ÖĞRETMENLER BORDRO YAKTI
GÜNCEL 14.01.2017 23:28:05 0

ÖĞRETMENLER BORDRO YAKTI

ÖĞRETMENLER BORDRO YAKTI

Adana’da öğretmenler maaşlarının gerçek enflasyon oranında artırarak kayıplarının telafi edilmesini gelir vergisi dilimlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını, ek ödemlerin emekli aylıklarına dahil edilmesini istedi, zamları protesto ederek bordro yakma eylemi gerçekleştirdi.
KESK Adana Şubeler Platformu Atatürk Parkında “Ne İşimizden, Ekmeğimizden Ne de İnsanca Yaşam Talebimizden Vazgeçmeyeceğiz! konulu basın açıklaması gerçekleştirdi. KESK Adana Şubeler Platformu adına Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, yaptığı konuşmada OHAL’in uzatılmasını eleştirdi ve konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Bugün geldiğimiz noktada güne “acaba bugün bir KHK çıkacak mı, beni de açığa alacaklar mı, ya da ihraç edecekler mi” tedirginliği ile başlar hale getirildik.
İhraçları, açığa almaları tehdit olarak kullanan siyasal iktidar bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor.
Çalışma hakkımız, sınırlı iş güvencemiz başta olmak üzere sendikal haklarımızın birer birer yok edilmesine, her geçen gün daha fazla yoksulluğa itildiğimiz koşullara sessiz kalmamız isteniyor.
Üzerimize çöken ihraç ve açığa almaların gölgesinde rahatça at koşturan siyasal iktidar ise gerçekleri çarpıtmaya devam ediyor. Satın alma gücümüz her geçen gün düşerken, bizi enflasyona ezdirmediği nutukları atıyor.
Satın alma gücümüzü-reel maaşlarımızı sağlıklı değerlendirmekten uzak bu nutuklarda ülkede yaşanan gerçek enflasyonun, açlık ve yoksulluk sınırının, maaşımızdan peşin peşin kesilen gelir vergisinin, tüketimde ödedğimiz dolaylı vergilerin ulaştığı nokta bilerek görmezden geliniyor.kesk_egitimsen_bordro (1)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016 yılı enflasyonunu %8,53 olarak açıklamıştır. Oysa dolar kurunun tavan yaptığı, iğneden ipliğe her şeyin zam furyasına tabi tutulduğu koşullarda çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyon oranı TÜİK’in resmi enflasyonun uzaktan yakından bir alakası olmadığını bu ülkede artık herkes bile biliyor.
En basitinden 2016 yılının hemen başında 0,75 Kuruş olan ekmeğin fiyatının %33 zamla 1 TL’ye çıktığı, dolar kuruna bağlanan doğalgaza, elektriğe, ulaşıma zam üstüne zam yapıldığı, son bir ay içinde yumurtanın fiyatının %100 arttığı koşullarda 2016 yılı enflasyonun %8,53 olduğuna hiç kimseyi inandırmak mümkün değildir. Çünkü resmi enflasyonla, sokakta-çarşıda-pazarda yaşadığımız gerçek enflasyon arasındaki devasa fark ortadadır. Asgari ücretli, emekli, kamu emekçisi, dar gelirli tüm kesimler bu farkı her gün gittikçe eriyen maaşlarında, ücretlerinde iliklerine kadar zaten yaşıyor.
TÜİK, enflasyonu hesaplarken toplumun farklı gelir grupları arasındaki farkı görmezden geliyor. Enflasyonun multi miyarder için de asgari ücretli için de aynı oranda olduğunu varsayıyor. Oysa içinde kamu emekçileri olarak bizimde bulunduğumuz toplumun alt gelir grupları ellerine geçen paranın büyük bölümünü gıda, kira-barınma, ulaşım giderleri için kullanabilmektedir. Üst gelir grupları ise bu giderler için daha az harcama yapmaktadır. Kısacası yoksul ile zenginin yaşadığı enfalasyon elbetteki aynı değildir.
Buna rağmen TÜİK hesaplamlarında ana harcama grubunda yer alan “Gıda ve Alkolsüz İçecekler”, “Konut, “Ulaştırma” gruplarının ağırlığını düşürerek yaşanan gerçek enflasyonu gizlemeye çalışıyor.
Ana harcama gruplarından “Gıda ve Alkolsüz İçecekler” in ağırlığı 2010 yılında % 27,6 iken yani enflasyon hesabında hane halkının 2010 yılında eline geçen her 100 TL’nin 27,6 TL’lik bölümünü gıda ve alkolsüz içeceklere harcadığı temel alınırken, bu oran 2016 yılında %23,68’e düşürülmüştür. Bu yıl ise %20’ye düşürülmesi planlanmaktadır. Böylece alt gelir gruplarının yaşadığı gerçek enfalasyon daha da perdelenecektir.
Oysa bu perde kaldırıldığında toplumun alt gelir grubunun gerçek enflasyonun TÜK’in açıkladığı %8,53 oranındaki resmi enflasyonun en az iki katı olduğu görülecektir.
Öte yandan 2016 Aralık ayı açlık ve yoksulluk sınırı konusunda yapılan “en iyimser” araştırmalar bile;
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarının, yani açlık sınırının, 1.550 TL civarında,
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ihtiyaçları için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarının, yani yoksulluk sınırının, 4.700 TL civarında,
Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyetinin ise 1.800 TL civarında olduğunu gösteriyor.
Bu rakamlar ortalama 2.700 TL maaş alan kamu emekçileri olarak yoksulluk sınırından uzaklaşıp açlık sınırına daha yakınlaştığımızı gösteriyor.
VERGİ YÜKÜ DE BİZİM OMZUMUZDA!
598 Milyar TL olarak açıklanan 2017 bütçesi gelirlerinin % 85,5‘una tekabül eden 511 Milyar TL’lik kısmı halktan toplanan vergilerden karşılanacak. 2017 büyüme hedefini %4,4, enflasyon hedefini %6,5 olarak belirleyen siyasi iktidar büyük bölümünü emekçi kesimlere yıktığı vergileri ise geçen yıla göre %13,5 artırmıştır. Bu yaklaşık 15 milyar liralık ek vergi zammı demektir.
Bu soruya en net yanıtı “Yatırımı teşvik için öyle vergi indirimi ve istisnalar getirdik ki 2017 yılında 102 milyar liralık vergiden vazgeçtik”diyen Maliye Bakanı vermiştir. Bunun anlamı sermayeden, patronlardan alınmasında vazgeçilen verginin ücretli-maaşlı kesime yıkılmasıdır.
2017 yılı Gelir Vergisi Tarifesi ile yükün yine işçilerin, emekçilerin sırtına yıkılacağı netleşmiştir. Buna göre %15 oranında gelir vergisi kesilen brüt kazanç dilimi üst sınırı sadece 400 TL artırılarak 12.600 TL’den 13.000 TL’ye çıkarılmıştır. Yani yıl içinde brüt maaş tutarımızın 13.000 TL’ye kadar olan kısmı için %15 gelir vergisi kesilecek. 13.000 TL’yi geçtiğimiz andan itibaren bir üst vergi dilimine geçeceğiz ve maaşımızdan % 20 oranında gelir vergisi kesilecek.
Böylece kamu emekçileri olarak geçen yıla göre bir üst gelir vergisi dilimine bu yıl daha erken gireceğiz. Dolayısıyla maaşlarımızdan kesilen gelir vergisi de artacak. Bu durumda en düşük maaş (2.200 TL) alan kamu emekçisi bile Haziran ayından, ortalama maaş alan kamu emekçisi (2.700 TL) ise Mayıs ayından itibaren %20’lik dilime girecek. Böylece 2017 yılının ikinci ayında maaşlarımızda yapılacak %4 artıştan daha fazlası cebimize girmeden vergiye gidecek, maaşlarımız düşecek. Yılı en az bir maaş kayıpla kapatacağız.
Üstelik maaşlarından, ücretlerinden kaynakta kesinti yapılan işçiler, emekçiler olarak sadece gelir vergisi yükümüz artmayacak. Vergi gelirlerinin %70 ‘ni oluşturan KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin yükü de yine bizim omuzlarımıza yıkılmış durumdadır.

Eğer Caymazssak Brüt Maaşımızın %3’ü de Özel Sigorta Şirketlerini BES’lemeye Gidecek!
Tüm bunlar yetmezmiş gibi 45 yaş altında olan tüm çalışanları aşamalı olarak kapsamayı hedefleyen Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) yerel yönetimler ve KİT’ler hariç tüm kamu kurum ve kuruluşlarında Nisan ayında başlayacak
Maaşlarımızı artırmayarak tassarruf yapmamızı imkansız hale getiren, yıllardır ek ödemelerimizi emekli aylığımıza aktarmmamak için ayak direyen hükümet BES’e girmeyi zorunlu kılıyor.
Buna göre isteyen emeklilik planına dahil olduğunun kendisine bildirildiği tarihi takip eden iki ay içinde sistemden çıkabilcek.
Sistemde kalanların prime esas kazançından yani giydirilmiş brüt maaşından (brüt maaş artı varsa ikramiye ve sosyal haklar tutarı toplamı) %3’ü oranında kesinti yapılıp özel sigorta şirketleri BES’lenecek.
Bu durumda prime esas kazancı 2.500 TL olan bir emekçisinden 75 TL kesinti yapılacak. Öte yandan Bakanlar Kurulu, yüzde 3’lük kesinti oranını isterse yüzde 6’ya kadar çıkarabilecek.
Onca allayıp pullamaya, devlet katkısına rağmen aylık 75 TL kesinti yapılıp 20 yıl sistemde kalan söz konusu kamu emekçisinin yıllık yüzde 2 net reel getiri hesabıyla 20 yıl sonra aylık 150 TL civarında bir geri ödeme alabilecek.
Maaşlarımızın gerçek enflasyon oranında artırarak kayıplarımızın telafi edilmesi,
Gelir vergisi dilimlerindeki adaletsizliğin ortadan kaldırılması,
Ek ödemlerin emekli aylığımıza dahil edilmesi temel taleplerine birlikte sahip çıkalım.”

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

28° / 16.4°