Öğretmen eğitim öğretim işleriyle uğraşan kişidir, mesleği de budur. Öğretmen bilgi dağıtır, beceri ve duyarlılık kazandırır ama maske dağıtmaz.
Öğretmene, zaman zaman okuma yazma kurslarında görüldüğü üzere, Ali okullarında görüldüğü üzere yaygın eğitimde branşına ve özlük haklarına dikkat edilerek yer verilmesi yanlış değildir; toplumsal hizmetleri arasındadır; eğitim öğretim hizmetindendir.
Okulundaki öğrencisini maske bulundurması ve kullanmasına dair bilgilendirir, ona hatırlatma yapar, gerekirse maskeyi hazır bulundurur, bahçe ve sınıf rehberliği ve denetimi yapar; bunlarda bir sorun yoktur.
Cami önünde maske dağıtımı başka bir şeydir.
Öğretmen gerek dersleriyle gerekse eylemleriyle, hal ve hareketleriyle veliye, topluma, cemaate bilgi görgü dağıtır.
Öğretmen köy ihtiyar heyetindendir, ehil ve bilgili kişidir, aydınlatıcı rehber kişidir.
Bunlar öğretmeni halkın üstüne konumlandırmaz, elitist bir anlayışa dayanmaz, aksine toplumsal yer ve rolüne ilişkindir. Öğretmen halktır, halktan biridir, halk için, halkın çocukları için “iyi” işler yapan kişidir, bilgiye haklıya doğruya yönlendiren kişidir.
Cumhurbaşkanlığı dahil öğretmenlik dahil hiçbir idari görev insan olmanın; insan, toplum ve doğanın önüne geçmez; bunlar iş bölümü sistemi, zümre ve sınıf sistemi ile ilgilidir. Aydınlanmış bir toplumda akılla gerçekle örtüşmek zorundadır; hiçbir statü insan olmanın, olan ve oluşun üstünde değildir; insan onur ve haklarının üstünde değildir.
Cami imamı veya müezzin cemaate maske dağıtabilir, bu konuda cemaati uyarabilir.
Öğretmen okulunda öğrencilerine maske dağıtabilir, bu konuda öğrenci ve velileri uyarabilir.
Ancak cami görevlisi olmayan birine gönüllü yapacak kişiler hariç cami önünde maske dağıttırmak başka bir zihniyet başka bir iş sayılır.
Cami önünde maske dağıtmak, gelen geçenin eline kolonya dökmek öğretmenin eğitim öğretim işleri arasında değildir. Bunun bambaşka anlamları da olabilir, hele de dıştan veya üstten bir baskı veya emirle yaptırılırsa büyük bir aşağılamaya dönüşür.
Medrese-mektep ikiliği arkası skolastiğin dinci eğitimine karşı bilimsel eğitimin (Akla ve deneyime bağlı) gelişmesine kadar, Atina gelenekleri ile Atinalı düşünürlere kadar, Osmanlı’da 1773’lere, hatta çok daha gerilere gider de tarihin hiçbir döneminde öğretmenlere kilise önünde veya cami önünde maske dağıtma zorunlu görevi verilmesi gibi uygulamalar görülmemiş, öğretmen bu şekilde aşağılanmamıştı.
Öğretmen çok cezalandırılmıştır, meslekten atılmıştır, ihanetle suçlanmıştır, kimine gerici tutucu, kimine ilerici denmiştir, ama bu şekilde tarihin hiçbir döneminde aşağılanmamıştır.
Bu aşağılama ile öğretmenin saygınlığı hedeflenmektedir; öğretmen kimliği üzerinden bilginin, aklın, matematiğin, fenin saygınlığı zedelenmek, düşürülmek istenmektedir.
Eğer dinciler veya AKP bununla bir şeyler göstermek istiyorsa, bununla bilgi bilimi ve onun temsilcisi gözüken öğretmeni değersizleştirmek istiyorsa, bilgi ve aklın bu şekilde değersizleştirilmesi pek mümkün değildir; sonra aşı, ilaç, teknoloji diye kıvranmalar işi tersine çevirir; öğretmeni aşağılayanın saygınlığını düşürür, bilgi bilimin saygınlığı böyle düşmez.
Toplumların eşitlik veya adalet sağlamada iki ana mekanizması vardır: Saygınlık (prestij) kaynakları ve maddi kaynakları. Saygınlık kişi onuru ve pratikte daha çok zümrelerin karşılığıdır, sosyal hiyerarşiyi düzenler; maddi kaynaklar sınıfı düzenler.
Modern hukuk “Tüm insanlar eşit ve özgür doğar” anlayışına dayanır. Hukukun ötesinde pratiğinin de başarılması gerekmektedir. Amerikan İnsan Hakları Bildirgesi, Fransız İhtilali bu ilke üzerine inşa edilmiştir.
Maddi kaynaklardan fazla pay alan az alandan daha üsttedir. Öğretmen sınıfsal olarak emekçidir, kafa emeği ile geçimini sürdürür; çalmaz çırpmaz, para pul peşinde değildir.
Saygınlık (prestij) kaynaklarından fazla pay alan, fazla saygı gören saygı görmeyenden daha üsttedir.
1970’lere kadar kaymakam bile öğretmenin ita amiri değildi, doğrusu da buydu. Öğretmen çok saygın bir konumdaydı.
AKP ve liberaller ne yaparsa yapsınlar hâlâ öğretmen kapitalistten de, dincilerden de, politikacılardan da, idarecilerden de çok üstte bir saygınlıktadır. AKP’nin kızgınlığı bütün bu ezimlere karşın öğretmenin bu kadar saygı görmesindedir; bu paradokstur. Öğretmene daha saygı gösterirse paradoks aşılacaktır, öğretmeni aşağılamak isterse paradoks daha da büyüyecektir.
Bu durum; dinci ve bir kısım politikacı için ideolojinin ötesinde nevrotik sonuçlar yaratmaktadır.
Öğretmen bilgi ve eğitimde idareci ve politikacılar dahil cemaati aydınlatırsa çok yerinde olur.
MEB’e çağrım; öğretmenlere virüsleri, üreme ve çoğalmaları, mutasyonları, hukuku, eşitlik ve özgürlükleri, dünyayı, evreni, demokrasiyi, aklı mantığı cemaate, idarecilere ve politikacılara anlatma görevi verilirse uygun olacaktır.