Yurttaş Adana sıcağını yaşarken, bir yandan da iklimlemesi çalıştırılmayan toplu taşımadan yararlanması; sosyal aralık/ temizlik kuralı savsaklanarak salt “maske” konusuna uyulması sağlanmak istenmesi anlaşılmayacak bir olgu…
Dolmuşları bir yana bırakalım, Belediye otobüslerinde yaşananlar bile, akla uygun olacaklar değil!
Tekli koltuklar ard-arda sıralanmış…
Çift koltuklar, bir sonraki gelen yolcu ile doldurulmuş…
Koltuklar doluysa, araya “on kişi” alınmasına izin verilmiş…
Aracın her durup/ kalkışı sırasında ya korunmalıklardan tutulmuş, ya “aralığa” son verilmiş, ya dönüp/ bakışıp konuşulmuş…
Konu “maske” olunca da kavga/ karmaşa diz boyu…
***
Can sıkıcı biçimde, günün her saatinde karşımıza çıkan…
“Maske, sosyal aralık, temizlik” kurallarına uyulmasının zorunluluğu anlatılırken…
Daha “kent içi dolaşımı” ya çözülmedi, ya çözmek istenmiyor, ya da akılları karıştırmak için “çalışıyor” görünme çabası harcanıyor!
Bir maskeyi “günlerce” takanları biliyoruz; yola çıkıyor, işe gidiyor, kalabalığa karışıyor, Adana sıcağında terle ıslanıyor, rengi değişiyor…
Yıkanıp/ kurutulup “yeniden” kullanılıyor; korunmak bu mu?
***
Geçtiğimiz günlerde, kalabalık alanlardaki olguyu denetleme yetkisi verilen biri, “canıma mı susadım, kimseye bir şey söylemiyorum, takan takar/ takmayan takmaz” dediğinde aslında, yurttaşın yaşamıyla, kaygılarıyla ilgilenenin olmadığını “daha net” gördüm…
Bu denetleme yetkisi verilen kişi, iki asgari ücretten çok aylık alan, sözde aldığını yetiremeyen, sistemde “her şey” olduğunu ileri süren biri…
Bu ülkenin esnafından, emekçisinden, işçisinden, çiftçisinden, üreticisinden, bilim insanından, hukukçusundan toplanan vergilerle “kimler” var ediliyor böyle?
Bakan Koca, bir hafta öncesine değin açıkladığı “olgu sayısının” birçok odalarca tepkiyle karşılanması üzerine, birkaç gündür “birinci dalganın, ikinci doruğu” diye nitelediği durumu dile getirmeye başladı.
On gün içerisinde ne olmuştu da, hangi gelişmeler yaşanmıştı da, denetimde nasıl eksikler yapılmıştı da, bunlarla karşı karşıyaydık?
Yurttaşların kurullara uymaları konusunda, görevlendirilen “denetim yetkisi” olanların görevlerini savsaklamaları nasıl anlamlandırılacak?
***
Geçtiğimiz hafta oluşan orman yangınıyla birlikte; sonyazın ilk ayı eylül, yaz sıcaklarını aratacak değil, geride bırakacak biçimde sıcak/ bungun…
Bir de önümüzdeki ayların serinlemesiyle birlikte “daha da” yaygınlaşacağı öngörülen covis 19’un gerdiği/ önlem aldığı yüzler görmek istiyor herkes!
Aslında herkesin yanıtını bildiği, ancak söylemek istemediği soru şu:
Soğuk, sıcak, covid 19 kimleri düşündürüyor ki en çok?
Varsılı mı, yoksulu mu, açlık sınırı altında aylıkla geçimini sağlayanı mı, işsizi mi, düşündükleri söyletilmeyen akademisyeni mi, yüz metrekarelik evde tıkış/ tıkış yaşamlarını sürdürmek zorunda olanları mı, bahçeli/ havuzlu/ kamelyalı geniş evinde üç kişiyle daralanları mı, her dönem altına sığınmak için buldukları kanatların altında olta atanları mı; kimi?
***
“Soğuk, sıcak, covid 19” dar gelirli yurttaşın çabasını kısması anlamı taşımıyor!
Çabasız, uğraşsız ne yaşama tutunması olası, ne de yaşamını sürdürmesi…
Sokağa çıkmak, işine gitmek, uğraşını vermek, didinmek/ çalışmak zorunda gün boyunca…
Medyada cırtlak sesleriyle “yaşamımızı sürdüremiyoruz” diyen, “iktidarın” yürüdüğü dikenli yollarda dillere pelesenk olan “sanatlarını” konuşlandıran, yaşam biçimleriyle örtüşmemesine karşın omuzlarından taşımayı yeğleyenler için “soğuk, sıcak, covid 19” hem can yakıcı, hem can sıkıcı, hem de sokakları dolduranlar suçlu!
Belediye otobüsünde, işinde, sokakta “maske” takması zorlanan; ancak “sosyal aralık/ temizlik” bile bile savsaklanan bir durumda;
Zaten “denetme yetkisi verilenler de” adımlarca geride…
***
Olgu sayısının “gerçeği” yansıtmadığı, örnekler verilerek ileri sürülüyor! Toplu taşımada “maske” dışında kalan kurallar çiğneniyor! Turizm Bakanı, durmaksızın deniz kıyılarını dolduracak yabancı turistten söz ediyor! Denetim mekanizması işini savsaklıyor!
Bakan, önümüzdeki aylarda daha da “zor” günler yaşanacağını söylüyor!
Adana’nın sıcağı ile, bir de “maskeli” dolmuş ulaşımından yararlanmak…
Dar gelirli yurttaş için yaşam öyle zor ki, şu “üç günlük” dünya öyle karmaşık ki, gelecek öyle bilinmezliklere gebe ki; yaşananlar anlaşılmış değil gibi!