Kelimeleri
Hz. Ali'nin çift başlı kılıcına benzetirim, hesap sorar, adalet dağıtır
'Havva Ana'nın dünkü çocuk sayıldığı' bu topraklarda, Ahmed
Arif'in kaleminden, en hasıyla.
Kelimeler inattır, umuttur. Kelimeler direnişlerin efendileri Köroğlu'ların,
Karayılan'ların, Pir Sultan'ların, Şeyh Bedrettin'lerin gölgesi, koruyucusudur
Anadolu'da.
Ama'sız, firesiz
konuşmak, kelimeleri adım adım gezdirmek, kelimeyi kelimelerle bilemek,
ocaktaki altı az açık ateşte hazırlanan makarna sosu gibidir! Tahta bir
kaşıkla, dilinizi yakmadan, ucuyla hafifçe damağınızda hissettiğinizde ürküten,
ama o sosa tadını da veren o işçiliktir kelimeler. O emek, 'Ya
başaramazsam' korkusunun genzinizde asılı kalan tadı, o ruhun kokusudur.
Söylenir, dinlenir,
üstüne üstlük hele bir de koklanınca Türküleşir kelimeler; sesimiz ya da
sessizliğimizin en derininde tutuşup yanan ağıtlara dönüşür. Türkülerin içinden
alıp kara toprağa verdiğimiz kara kaşlı, ela, kara, çakır gözlü, selvi boylumuz
bazen de. Üşütür, içimizi titretir kelimeler. Sessizce kazdığımız derin çukur,
türkülerle içimizde yeşerttiğimiz umudumuzdur da...
Mürekkebin kağıda ulaştığı anın doyumsuzluğunu anlatır
kelimelerin kokusu, Abidin Dino'ya 'mutluluğun resmini yapabilir
misin?' diye soran şairin tutkusu ve arayışına benzer, zihninizin
derinliklerinde, umutsuzca yarışır.
Kelimeler, bazen de hayalimizdeki kütüphanede, hayal edilenin kokusunun,
bakışının peşine düşmektir... Umut ve umutsuzluğun orta yerindeyken, okuyup
bitirdiğiniz sayfaların satır aralarına geri dönüp, harflerin kokusunda
bulmaktır aradığınızı.
Bozkırın ortasında, zihninizdeki seslerle kazıdığınız devasa çukurlar
üzerine Mimar Sinan'dan ödünç alarak diktiğimiz
sütunlardır kelimeler. Çok bilinmeyenli matematik formüllerine
ihtimamla yerleştirdiğimiz her harfin kelimeye, her kelimenin bir sese
dönüşmesinin felsefesidir aynı zamanda...
Riyakarlığın, yalanın, karnından konuşmanın, kahpeliğin, tuzak kurmanın,
hançeri ardında saklamanın, korkaklığın, iki yüzlülüğün de resmini yapar
kelimeler...
Kelimeler sadece dilin değil ruhun da yol göstericisidir. İnancın, umudun,
tükenişin, mücadelenin, geçmişin, geleceğin habercisi ve elbette ki şimdiki zamanın,
bugünün de anlatıcısıdır.
Dilimizin eşsiz yazıcısı Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye destanında anlattığı
gibi 'Ateşi ve ihaneti gören' bu topraklar, 'Gözleri çakmak
çakmak' olan mavi bir kurt olarak tasvir ettiği Mustafa Kemal'in
önderliğinde verilen emperyalist işgale direnişi ve o direnişin fikri yapısı
Cumhuriyet Halk Partisini de aktarır bizlere.
Şu solgun, korkudan titreyen günler geçtiğinde, büyük önderin gençliğe
hitabesindeki öngörüsü gerçekleşmiş, 'Millet fakr
ü zaruret içinde harap ve bîtap düşürülmüş' durumdayken, 'Benim
iki büyük eserim var. Biri Cumhuriyet, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi'dir'
diyerek ulusuna emanet ettiği CHP'nin büyük kurultayı toplanacak.
Kurultay, dünyada yenilgiye uğrayan neoliberallerin parti içindeki temsilcileri
ile tam bağımsızlık isteyenlerin mücadelesine tanıklık edecek. Partiyi, halka
hiç bir şey söyleyemeyen, söyleyip savunduklarına da inanacak kimseyi
bırakmayan fikiri yenilmişlerle; üretim, adil bölüşüm, halkçı, devletçi
politikaları savunanlar arasında tercih, iktidar olup olmama tercihidir aynı
zamanda.
Bu arada, Adana'da bu günlerde sahneye konulan kendi belediye başkanına karşı
imza toplama, oda başkanının belediye başkanının boyunun ölçüsünü alma niyetli
basın açıklaması ve parti yönetiminin de tarihte ilk defa yaşanan ve basında
'sorgulama' olarak geçen gelişmelere yeni hangi halkalar eklenecek,
dikkat ve ibretle izliyoruz.
Adanalılar biliyor da, dışarıdakilere önerim, bu organizasyonu izlerken
aklınıza halkın çıkarı, partinin geleceği falan gelmesin, gerçeği
öğrendiğinizde hayal kırıklığınız derin olur!
Turgay Develi
24. Dönem Adana Milletvekili.