19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan istiklal yürüyüşü, düşmanın İzmir’de denize dökülmesiyle sonuçlanmıştı. Ama Atatürk’e göre, savaş meydanlarında kazanılan zaferler başta ekonomi ve eğitim olmak üzere başka zaferlerle taçlandırılmalıydı.
1923'te Cumhuriyet'i,1924'te de Cumhuriyet'in ilk engelliler okulunu İzmir’de kurdu. SAĞIR, DİLSİZ VE KÖRLER MÜESSESESİ
Bunun için Karşıyaka İplikçizade Köşkü tahsis edilmişti. Dün bahsettiğimiz, işgal sırasında Yunan Kralı Konstantin'in karargâhı olan veyere serdikleri Bayrağımızı çiğneyerek girdiği köşk.
Düşmanın deniz döküldüğü 9 Eylülden sonra, Mustafa Kemal gelmiş ve üç gece bu köşkte kalmıştı. Misilleme yapmak için yere Yunan bayrağı görünce, “Bayrak bir milletin onurudur, Yunan kralı gaflet yapmış diye, aynı gafleti bizim yapmamıza imkân yok, derhal kaldırın,' diyerek, yalnızca Konstantin aymazına değil, millet olmanın onurunu ve bayrağın simgeselliğini tüm dünyaya öğrettiği köşk.
İşte bu köşk, savaşın tozu dumanı henüz ortadan kalkmadan, engelli çocuklarımızatahsis edildi. Orada, bir yandan okuma-konuşma eğitimi, bir yandan matematik-fizik gibi temel dersler verildi, diğer yandan da marangozluk, kaynakçılık, kunduracılık, terzilik, dokumacılık gibi meslekler öğretildi.Görme engelli çocuklarımıza müzik dersi verildi; piyano, keman, flüt çalması öğretildi. Bir koro kuruldu.
Çocuklar, hem, Cumhuriyetin katkı sağlayan, üreten vatandaşları olarak yetiştirildiler, hem de engelli diye bir kenara itilmeden, insan olmanın onur ve gurunu yaşadılar. İşte vizyon buydu, işte Mustafa Kemal buydu.
1925’te,İlk Türk Tıp Kongresi toplandı. İzmir'den dört engelli çocuk getirildi. Eğitimleriyle ilgili sunum yapacaklardı. Mustafa Kemalön sırada oturuyor, sessizce, merak içinde bekliyordu, ne söyleyeceklerini, nasıl söyleyeceklerini.
İşitme engelli bir çocuğumuz mikrofonun başına geçti.Sesleri taklit ederek konuşma yöntemiyle eğitilmişti. Dudaklarından, “Gazi Mustafa Kemal Paşa' kelimeleri döküldü. Çıt çıkmayan salondan bir alkış tufanı koptu.
Mustafa Kemal'in gözleri dolmuştu. Engelli çocuğumuzu ayağa kalkarak alkışladı. Tek tek sarılıp öptü, tebrik etti.
Bu eğitimin daha da ileri götürülmesi için, daha fazla çocuğumuzun faydalanması, onların topluma kazandırılması, eşit ve değerli vatandaşlar olduklarının hissettirilmesi ve eksiklerinin tamamlanması için talimat verdi.
BİR ŞEYLER SÖYLEMEYE ÇALIŞTIM AMA…
• HEM ÇOCUKLARI KULLANMAK İÇİN BİR YERLERE ÇAĞIRAN,
• HEM DE KAFALARINA TAK TAK VURANLARIN ANLAMASINI DA BEKLEMİYORUM.