Tarih: 09.12.2021 00:00

MERSİN MİTİNGİNİN DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ…

Facebook Twitter Linked-in






Bu günlerde/ özellikle de “iktidara” yakın olan medyanın “merak” ettiği/ sıkça konuştuğu “millet ittifakının adayı kim olacak” sorusu, belli ki artık “muhalefeti” de düşündürüyor olmalı ki; CHP, genel başkanını öne çıkarmak için ataklar yapılmaya çalışılıyor!





“İttifak” ortaklarının kafası karışık!





Kemal Kılıçdaroğlu mu, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı sorularından başka, “ittifak” ortaklarının Abdullah Gül mü diyenlerin de olduğu açık…





Yoksa bir başkası mı?





Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu ya da Yavaş için kullandığı “arkadaşlarımız illeri için söz verdiler, o ilin yurttaşlarının bu başkanlarımızdan beklentileri var, yerlerinde/ işlerinin başında olmaları gerek” sözlerinin bende pek inandırıcılığı yok!





“İktidar” gibi, CHP’de “ikinci adam/ ikinci güç” istenmiyor!





Yönetimde olan, çok konuşan isimler bu “tek adam” yönteminin kazançlıları; yeniden seçimi yitirme pahasına, daha öndeki seçimlerde olduğu gibi “genel başkan aday olmalı” tezini savunuyorlar; çünkü zorunlular,  çünkü bir anti-Tez savunmaları yerlerinden edecek!





***





“Yeniden seçimi yitirme pahasına…”





Çok konuşuluyor ya, şunu soracağım; günler öncesinden yapılacak yeriyle başlayan tartışmalar, “iktidara” yetiştirilen sözler, Mersin Valisine ilişkin göndermeler sonrasında gerçekleştirilen “milletin sesi” mitinginin bıraktığı iz ne oldu yurttaşta?





Gerçekten bunu ben bilmek istiyorum…





“Bundan sonrası da gelecek, alanlar taşırılacak, halk kucaklanacak” için yazılacak öykü nedir?





Mersin’de, dört yurttaşın konuştuğu süre toplam on dakika, sonrasında yarım saatlikte genel başkanın konuşması…





Üstelik yarım saat içerisinde denilen “yeni bir şey” de yok!





Mitingde söylenenlerin hepsini günlük sosyal medya paylaşımlarında, gurup toplantılarında, meclisteki açıklamalarda birçok kez duyduk!





Alanda toplanan onbinler, ekmeklerinden artırarak araçlarına koydukları dışalım ürünü yakıtlarla ya da bir başka gereksinmesini azaltarak gittiler mitinge…





Alandan gelen çığlıklar arasında “geçinemiyoruz, işsiziz, yaşama tutunacak yerlerimiz yok, pazara çıkamıyoruz, markete gidemiyoruz, çocuğumuza şeker alamıyoruz” diyenler dopdolu!





Kavga, “kimin kalabalığı çok” kavgası sanki!





***





Örneği “nereden” vereceğim konusunda sayı o denli kabarık ki; on yıllık yinelenen başarısızlık mı, her kezinde aynı yanlışın yapılması mı, verilen ödünler mi, kazanmak uğruna terk edilmeye çalışılan ilkeler mi, Muharrem İnce’ye kurulan oyunlar mı…





İşin asıl “üzücü” yanı da, partide “yöneten” olanların bu ya da benzer ilkesel eksiklere boyun eğmesi, yeri geldiğinde savunması…





Öncelikle, “genel başkan aday olmalı” diyenlerin anlaması gereken “ilk saptama”, Mersin mitinginden kolaylıkla çıkarılabilmeli…





Kalın harflerle yazmak istiyorum: Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, AKP “iktidarının” sürekliliği için bir zorunluluktur!





Yurttaşla kurulan iletişimin, söylemin, eskiyi yinelemenin bir başka açıklaması yok!





Ekrandan izlerken, kalabalığın coşkusunun karşısında kurulan tümcelerin tamamını uğraşsız, emeksiz, çabasız, geleceksiz gördüm!





O alanda olmak yerine, her hangi bir kanalda, üç- beş gazetecinin sorularını yanıtlasa, TÜİK’le yaşadıklarını anlatsa bundan daha yararlı olacağı kanısındayım!





Yurttaşın bunca sıkıntı yaşadığı bir süreçte alan doldurmaya, “kalabalık” yarışına girmeye ne gerek vardı ki?





***





Benden uzak, kendini tanımlarken “sosyal demokrat” olarak göstermesi, olaylara bakışının burada biçimlendiğini dile getirmesi, ezilenin yanında olduğunu belirtmesi, açlığı bitireceğini söylemesi hoş şeyler!





Tüm bunları anlatmanın bir yolu olmalı; ama çığlık atarak değil, ama dediğini karmaşıklaştırarak değil, ama “heyt”ler çekerek değil, ama demogog oluşturarak değil!





Bu ülkenin, bu yurttaşın sorunları anlatılsın, ancak “seni köşeye sıkıştıracağım, burnundan fitil fitil getireceğim” söylemi, sosyal demokratın “hoş bulacağı” bir olgu değil!





Kendini yinelemek de, yeni bir şeyler üretememek de, emeksiz mitinge çıkma da, “iktidarı” öykünmek de…





***





Mersin mitingi kalabalığı, nerede yapıldığı ile değil, içinde neleri taşıdığı, katılanlara neleri kattığı ile konuşulmalı!





Bu denli “gündem enflasyonu” yaşanan bir süreçte; bu denli cılız, bu denli verimsiz, bu denli öyküsüz sonuçlanacağını düşünmüyordum doğrusu!





Bu bir “sosyal demokrat” hastalığıdır; “iktidar” kazanırken ne yaptıysa yapılmalı/ neleri kullandıysa kullanmalı/ neleri ödün verdiyse vermeli/ kimi kucakladıysa kucaklamalı…





Böyle bir tutum “iktidar” yandaşları/ kazananları için doğru olabilir/ savunabilirler de; ancak “sosyal demokrat” düşünceyi bilenin buna yanaşması/ yakın durması/ ödün vermesi/ omza alması olası değil!





Onun için diyorum; önümüzdeki seçim eğer Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile sonuçlanırsa, sonuç yine “iktidara” yarayacaktır, eğer Abdullah Gül seçeneği üzerinde yoğunlaşılırsa “sosyal demokrat” seçmen sandıktan uzaklaştıracaklardır; sanıyorum bölgede kurulmak istenen komplo senaryolar da bu yönde!





Mersin mitingi bana bunu söylüyor!





Orjinal Habere Git
— HABER SONU —