Dünya ve memleket savrulup gidiyor. Belki de kaos veya entropi önceliklidir, bu savrulmaların dışında da bir gerçeklik yoktur, denebilirse de, diğer yandan savrulmayanların oluşu veya tarihte savrulmaların daha az olduğu dönemler yaşandığı dikkate alınırsa, “olanaklar” dünyası, yani insanlığın ve mantığın gösterdiği olanaklar dünyasını yok sayamayız.
Mantık, “Savrulmadan da bu işleri yürütebiliriz” diyorsa en azından mantıksal veya akılcı bir başka bir olanak vardır demektir, savrulmak kadar savrulmamak da bir imkandır.
Sadece mantıkla sınırlı kalmayalım, geçmiş veya var olanlar dünyasında, daha az savrulanlar varsa, o halde, daha az savrulmak (veya savrulmamak) da imkan dahilindedir. Çoğunlukla savruluyoruz demek illa da savrulacağız realitesine karşılık gelmemektedir, savrulmak kadar savrulmamak da bir realitedir.
İNSAN POLİTİKTİR, AHLAK İMKANLARDAN OLUMLUYU İSTEMEKTİR
O halde, en azından insan, politik bir var olandır; kendi yaşadıkları üzerinde kendi etkileri olan bir var olandır. İnsan elbette şartları (mevcut imkanları) da dikkate alarak kendi tarihini kendisi yapar. Yani imkanlardan hangisini hayata geçireceği kendi istem ve iradesine de bağlı bulunan bir var olandır.
O halde;
Depremde zayiat vermemek de imkan dahilinde ise, biz yurttaşlarımızı niye feda ettik?
Salgın koşullarında da belirli şartları sağlayarak örgün eğitime (okula, üniversiteye) devam etmek imkan dahilinde ise biz okulları, üniversiteleri, öğrencileri niye feda ettik?
Damadı iktisadi ve sosyal krizde de görevde tutmak imkan dahilinde ise, damadı niye feda ettik? Dahası damadı kim feda etti, kim fedakarlık yaptı?
Feda etmemek, fedakarlık yapmamak imkan dahilinde midir? Birinden fedakarlık etmesini, birini feda etmeyi isteyebilir miyiz? Feda etmenin, fedailiğin, fedakarlığın diyalektiği nedir?
TOTALİTARİZM FEDA ETMEKTİR, AHLAK KİMSEYİ HARCAMAMAKTADIR
Çocuklarını feda eden toplumlara ne olur?
Doktorlarını feda eden toplumlara ne olur?
Damatlarını feda eden toplumlara ne olur?
Daha doğrusu fedakarlık istemenin ve feda etmenin rejim tipleri var mıdır?
Çocuklarımızı okulundan, sağlıkçılarımızı hayatından, damatları iktidarından eden rejimler nasıl bir rejime karşılık gelmektedir?
Benim kanaatim, feda etme ve fedakarlık istemenin totaliter sistemlerin içsel karakteri olduğudur. Totalitarizm aynı zamanda harcamanın içsel olarak kural olduğu, harcaya harcaya kendi kendisini yiyip bitiren rejim tipleri şeklinde tanımlanabilir.
Sarı öküz misali Erdoğan kurban vermeye başlamıştır. Kırım başlamıştır. Kurban ilke olarak daha kutsal veya büyük güçlere karşı verilmektedir.
Kaz gelecek diye damadı feda etmek veya kurban vermek iktidarları kurtarmamıştır.
DOĞRU POLİTİKA YAŞATMAYI İSTEMEKTİR; FEDAKARLIK, FEDA ETME, FEDAİLİK DEĞİL
Damat liberallere feda edilmiştir. Damat da fedai gibi (Davaya, ümmete, dine sadakat göstererek) sonunu getirmiştir. Bunun ne feda edene (Erdoğan’a), ne feda edilene (dincilere), ne fedailik yapana (Albayrak’a); hele de topluma hiçbir faydası olmayacaktır.
Feda etme ve fedakarlık insanı ve doğayı araçsallaştırmaktan, mülkiyet ve para hırsından, kapitalizm, iktidar, yayılmacılıktan kaynağını almaktadır. İnsanlar bunlar için birbirini feda etmekte veya bunlar için fedakarlık veya fedailik yapmaktadır. Bunların hepsi birden egoizm, anomi ve yabancılaşmaya karşılık gelmektedir.
Şeytana nasıl kurban verilir, zora düşünce kim feda edilir değil, hatta şeytandan nasıl korunulur da değil; şeytan nasıl aşılır veya şeytan nasıl yola getirilire odaklanmak durumundayız. Şeytanı olmayan toplumları oluşturmayı erek almalıyız. Temel politika bu olmalıdır.
Mevcut yapılar ve rejimler, nema ve mülkiyet düzeni, nemacılık, para hırsı-özel mülkiyetçilik-kapitalizm şeytanlar üretiyorsa önce bunlarla mücadele etmek gerekmektedir.
Doğru politika imkansızı istemek değildir, doğru politika ahlaktır ve ahlak da imkansızı istemek değildir. İyi politika “imkan” dahilinde olan yaşatmayı ve yaşamı istemektir.
Okullarımızı, üniversitelerimizi, doktorlarımızı, toplumumuzu istemek, onları yaşatmayı istemek imkan dahilinde olan iyiyi istemektir.
Her kim ki veya hangi rejim çocuklarımızı, doktorlarımızı, bizleri harcıyor, onu aşmak imkan dahilinde olan iyiyi istemektir.
Feda etme, fedakarlık yapma, fedailik yapma iyi politika değildir. Yıkım değil üretim, el koymak değil paylaşım iyi politikadır. İnsanca düzene, bunun için devrimlere ihtiyaç var. İnsan, toplum, doğa yararına devrimler imkanlı olan iyiyi istemektir.