Meme kanseri, Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser türü. Hastalığın görülme sıklığı artmakla birlikte erken teşhiste tedavide başarı şansı yüzde 95’lere ulaştı. Meme kanserine karşı kadınları bilinçlendirmeyi hedefleyen MEMEDER düzenlediği Pembe Festival ile teşhis, tanı ve tedavi yöntemleri konusunda kadınları bilgilendirdi
Türkiye’de görülme sıklığı son 20 yılda 2,5 kat artan meme kanserine karşı farkındalığı artırmayı hedefleyen Meme Sağlığı Derneği (MEMEDER), 8-9 Ekim 2017 tarihlerinde Çırağan Palace Kempinski İstanbul’un ev sahipliğinde Pembe Festival’i düzenledi.
Festival kapsamında, kadınların keyifli zaman geçirebilecekleri birçok etkinliğin yanı sıra bilimsel oturumlarda, meme kanseri teşhis, tanı ve tedavi yöntemlerine dair bilgiler paylaşıldı. Oturum Başkanlığını MEMEDER Kurucu Üyesi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır M. Güllüoğlu ve MEMEDER Yönetim Kurulu Üyesi ve Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Özkan Gürdal’ın yaptığı Meme Kanseri Sürecinde Rehberleriniz “Tanı ve Tedavi Sonrası İzlem” Oturumunda, Kanser Genetiği Uzmanı Prof. Dr. Hülya Yazıcı, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Evrim Coşkun Çelik, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji (Ağrı Tedavisi) Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gül Köknel Talu ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi ve Psikoonkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mine Özkan konuşmacı oldu.
MEMEDER Kurucu Üyesi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır M. Güllüoğlu ve MEMEDER Yönetim Kurulu Üyesi ve Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Özkan Gürdal oturumun açılışında günümüzde meme kanseri tedavi seçeneklerinin yüz güldürücü özelliğe sahip olduğuna dikkat çekerek şunları paylaştılar: “Meme kanseri artık korkulacak bir hastalık değil, hastalık erken teşhis edildiğinde tedavi başarı oranı yüzde 95’lere ulaşmış durumda. Hastaların psikolojik ve fiziksel sorunlarının tanımlanarak bütünsel bir yaklaşımla tedavi sürecinin yönetilmesi başarıyı çok daha yukarıya taşıyor.”
5 -10 yıl sonra gen haritamız hangi kanserlerle karşılaşabileceğimizi gösterebilir
Kanser, genetik bir hastalık olup aynı zamanda kalıtsal bir nitelik de taşımaktadır diyen Kanser Genetiği Uzmanı Prof. Dr. Hülya Yazıcı, kanserin erken teşhisi ve tedavisinde genetik danışmanlığın önemli olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Yazıcı, genetik danışmanlık kapsamında; aile ağacının çizilip, tüm klinik parametrelerin de göz önünde bulundurularak hastanın hangi kanser sendromu taşıdığı ve bu sendrom ile ilgili genetik testler belirleniyor dedi. Prof. Dr. Yazıcı sözlerine şöyle devam etti: “Genetik testler sayesinde özellikle aile hikayesine sahip sağlıklı ya da meme kanserine yakalanmış ve genetik bozukluğu olan bir kadının kanserden korunmasında memelerinin boşaltılması, yumurtalıklarının alınması gerekebileceği bilgilendirilmesi yapılıyor. Bundan başka hastalık kalıtsal nitelik taşıdığından kişinin bu hastalığı çocuğuna geçirme riski olup olmadığı, ailenin hastalıktan korunması ve takibi konusunda bilgiler ve gerekli yönlendirilmeler paylaşılıyor.”
Prof. Dr. Yazıcı, genom incelemeleri konusunda tıbbın sürekli ilerleme kaydettiğini de açıklayarak bu konuda şu örneği verdi, “2015 yılından önce meme kanserinin kalıtsal nitelik taşıyan kısmının yüzde 10 olduğu bilinirken, 2015’te yayımlanan bir makale ile meme kanserinin yüzde 35’ten daha fazla bir kısmının kalıtsal nitelik taşıdığını öğrendik. Bizim şu anki bilgi durumumuzda 100-150 genin meme kanserinde etkin rol oynadığını biliyoruz ve her gün bu bilgi değişiyor. Bundan 5 -10 yıl sonra kişisel genom konfigürasyonumuza göre ne zaman hangi tip kanserlerle karşılaşabileceğimizi öğrenebileceğiz.”
Meme kanseri kronik bir hastalık gibi ele alınmalı
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi ve Psikoonkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mine Özkan, meme kanserinde ilk tanı alma sürecinden başlayarak hastanın ve hasta yakınının psikolojisinin çok önemli olduğunu, bütüncül tedavi ve bakımın sunulması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Özkan, meme kanserinin kronik bir hastalık olarak ele alınması gerektiğini, belirsizliğin kaygıya neden olabileceğini ve hastanın doğru bilgilendirilmesinin önemli olduğunu vurguladı. Depresyonun sıklığına dikkat çeken Prof. Dr. Özkan, depresyonun mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini bildirdi. Kanser hastalığı sürecini bir maratona benzeten Prof. Dr. Özkan, hastalara ihtiyaç duydukları psikiyatrik tedavilerin yanında bireysel veya grup psikoterapileri verilebileceğini söyledi. Prof. Dr. Özkan, hastaların aktif baş etme becerilerini geliştirmeye, felaketçi algı ve değerlendirmelerini değiştirmeye, yaşamını yeniden yapılandırmaya yönelik destek ve terapilerin önemli olduğunun altını çizdi.
Saçınızı tarar gibi kolunuzu çalıştırabilirsiniz
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Evrim Coşkun Çelik, meme kanserli hastalara tedavilerin ilk basamağıyla birlikte günlük yaşam aktiviteleri ve egzersizleri hakkında bilgiler verilmesi gerektiğini belirtti. Cerrahi sonrası egzersizlere mümkün olduğunca erken başlanmasının ileride olabilecek omuz ve eklem kısıtlılıklarının önüne geçebileceğini ifade eden Doç. Dr. Çelik, doku iyileşmesine de faydalı olabileceğini söyledi.
Meme Cerrahisi sonrası kol, meme, koltuk altı bazen de sırtta görülen şişliğe lenfödem dendiğini açıklayan Doç. Dr. Çelik, lenfödemin cerrahi sonrası gelişen ve 2-3 ay sonra geçecek olan şişlik ile karıştırmaması gerektiğine dikkat çekti. Cerrahi ve radyoterapi sonrası görülebilen lenfödemin her hastada görülmediğini ifade eden Doç. Dr. Çelik, ancak her hastanın lenfödem riskine karşı önlem almasının önemli olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Çelik konuşmasına şöyle devam etti: “Meme hastalığı geçiren ve tedavi olan hastaların bize en çok sorduğu sorulardan biri: ‘Ben hiç iş yapmayacak mıyım?’ Biz de günlük yaşam aktivitelerine makul oranda devam etmesini istediğimizi belirtiyoruz. Hastalar eşleri ve çocukları için sarma sarıp, mantı yapabilirler ki bu egzersiz olarak da faydalıdır ama ziyafet verir gibi yemek hazırlayıp davet vermek kendilerine zarar verir.”
Doç. Dr. Evrim Coşkun Çelik meme kanseri hastalarının evde yapabilecekleri pratik egzersizlere örnek olarak; saç tarama egzersizi, eli açıp kapama ve duvarda el parmaklarını yukarıya doğru ilerletme egzersizlerini sıraladı. Çelik, bu egzersizleri her iki kolda da yapılmasının daha faydalı olduğunu söyledi.
Meme kanserinde ağrıyla mücadele
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji (Ağrı Tedavisi) Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gül Köknel Talu, “Meme kanseri hastalarında gerek cerrahi sonrası ilgili bölgede yanma, acıma, sızlama, batma, elektrik çarpması şeklinde ağrılar; gerek ise meme kanserinin kitle etkisi ile göğüs, sırt, kol bölgesinde ağrılar; metastaslara bağlı kemik ağrıları, baş ağrıları ya da uygulanan kemoterapi ve radyoterapilere bağlı vücutta yaygın ağrı şikayetleri olabiliyor” dedi. Meme bölgesinin cerrahi sonrasında en uzun cerrahi ağrıyı yaşatan bölgelerden biri olduğunu açıklayan Prof. Dr. Talu, operasyon sonrası kadınların yaşayabileceği ağrının erken önlem alınarak önlenebileceğini söyledi. Talu, ameliyata başlamadan önce genel anesteziye ek olarak uygulanacak bölgesel anestezi teknikleri veya işlem öncesi düşük doz ilaç uygulamaları ile o bölgede uzayan ağrıyı dindirmenin mümkün olabildiğini sıraladı. Talu kansere bağlı gelişen ağrıları da öncelikle doğru ve uygun ilaç tedavisi gereğinde girişimsel yöntemler yani sinir blokları ve ağrı pompa uygulamaları ile etkin şekilde azaltıp, hastanın yaşam kalitelerini artırdıklarını ifade etti.