Adana Baro Başkanı Avukat Veli Küçük, 77. yıl önce kurulan Köy Enstitülerinin amacının aydın, bilinçli köylü ve üretim olduğunu belirterek, “Bugün ilkelerden, amaçlardan, stratejik planlamalardan, tanımlanmış hedef ve politikalardan arındırılmış eğitimin, tam anlamıyla bir keşmekeş içinde bulunduğu ortadadır. Yapılması gereken; elbette ki ''köy enstitüleri'' adıyla okullar açmak değil, dogmatik kabuller yerine analitik düşünceyi esas alan, bilimsel zihniyet inşasını ilke edinen köy enstitüleri anlayışını, eğitimin her alanına yeniden egemen kılmaktır” dedi.
“BU SİSTEM CUMHURİYETİMİZE AİTTİ”
Köy Enstitülerinin 17 Nisan 1940 günü TBMM'de kabul edilen 3803 sayılı yasa ile kurulduğunu anımsatan Av. Küçük, “ Ama asıl amaç sadece üretim değil; kendini bilen sanatın, bilimin, kültürün, felsefenin farkında tepeden tırnağa bir cumhuriyet nesli yaratmaktı. Basit tarım ve hayvancılıktan başka geçimi olmayan, dünyadan bihaber Anadolu insanı için medeniyet ve ışık demekti bu enstitüler. Sıradan bir köylüden kitap okuyan, müzik aleti çalan, çağdaş tarım teknikleri öğrenen, kendi ahşabını oyan, kendi pantolonunu diken ve her konuda kendine yetebilen birey demekti enstitü. Bu günlerde çağdaş batı toplumlarının uygulamaya başladığı bir sistemdi. Bu yerinde ve uygulamalı eğitim sistemin fikri bizim genç cumhuriyetimize aitti. Yani bugünlerde milli ve yerli deniyor ya o türdendi” diye konuştu.
İlk olarak 1936 yılında askerliğini onbaşı ve çavuş rütbesiyle yapan seksen dört erbaşla projeye başlandı. Başarılı olunca; daha kapsamlı bir projeyle daha eğitimli neferler yetiştirerek devam etmiştir. Bina yapımından, demirciliğe, marangozluğa, çiftçilikten, modern hayvancılığa kadar her şey uygulamalı öğretilmiştir.
Köy enstitüleri Anadolu için bir rüyaydı. Ve bu rüya maalesef erken bitmiştir. Cumhuriyet ilk yıllarından itibaren ekonomik ve soysal gelişmişliğin adı olan Köy Enstitüleri maalesef günlük kısır siyasi tartışmalara heba edilmiş ve 1954 yılında kapatılmış olması aydınlanmanın lokomotifinin önüne set vurmuştur' dedi.
Uzun savaş yıllarının toplumu yoksullaştırdığı, dinamik nüfusunu tükettiği bir dönemde acil öğretmen ihtiyacının karşılanması için açılan Eğitmen Kursları, sonradan gelecek olan Köy Enstitülerinin öncüsü olduğunu ifade eden Av. Küçük, “1 Mart 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ; 'Bu yurdun gerçek sahibi toplumumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve üretken kılmak için gerekli olan bilgileri öğretme yaklaşımı ulusal eğitimimizin temelini oluşturmaktadır' sözleriyle Cumhuriyeti kuran kadrolar Türkiye'nin köy gerçeğini niteliksel ve niceliksel boyutları ile gördüklerinden, yoksulluk, doğal afetler ve savaşlar nedeniyle harap ve bitap düşmüş olan köylülerimizi yeniden canlandırmak ve toplumsal yaşama hızla entegre edebilmek için bu proje yaşama geçirmiştir.
1940-1946 döneminde 15000 dönüm arazi, köy enstitüleri tarafından tarıma kazandırılmıştır. Aynı dönemde bu okullarda 750 bin fidan dikilmiştir. 12 bin dönümlük alanda bağ-bahçe yapılmıştır. Ayrıca, 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane ve 100 kilometre yol yapılmıştır. Uygulama bahçeleri için sulama suyu bizzat öğrenciler tarafından getirilmiştir. Günümüzde birçok üniversiteden daha donanımlı bir yapıya sahip olan köy enstitüleri, maalesef günlük kısır siyasi tartışmalara heba edilmiş ve 1954 yılında kapatılmıştır. Her şeyden önce köy enstitüleri milli bir projedir. Yani tamamen ülke gerçeklerine uygun bir yapıdadır. Ülkenin ihtiyaçları ve halkın isteklerini karşılamak esasına dayanılarak yapılan bu güzide kurumlardan kimlerin zarar gördüğü bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Köy enstitülerinin kapatıldığında bu okullarda toplam 1.308 kadın, 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmiştir.
“YURTTAŞIN BİLİNÇLENMESİNDEN KORKULDU”
Ancak zaman içerisinde Köy Enstitüleri'nin 'Bolşevik yuvası' olduğu, kız ve erkek öğrencilerinin birlikte eğitim almaları nedeniyle 'fuhuş yatağı' olarak nitelendiği ve 'din elden gidiyor' şeklinde dönemin egemen güçleri tarafından ortaya atılan iddialarla karalama kampanyaları başlatılmıştır. Bu kampanyaların sonucunda toplumu dönüştürmede önemli rol üstlenen bu kurumlar, öngörüsü olmayan, çıkarları zedelenen, köyde yaşayan yurttaşların bilinçlenmesinden korkan zihniyet tarafından yok edilerek, tarihin derinliklerine salınmıştır.
“BİLİMSEL ZİHNİYET İNŞAA EDİLMELİ”
Bugün ilkelerden, amaçlardan, stratejik planlamalardan, tanımlanmış hedef ve politikalardan arındırılmış eğitimin, tam anlamıyla bir keşmekeş içinde bulunduğu ortadadır. Yapılması gereken; elbette ki ''köy enstitüleri'' adıyla okullar açmak değil, dogmatik kabuller yerine analitik düşünceyi esas alan, bilimsel zihniyet inşasını ilke edinen köy enstitüleri anlayışını, eğitimin her alanına yeniden egemen kılmaktır. Bu duygu, düşünce ve umutlarla, köy enstitülerinin 76. kuruluş yıldönümünü buruk şekilde kutluyoruz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve projenin mimarları Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ile hayatını kaybeden tüm köy enstitülülere Allah'tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömürler diliyoruz. Kamuoyuna saygı ile sunarım.”