Toplumda, iş yaptıklarını ileri süren bazılarının “işleri”, insanları boşluğa sürüklemek mi, yan getirip yatırmak mı, bilinmezliğe sürüklemek mi; anlaşılır gibi değil!
“Eğitimden” yeterince yararlanamayan toplumlarda “yapılan iş” toplumun yarar bulmasından çok, “sömürenin” işini bilmesi yönünde önem kazanır!
Eğer “sen” yatırabiliyorsan güçlüsün,
Eğer “çalışmadan” yaşamını sürdürebiliyorsan büyüksün,
Eğer “yapılan işin” katkısını çalışmayanın üzerinde gösterebiliyorsan yaşarsın,
Eğer “sana” kazandıracaksa tüm örülü duvarları yık/ geç; balık tutanın geçeceği yolu boş bırakma…
Ayrıca…
Yan gel yat, işlerden elini/ eteğini çek, izin günlerini uzat, çalışmaktan nasıl kaçılacağının hesabını yap, işyerini uyutmaya çalış, çalışan emeğini gözle…
Toplumda bazılarının “işi” bu olmalı…
Hani sıkça söylenir; “işleri” aslında bulundukları yerlere ivme kazandırmak değil, sistemin “koltuk sevdalılığı” bulaştırarak ballandırıp “sallabaşını al maaşı” diyerek görev verilmiş olanlar…
“İşleri” topluma “tembellik” aşılamak…
***
Önümüzdeki ay kutlanacak Kurban Bayramı için, şimdiden hazırlık yapılmaya başlanmış!
Anakentlerde oturanlar “doğdukları” kentte olan tanıdıklarıyla/ dostlarıyla buluşmak için,
Kimi “geçen yıl” yapamadıkları yaz dinlencesini, bayram sürecinde kullanmak isteyecek,
Kimi de evinde/ kendi dar olanaklarında/ her zamanki gibi geçirmek isteyecektir!
Bunda bir şey elbette…
Bayramın salı günü başlıyor olmasının avantajını kullanacak, belki de çalıştığı işyeri haftanın “ilk gününü” de günlere ekleyecek…
Bunda anlaşılmaz bir durum yok!
Ancak, kendilerini “bulunmaz Hint kumaşı” sanan, insanları ürettirmekten daha çok “harcattırmak” için çaba harcayan, “yerli yurttaştan” daha çok “yabancı turist” için kurgular/ çalışmalar yapan, fırsatını bulduklarında “yerli turizmi” için de planlar yapan bazı araştırmacılar, yaptıklarıyla “işin” neresinde olduklarını gösteriyorlar bazen…
***
Bir Seyahat Analisti, önümüzdeki ay için çalışanlara “anladıkları” dilde yararlı olmak için konuşuyor.
“Bayram dinlencenizi uzatmak ister misiniz” diye soruyor!
Bayram öngünü eklenirse dokuz gün olacak “dinlence” günlerinin “daha da uzatılması”…
İnsanın gözlerini yaşartacak denli önemli olduğu için duygu yüklüyüm; insanların ceplerinde para taşıyor, harcayacak yer arıyor, analistler de oturup düşünmüşler, bir de çalışmaktan dolayı çok yorgunuz ya…
Bayram haftasının öncesindeki haftanın bir günü “15 Temmuz”. Geriye kalıyor dört gün. Her “kötü” olasılığa karşı bayram öncesinin de yarısı… Sözüm ona dörtbuçuk gün “izin” alarak, dokuz günü/ onaltı güne çıkarmak “pek de” zor değilmiş!
Bu, son yıllarda görülebilen en “uzun soluklu” dinlence fırsatıymış, çalışanlar ellerini çabuk tutmalıymış!
Bir daha böyle “ne” salıdan başlayan bir “uzun bayram”, ne de öncesinde “bir günü kapalı” olan bir hafta bulmak çok zormuş!
İşlerden uzaklaşmak, dinlence günlerini çoğaltmak, daha çok harcatmak için bir an önce atağa geçilmeliymiş!
Ne hoş güzelim ülke değil mi, ne hoş “iş” yapmamak/ yaptırmamak değil mi?
Bir de “üstüne” bedel ödeyerek!
Bir de herkesin bir eli yağda/ bir eli balda, ya da “bir elimde cımbız/ bir elimde ayna/ umurumda mı dünya”
***
Tarım/ Orman Bakanı Bekir Pakdemirli değil miydi daha iki gün önce “o sözü” gençlere söyleyen?
“Gençler bir dönüm bile olsa toprak bulsunlar, eşelesinler, eksinler; isterse zarar etsinler…”
“İktidarın” toplumun her katmanıyla sorunu olmalı…
Gençler “ekmeye, iş yapmaya, üretmeye” çalışacak!
Sonrası ne olursa olsun; ister eşeledikleri yanlarına kalsın, ister emekleri boşa gitsin, ister zamanlarını boşa harcamış olsun…
Seyahat Analisti, çalışanlara “işlerinden” kaytarmanın yollarını gösterirken, bakan da “iş” bulamayan gençlere “boş yere” çalışmanın/ kazanmamanın yöntemlerini anlattı!
Taşın suyunu sıkacak denli enerji dolu gençliğin açlığını/ doyumsuzluğunu/ yarınsızlığını fıkra olacak biçimiyle Aziz Nesin’den duymalıydık;
Ne derdi acaba?
***
Anlaşılması “zor” olaylar değil mi bunlar?
Covid 19 nedeniyle yurttaşın uğradığı fırtınanın bilincinde değiller kanımca…
Deniz vurgunu yemiş sersemliği yaşayan insanların kafasına yerleştirilen, onlarca “yaşamdan/toplumdan” soyut olgu yetmiyormuş gibi,
“İşten” nasıl kaçılır, “tembellik” nasıl yapılır Kurban Bayramı dinlencesinde onun hesabı yapılıyor!
“Balık tutmak değil, balık yemek” üzerine kurgulanan toplum bu demek olmalı…