarbakır, Van ve Elazığ ve Gaziantep’te yaşanan terör olaylarını kınadı, “Düğünlere bombalı saldırı düzenleyecek kadar alçak, gözü dönmüş barbarlığı, insanlara ve insanlığa karşı bu vahşeti, bu kini aklımız almıyor. Okul çağında olması gereken çocukların canlı bombaya dönüştürüldüğü bu gericiliği, bu cehaleti kabul etmiyoruz.” dedi.
Hatay Akademik Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu (HAMOK) dönem sözcüsü Mustafa Özçelik, oda başkanları ve temsilcileri ile ortaklaşa düzenlediği basın toplantısında, ülkemizin her yerine bombalar yağdığını, insanları ve insanlığı katleden kirli terör saldırılarının yürekleri yaktığını ifade ederek şöyle konuştu:
“Üst üste yaşanan terör saldırıları, yaşanan bu savaş hali ve kuşatılmışlık kaygılandırıcı ve ürkütücü… Her atılan bombada yaralanıyoruz, her atılan bombada ölüyoruz… Ruhlarımız paramparça… İnsanlığı katleden bizi karanlığa mahkûm etmek isteyen, ülkeyi savaş ortamına sürükleyen tüm terör saldırılarını kınıyoruz.
Bugünkü karanlık günlere birdenbire gelmedik. Yıllardır ülkemizi yöneten iktidarlar bu kaosu ilmek ilmek işledi. Önce cemaat ve tarikatlarla el ele vererek devletin bütün kurumlarındaki Atatürkçü, Cumhuriyetçi, İlerici ve Demokrat kadrolar tasfiye edildi. Boşalan kadrolar liyakat yerine yandaş ve cemaatçilerle dolduruldu. “Bugün anlıyoruz ki son yıllarda yapılan neredeyse her sınavın soruları çalınmış ve birilerine verilmiş.” Daha sonra bu ülkede yaşayan her insan, dini, mezhebi, etnik kimliği öne çıkarılarak ayrımcılıkla muhatap oldu. Kör topal da olsa yürüyen hukuk sistemimiz ortadan kalktı. Demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan güçler ayrılığı ilkesi güçler birliği’ ne dönüştürüldü. Yasama ve Yargı Yürütmenin talimatlarıyla işlemeye başladı.
Bütün uyarıları dikkate almayarak yakın zamana kadar sürdürülen Cemaat koalisyonu, emperyalist güçlerin ülkemizi dizayn etmeye çalıştığı bu süreçte, Cemaati bir maşa olarak iktidarı ele geçirme amaçlı bir darbe sürecine kadar bizleri getirdi.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da asker sivil ayrımı yapmaksızın her türlü darbe girişimine ve vesayete şiddetle karşı olduğumuzu her platformda ifade ettik.
Demokratik sisteme karşı bu vahim girişimin; hukukun üstünlüğüne bağlılığın, kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargıya olan ihtiyacın, tüm yetkilerin anayasaya bağlı olarak kullanılmasının, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini umarak, parlamenter sistemin işletilmesi ve özgürlüklerin genişletilmesi gerektiğini ve bu kaostan ancak bu şekilde çıkılabileceğini ifade ettik.
20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL kapsamında kamu kurumlarında başlatılan soruşturmalar neticesinde on binlerce insan açığa alınmış, gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirilmiştir.Ancak, idarelerde kurulan komisyonlar marifetiyle nerede, nasıl ve hangi esaslarda hazırlandığı belli olmayan listelerle cemaat/terör örgütleriyle hiçbir ilişkisi olmadığı bilinen Atatürkçü, demokrat, ilerici, aydın meslektaşlarımız da görevden alınmaktadır.
Tüm devletin içine yerleşmiş/yerleştirilmiş bu yapıyla ve benzer zihniyetle mücadelenin yolu, öncelikle demokrasinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması ve laiklik ilkesinin sahiplenilmesiyle mümkündür.Ülkemizde demokrasinin hâkim olması için darbelerin ürünü olan OHAL yerine, parlamenter sistem işletilmeli, özgürlükler genişletilmelidir.
2011 yılında Ortadoğu’da başlayan iç savaşların ardından mezhep eksenli bir dış politika stratejisi uygulamaya konarak, Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” şiarı yok sayıldı. Komşularımızla sıfır sorun anlayışından “değerli yalnızlık” stratejisi ile maalesef Ortadoğu Cehenneminin içine itildik.
Bu politikalar sonucunda Hatay en çok etkilenen iller arasında hatta başındadır. Ekonomimiz durma noktasına gelmiştir. Esnafımızın maalesef dayanma gücü kalmamıştır. Krizin daha da uzaması durumunda Hatay’da daha büyük ekonomik sıkıntıların ortaya çıkacağı ve bunun da sosyal ve toplumsal sorunlara yol açacağı aşikârdır. Bankalar, Hatay’ı da kapsayan sınır illerini riskli bölge ilan ederek İşadamlarımızın ve esnafımızın kredi revizelerini yapmamaktadır. Hükümetin acil olarak Hatay’a yönelik bazı ekonomik içerikli adımlar atması ve üreticinin önünü açması gerektiğini buradan yetkililere duyurmak istiyoruz.
Bugün, darbe girişimi bahane edilerek, ülke serveti diyebileceğimiz, kent merkezleri, Cumhuriyetin aydınlanmacı kurumlarının varlıkları, kültür varlıkları, kıyılar, ormanlar, meralar, kentler satılığa çıkarılmıştır. Emekçilerin kıdem tazminatları için biriken fonlara ve bundan sonra zorla tasarruf yaptırılacak bireysel emeklilik primlerine el konulmaktadır. El konulan bu servetin üzerine iktidarın kurduğu Türkiye Varlık Fonu Anonim Şirketi oturacaktır.
Sonuç olarak, yaşadığımız bu kaotik sürecin ülke varlıklarına el konulmasında araç yapıldığını üzülerek görmekteyiz. TBMM’den beklentimiz bu talana dur diyerek, sosyal hukuk devletine ve dolayısı ile ülkeye sahip çıkmalarıdır.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —