Oktay EROL yazdı/ANIL TANBUROĞLU’NUN ÖYKÜSÜ…
KÖŞE YAZILARI 12.03.2025 09:41:00 0

Oktay EROL yazdı/ANIL TANBUROĞLU’NUN ÖYKÜSÜ…

Benim gibi düşünenlerin olmadığını da biliyorum! Ancak görüştüklerimden “nedeni” konusunda bilgi alamadığımı da belirtmek isterim! “Bilmediğin şeyler var” diyerek geçiştirdiklerine de tanık oldum!

Benim gibi düşünenlerin olmadığını da biliyorum! Ancak görüştüklerimden “nedeni” konusunda bilgi alamadığımı da belirtmek isterim! “Bilmediğin şeyler var” diyerek geçiştirdiklerine de tanık oldum! En şiştiğim/ yorulduğum tümcelerden biri bu aslında! “Bilmediğim şeyler” varmış, bu da bazı “algıcı” politikacıların “konuşursam yer yerinden oynar” demesi gibi… “Peki, ne/ konuş öyleyse” dediğinizde de arkalarını dönüp gitmeleri yok mu; bana hiç içten gelmiyor, üstelik can sıkıcı!

Birini anladığını ya da anlamadığını söylemek “neden” bu denli karmaşıklaştırılır; onu da anlamam! CHP Adana İl Başkanı Anıl Tanburoğlu’ndan söz ediyorum! Göreve geldiğinden bu yana birçok konuşmasını dinledim! Gündemdeki konu neyse “ona” kendini hazırlıyor, konuşma kürsüsüne geldiğinde katılımcıları coşkuya sürüklemesini biliyor, yıllardır örgüt içinde olmanın bilinciyle sesinin tonunu/ konuşmasının anlaşılırlığını/ kullandığı dili seçmeyi başarıyor…

En son, Ekrem İmamoğlu’nun “ön seçim buluşmaları” kapsamında düzenlenen etkinlikte dinledim konuşmasını. Son yıllarda, konunun içeriğine/ dinleyici ortamına göre ses tonunu belirleyebilen “az sayıda” politikacı var! Şu an mecliste olup da, izleyenlere “tane tane” anlatılması yerine “yüksek sesle”, bağırarak/ yırtınarak konuşan bir çok isim sayabiliriz! Tanburoğlu’nun belki de bana “en çekici” gelen yanı bu, ayrıca zaman zaman “şiir dizelerine” benzer tümceleri... “İmamoğlu buluşmasında” da aynı “akıcı” söylemiyle bir kez daha “haklı” olduğumu düşündüm…

Kanımca Tanburoğlu’nun “tek eksiği” öykü yazamamak! Bunu Ekrem İmamoğlu ile Anakent Belediye başkanı Zeydan Karalar çok iyi yapıyor! Çocukların arasına dalabiliyor, yanaklarını okşayarak sevebiliyor, yaş alanların ellerinden tutabiliyor, caddede iki kişiyle yürüyebiliyor, sevimli takılmalar gerçekleştirebiliyor… 

İmamoğlu, konuşurken yerine oturan çocuğa “ne” demişti? İşte öykü öyle yazılıyor! Tanburoğlu’nun, benzer engelleri aşmasını istiyorum, gelecek kuşak için de “aşması gerektiğini” düşünüyorum… 

 

Emekliye bayram ikramiyesi mi sadaka mı?

Artık şuna “kesin” gözüyle bakıyorum: “İktidar”, yurttaşla arasında olması gereken “duygudaşlığı” tümden unutmuş olmalı! Kendi gereksinmelerini belirlerken şatafattan/ savurganlıktan kaçınmayan “iktidar”, konu “emekli” olunca hiç de öyle düşünmüyor! “Emeklinin” de yaşamak için temel gereksinmeleri tüketmek/ doymak/ yaşamı bilmek zorunda olduğunu unutuyor!

Emeklilere “ilk” bayram ikramiyesi 2018 yılında verilmeye başlanmış; o da kavgayla, tartışmayla… Her bayramda bin lira olarak karara bağlanmış! O yıl dolar dört lira dolayındayken, çeyrek altın da üçyüzelli lira bandındaymış! Bir emeklinin bin lira “emekli ikramiyesinin” ikiyüzelli dolar, ya da yaklaşık üç çeyrek altın edinebilme gücü varmış! Bunu isterseniz kahvaltılık peynir, süt, zeytin, bal fiyatlarıyla da karşılaştırabilirsiniz…

Bugün medyada AKP Grup Başkanı Abdullah Güler’in, emekli ikramiyelerine ilişkin bir açıklaması yer aldı. Açıklamada “Emeklilerimize verilen Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı ikramiye tutarını yapılan değerlendirmeler sonucunda 3 bin liradan 4 bin liraya çıkartıyoruz” sözlerine yer veriliyordu!

Bu, yukarıda yaptığımız değerlendirmelerle, 2018 yılından bu yana ikiyüzelli dolar yüz doların biraz üzerine, üç çeyreğin de bir çeyreğin altına düştüğü anlamına geliyor! Üçbin liradan dörtbin liraya çıkan “ikramiye” ile emekli ne denli sevinebilecekse artık! “İktidar” bayram sayılacak sanıyor! 


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

26° / 11.6°