KILIÇDAROĞLU ADANA’DA KİMLERLE BİRARAYA GELDİ?
KILIÇDAROĞLU ADANA’DA KİMLERLE BİRARAYA GELDİ?
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu Adana’da Millet Buluşmasında konuştu.
Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda madde bağımlısı gençlerin aileleriyle bir araya gelen CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Öyle bir illetle karşı karşıyayız ki, bu illetle mücadele etmek zorundayız. Eğer bir evde bir uyuşturucu bağımlısı varsa annesi, babası, çocuğunun, evladının uyuşturucu kullandığını başkasının bilmesini istemiyor. Yıllardır ben bunu araştırıyorum. Üniversitelerde hocalar araştırıyor. Akademik dünyanın araştırması dışında bu konuda belediye başkanlarımızın, artı pek çok sivil toplum kuruluşunun araştırmaları da var.
Bu illet bulaştığı andan itibaren evde huzur kalmaz. O nedenle benim bir sözüm var. Bu millete bir sözüm var. Her evde huzurun olmasını istiyorum. Her evde bereketin olmasını istiyorum. Her evde eğer huzur varsa, bereket varsa apartmana yansır, sokağa yansır, caddeye yansır, şehre yansır. Eğer bir şehirde uyuşturucu kullanımı yaygınsa o kentte kimse sokağa çıkamaz. Genç kızlar sokağa çıkamaz. Gençler sokağa çıkamaz. O nedenle bu, temelde ele alınması gereken büyük bir illettir. Ve bu illetle ilgili mücadele etmek gerekir.
Şimdi Türkiye özellikle son 10 yılda, altını çiziyorum, özellikle son 10 yılda bütün uyuşturucuların neredeyse merkezi haline geldi. Ta Güney Amerika'dan önce Afrika'ya, sonra Türkiye'ye getiriliyor. Asya’dan, Afganistan’dan bütün o sınırlar aşılarak yine Türkiye’ye getiriliyor. Önce fakir ailelerin çocukları uyuşturucuya alıştırılıyor. Bir arkadaşımızın dediği gibi, bedava veriyorlar. Arkasından bunları torbacı hale getiriyorlar, torbacı yapıyorlar bunları. Ben o fakir ailelerin sorununu çözmek zorundayım, bu benim için bir namus borcudur. Ben o yoksul ailelerin derdini çözmek zorundayım, bu benim için bir namus sorunudur. Nasıl olur da ta kalkacaksınız Afganistan’dan uyuşturucu getireceksiniz. Bütün bu sınırlar nasıl aşılacak? Gemilerle uyuşturucular gelecek. Nasıl aşılacak? Öyle bir musibet ki, bulaştığı andan itibaren evde, mahallede, şehirde huzuru bırakmaz.
O nedenle bu konuda yaptığım bütün araştırmalarda, bütün gözlemlerde bu acı tabloyu yaşayan ailelerle zaman zaman bir araya geldiğimizde, onların gözlerinden, onların seslerinden, onların davranışlarından anlıyorum. Ve bunun bir siyasi tercih olduğunun da altını çizmek isterim. Eğer deseler ki, uyuşturucu konusunda siyasi otorite kardeşim bunu engelleyin. Vallahi billahi polise yetki versinler ve siyasiler dokunmasın bütün uyuşturucu baronlarını gider kulaklarından tutar hâkimin karşısına çıkarırlar. Ben bunu adım gibi biliyorum. Hepimiz bunu gayet iyi biliyoruz.
İstanbul'da bir anne aynen şunu söyledi, ‘Çocuğumu okula gönderiyorum, okuldan çıktığı anda karşısında uyuşturucu satıcısı var. Onu biliyor, görüyor, tanıyor. Akşam gelince ceplerine bakıyorum; cep telefonu duruyor mu, durmuyor mu? Satmışsa cep telefonunu demek ki uyuşturucu almış…’ Bir anne için en büyük dram.
Yine bir ailede tanık oldum. Anne baba diyorlar ki, ‘Vallahi biz yatarken yatak odasının kapısını arkadan kilitliyoruz. Oğlumuz geliyor uyuşturucu kullanıyor, kendi hayatımız tehlikede…’
Bu tablodan Türkiye'nin çıkması lazım. Bu tablo bizim hak ettiğimiz bir tablo değil. Neden siyasiler diyorum. Bu işin sorumlusu neden siyasiler, bu işin sorumlusu neden ülkeyi yönetenler? Şunun için. Para bitti. Her şeyi sattılar. Fabrikaları sattılar, arsaları sattılar, daireleri sattılar, her şeyi sattılar yine para yok, paraya ihtiyaçları var. Bu sefer kanun çıkardılar. Yurtdışındaki bütün kirli paranı Türkiye'ye getirebilirsin. Uyuşturucu paralarının tamamını Türkiye’ye getirebilirsin. Paraları getir. Tam sekiz sefer kanun çıkardılar. Bir daha söylüyorum, bir değil, iki değil, üç değil, beş değil, tam sekiz sefer kanun çıkardılar. O parayı, uyuşturucu baronlarının parasını Türkiye'ye getirin; ne savcı, ne polis, ne mahkeme hiç kimse size dokunmayacak. Ve bunlar paraları getirdiler. Paraları getirirken kendileri de geldiler. İstanbul, şu anda uyuşturucu baronlarının at koşturduğu bir yer. O kadar rahatlar ki kimse bize dokunamaz diyorlar ve kimse dokunmuyor onlara. Hapse girmiş uyuşturucu baronlarını bile çıkardılar hapisten.
Şimdi sizin düşünmeniz lazım. Ülkeyi bu batağın içine sokanlara sizin oy vermemeniz lazım. Evladınızı düşünüyorsanız, ailenizin huzurunu düşünüyorsanız, komşunuzun huzurunuzu düşünüyorsanız bu uyuşturucu baronlarıyla mücadele etmeyenlere asla ve asla oy vermemeniz lazım. Bu illetten çocuklarımızı kurtarmak gerekiyor. En fakirinden en zenginine kadar her ailenin bütçesine göre uyuşturucu satılıyor. Fakirse ona göre uyuşturucu, zenginse ona göre uyuşturucu. Böyle bir pazar olur mu? 80 milyon insan zehirleniyor burada. Ve bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız zehirleniyor. Ki, her anne için evladın ne olduğunu hepimiz biliriz. Anneler evlatları üzerine titrerler. ‘Ayağına taş değmesin’ derler. ‘Aman karnı aç mıdır, tok mudur’ derler. ‘Aman yemeğini zamanında yedi mi, aman güzel bir evlilik yapsın, aman güzel torunlarım olsun…’ Bütün anneler böyle bir beklenti içindedir. Ama bu beklentinin dışına çıkıp uyuşturucu illetiyle tanışınca farklı bir dünya çıkıyor ortaya. Bunun mücadelesini yapmak zorundayız. Ve beraber yapmak zorundayız.
Mücadele nasıl olacak? Bir; uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağız. Benim bu millete sözüm var; Allah nasip eder sizlerin oylarıyla cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğumda, ilk yapacağım iş bu uyuşturucu baronlarının kökünü kazımak olacak. Hiçbirisini Türkiye'de tutmayacağım. Fakiri, zengini bütün evlatlarımızı zehirlediler. Hepsinin kökünü kazıyacağım. Hepsini dışarı süreceğim. Buradaysa hepsini yakalayıp hapse attıracağım. Böyle bir rezalet olamaz.
Bunun yolu; sandığa gideceksiniz, elinizi vicdanınıza koyup oyunuzu öyle kullanacaksınız. O evlatlar hepimizin evladıdır. Bir annenin, bir babanın yaşadığı dram hepimizin ortak dramıdır. Onun başına gelen, yarın bizim de başımıza gelir. Evladımızın da başına gelebilir. Bu memlekette huzur istemiyor muyuz, beraber yaşamak istemiyor muyuz? Beraber yaşayacaksak, huzur içinde yaşayacaksak bu laneti bu topraklardan temizleyip atmak zorundayız. Afganistan’dan buraya gelirken milyar dolarlar dönüyor. Gemilerle Güney Amerika’dan gelirken milyar dolarlar dönüyor. Türkiye’de imalatçıları var. Kimin nerede uyuşturucu imal ettiğini herkes biliyor. Adresi de belli, yeri de belli, şahıs da belli, herkes biliyor. Ama polis yakaladığında hemen polise müdahale sen niye yakaladın. Başı belaya giriyor, polisi sürüyorlar bu sefer. Bu memleketin namuslu polisleri var, namuslu bürokratları var. Yeter ki, siyasetçi de namuslu olsun, siyasetçi de bu milletin hakkını ve hukukunu gözetsin. Bunu yapacağız. Hiç endişe etmeyin onların gözünü çıkaracağım, bu topraklardan süreceğim hiç endişe etmeyin.
Bir devlet, meşru zeminde olmak zorundadır. Yani bir devlet, kirli paraya ihtiyaç duymaz. Eğer bir devlet, bir siyasi otorite, kirli paraya ihtiyaç duyuyorsa uyuşturucu baronlarının adamı olur. Benim cumhurbaşkanlığı adaylığıma iki kesim çok karşı. Birisi uyuşturucu baronları, diğeri de Beşli Çeteler. Beşli Çeteleri de temizleyeceğim, uyuşturucu baronlarını da temizleyeceğim.
Ve öyle bir noktaya geldik ki, uyuşturucu baronları da kendi hesaplaşmalarını da Türkiye’de yapıyorlar. Her birisi yabancı ülkelerden gelmişler; kimisi doğudan, kimisi batıdan gelmişler, kendi çıkarları için Türkiye’de hesaplaşıyorlar. Birbirlerine silah çekiyorlar, birbirlerini öldürüyorlar ve bu ülkeyi yönetenler sadece seyrediyor. Onların hesaplaşmaları değil, ‘Bu topraklarda onlara yer yok’ dememiz lazım ve onlara bu toprakları, eğer kalırlarsa söz veriyorum, vallahi billahi mezar yapacağım bu toprakları onlara, mezar yapacağım.
Şunu da bilmenizi isterim. Sizin evlatlarınız hepimizin evladıdır, sizin çocuklarınız hepimizin çocuklarıdır. Onların güzel bir Türkiye’de yaşaması, bulundukları kentte huzur içinde yaşamaları, iş güç sahibi olmaları hepimizin ortak arzusudur. O zaman ülkeye bereket gelir, o zaman ülkeye huzur gelir. Eğer çakallar varsa bu ülkede, çakalların savaştığı bir yer varsa o ülkede huzur olmaz. O nedenle söylüyorum; uyuşturucu baronlarını da, onların çakallarını da temizleyeceğim inşallah, göreceksiniz.
Tabi uyuşturucu kullanan gencecik evlatlarımız var ve onların tedavi edilmesi lazım. Bu konuda da sınıfta kalmış vaziyetteler. Yeteri kadar tedavi merkezleri yok. O tedavi merkezlerinin de bir şekliyle yenilenmesi, güzelleştirilmesi, yetkin doktorların gelmesi ve bunların sürekli belli aralıklarla kontrol edilmesi ve bu insanların topluma kazandırılması lazım. Eğer bunlar topluma kazandırılırsa, işleri güçleri olursa, güzel bir aile birlikteliklerini sürdürürlerse hepimizin ortak arzusu gerçekleşmiş olur.
Uyuşturucuya çok rahat ulaşabiliyorlar. Bu da söylendi. Sadece bu Adana değil, Türkiye’nin bütün coğrafyası böyle maalesef. Siz, Adana’da yaşıyorsunuz, Adana’yı görüyorsunuz. Ben, Şanlıurfa’yı da biliyorum, ben Karadeniz’i de biliyorum, ben İç Anadolu’yu da biliyorum. İç Anadolu’da bir kente gittim, dediler ki ‘Aşağıda tuvalet var, -taksi şoförü anlatıyor- hiç kimse oraya korkudan inemiyor. Çünkü oradakiler, gidiyorlar, uyuşturucuyu orada kullanıyorlar. Cesaret edip hiç kimse tuvalete gidemiyor’ dediler. Bunlar var. Bunlar var fakat kimse görmüyor. Kimse bu sorunun ne kadar derin olduğunun farkında bile değil. Aslında farkında, görmek istemiyor. Ama ben görüyorum, ben araştırıyorum, ben bakıyorum. En fakirinden en zenginine kadar her aile ile konuşuyorum, dertleşiyorum.
Bu toplantıyı yapmamın nedeni de şu: Bakın, her şey konuşuldu. Bir seçime gidiyoruz, her şey konuşuldu ama bu belayı konuşmuyorlar. Niye bu belayı konuşmuyorlar? Uyuşturucu baronlarını kızdırırız diye konuşmuyorlar. Onlar bize para veriyor diye. Onların vereceği paraya lanet olsun. Temiz para lazım, helal para lazım.
Bir kardeşimiz söyledi; ekmek satan, aynı zamanda uyuşturucu da satıyor. E bu bilinmiyor mu? Biliniyor. Niye önlem alınmıyor? Niye tedbir alınmıyor? Neden gereği yapılmıyor? Herkesin evladı değerli.
Madde bağımlılığı bir felakettir ve bu felaket, bir toplumda huzur bırakmaz. Ailede huzur bırakmaz. Buradan Türkiye’nin çıkması lazım ve bunun mücadelesi, sıradan bir mücadele değildir. Bu mücadele, bir hak mücadelesidir. Bu mücadele, bir insanlık mücadelesidir. O nedenle söylüyorum; bakın, ayın 28’inde sandığa gideceğiz, vatanını seven sandığa gitsin. Bir daha söylüyorum; vatanını seven, evladını seven, çoluk çocuğunu seven, bu beladan kurtulmak isteyen herkes sandığa gitmeli ve oyunu kullanmalı. ‘Yeter artık’ demeliyiz.
‘Sigortası olmayanlar nasıl tedavi olsun’ diye bir anne ifade etti. Doğru. Geliri olmayanlar nasıl olacak? Zenginin hadi durumu iyidir, burada değil Avrupa’da tedavi olabilir. Ama gariban aileler ne olacak, fakir aileler ne olacak, o ailelerin evlatları ne olacak? AMATEM merkezleri var, son derece yetersiz ve o merkezler bir anlamda bazıları yeniden uyuşturucunun satıldığı merkeze dönmüş durumda. Bize bu konuda da binlerce şikayet geliyor. Bunların hepsini bir şekliyle biliyoruz.
10 yaşındaki çocuk bile bunu satıyorsa, satanların altında lüks araba, kullananlar da garibanlarsa bunu kimsenin unutmaması lazım ve hafızamızın bir yerine bunu kaydetmemiz gerekiyor.
En son konuşan baba dedi ki ‘Benim bir siyasi görüşüm yoktur ama uyuşturucuyla Kılıçdaroğlu mücadele edeceğini ifade etti’. Herkesin siyasi görüşüne saygılıyım, inancına saygılıyım, kimliğine saygılıyım. Ama belalara karşı ortaklaşmak zorundayız. O bela beni de ilgilendiriyor, sizi de ilgilendiriyor, en garibanını da ilgilendiriyor. Dolayısıyla uyuşturucu belasına karşı hepimizin ortak mücadele etmesi lazım. Ben, bunun sözünü veriyorum size. Yine söylüyorum; o uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım, bu topraklarda yaşatmayacağım. Bu topraklara uyuşturucu getirenlere de en ağır cezaların verilmesi için her şeyi yapacağım.”