Sayın Feyzioğlu, 11 Mayıs 2015 tarihinde demiştin ki;
-“Size söz veriyorum: Türk Milleti'nin ortak milli değeri olan Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş uygarlık aleminin asli bir parçası olarak sonsuza dek yaşayacaktır. Çünkü Milletimiz, geleceğine ve bağımsızlığına sahip çıkma azminde ve kararlılığındadır. Bizim de görevimiz, dinlenmemek üzere çıktığımız bu yolda, yorulmadan Milletimize hizmete devam etmektir.”
Ve yine yemin etmiştin; demiştin ki;
-“Diktatöryal düzen heveslileri bilsinler ki, Türkiye Cumhuriyeti için mücadele eden on binlerce fedakar avukatı, hakimi, savcısı ve milyonlarca vatansever evladı vardır. Size şeref sözü veriyorum. Anayasa'daki yeminine sadık, tarafsız bir Cumhurbaşkanımız olana kadar durmadan, dinlenmeden, kimseden korkmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Ve bir de benim unutmadığım, içime işleyen, gözlerimi yaşartan, ümitlendiren, “Böyle bir tek evladı olan ülkeye, hiç kimse diz çöktüremez,” dedirten bir yeminin…Hani Gezi Olayları sırasında hem kendi, hem gözü yaşlı bir kadına sarılarak, “Söz veriyorum…,” demiştin. (Şimdilik bende saklı kalsın.)
Ümit olmuştun bize. Nelere layık görmemiştik ki seni, CHP Genel Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı falan. Aşağı yerleri uygun göremiyorduk sana. Meğer sen nelere müstahak görmüşsün kendini.
Artık herkes biliyor, CHP olmayınca kapısını çaldığın H. Cindoruk’un verdiği nefes de merkez sağ için yetmedi. Mutlaka bir şey olman mı gerekiyor? KHK’larla yönetilen bir ülkenin Adalet Bakanı olmak hukuk okumuş hiç kimseye, onurlu hiçbir faniye yakışmaz. Söyletme beni, yapma Metin.
Mesele yeşil pasaport gibi çok aşağılayıcı bir konu da olamaz. Benim bile var. Ama şimdi o seviyede dalga geçiyorlar seninle.
İnanılmaz şeyler söylüyorsun son zamanlarda. Söyleyebilirsin, hakkın var. Ama bir şartla. Sen, sen isen. Ama sen, sen değilsin ki; sen Türkiye Barolar Birliği Başkanısın. Sen beni, bizi, tüm Türk hukukçularını, sen insan onurunun teminatı olan hukuku temsil ediyorsun. Kendi adına, kendi düşüncelerin doğrultusunda, kendi kararınla hiçbir tasarrufta bulunamazsın.
Çok istiyorsan, istifa et, biat yolu herkese açık. İstediğin yere savrul. O zaman sakal yetmezse, badem bıyık bile bırakabilirsin.Bak,Süleyman soyadını bile unutarak suratına nasıl bir bıyık kondurdu. Sen de yap. Yakışması, ya da senin öz iradenle olmaması da problem değil. Anlayış gösteririz.
Hayatını okuduk, bilmemizi istediğin şeyleri de biliyoruz. İnan yaptıklarını mazur gösterecek sebepler arıyorum. Bazı kişisel davranışların için buluyorum da. Özel hayatın senin olsun. Ama ettiğin yeminden dönmeni hiçbir yere sığdıramıyorum. Çünkü bizim töremizde yemin onurlu insanların hayatı kadar önemlidir. Sana bu onursuzluğu göze aldıracak şey ne olabilir ki?
Farz edelim ki, istediğin yalakalığı yaptın ve Saraya taşındın. Ben de yemin ederim ki, bu sana maddi manevi hiçbir şey vermeyecek. Zeki adamsın, iyi yetişmişsin. Senden alacaklarını en iyi sen tahmin edersin.
Bindiğin treni biliyorsun. Bir hedefi yok, rotası belli değil.Şaşkın, basiretsiz, beceriksiz, insan sevgisinden yoksun, egolarının esiri bir makinistin yönetiminde nerede duracağı bile belli değil. Ama o makinist, durduğu her istasyonda birkaç safrayı atılıyor. Sonra o safralar bir bataklıkta biraz yeşerince yeniden, “Beraber yürüdüüük biz bu yollardaaaa,” diyerek geri bindiriyor. Trene tekrar binenler, yalakalıklarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Hem de çıtayı biraz daha yükselterek. Sadece bir YİK uğruna falan. Dilerim sen de öyle olmazsın.
Bak Metin, sana destek vermiş 41 kader arkadaşın, hukuku meşru zemininden alıp, Saraya peşkeş çekmemek için bütün onurlarıyla dimdik ayakta. Onların sesine kulak ver. Ne kadar akıllı olursan ol, bil ki HİÇ BİRİMİZ HEPİMİZDEN AKILLI DEĞİLİZ. Bırak bu “normalleşme” tevillerini; çünkü o seni daha da anormalleştiriyor. Seni, “Anayasa'daki yeminine sadık, tarafsız bir Cumhurbaşkanımız olana kadar durmadan, dinlenmeden, kimseden korkmadan mücadelemizi sürdüreceğiz,” sözünden döndürecek hangi işareti gördün ki?
BAK METİN..
Baban yaşındayım. İnan söyleyecek çok şeyim var ama sana kıyıp söyleyemiyorum. Gel kendine de, bize de, bu ülkeye de kıyma. Bırak, hukuk olması gereken yerde kalsın; sende korumak için verdiğin namus ve şeref sözüne sadık kal. Yani, namuslu ve şerefli kal. Daha on bir gün var; iyi düşün.
DİLERİM BÖYLE BİR MEKTUP DAHA YAZMAK ZORUNDA KALMAM. EĞER KALIRSAM;
• SÖYLEMEYE DİLİMİN VARMADIKLARINI,
• LAYIK OLDUKLARINI DEĞİL, MÜSTAHAT OLDUKLARINI SÖYLEYECEĞİM. BİL.