Tarih: 09.05.2020 11:37

“ÖLÇÜLÜ STRES, DİKKATİ VE ÖĞRENME GÜCÜNÜ ARTIRIR”

Facebook Twitter Linked-in






Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, YKS ve LGS sınav tarihlerinin belli olmasının ardından “Sınav kaygısını azaltmak, motivasyonu artırmak için neler yapılmalı?” konusuna ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Sınav tarihlerinin belli olmasının öğrencilerde pandemi kaygısına ilave olarak kaygı oluşturduğuna dikkat çeken Tarhan, “Ölçülü stres, dikkati ve öğrenme gücünü artırır” dedi.





Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrencilerin bir yandan evlerinde uzaktan eğitim görmelerinin bir yandan da sınava hazırlanmalarının ciddi bir kaygı ortamı oluşturduğuna dikkat çekti.





Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınav tarihlerinin belli olması öğrenci kitlesinde pandemi kaygısı dışında ilave bir kaygı oluşturdu. Böyle durumlarda stres olağan bir durum. ‘Stres var panik yok’ diyoruz. Ölçülü stres, dikkati ve öğrenme gücünü artırır ve motivasyonumuzu olumlu yönde etkiler. Sıfır stres, yani gamsızlık kişiyi kayba ve yok olmaya götürür. Hayat bisiklet kullanmak gibidir. Fazla hızlı giderseniz düşersiniz, sürekli aynı hızda gidip birden yavaşlarsanız da düşersiniz. Hayat da aynı şekilde belli bir tempo gerekli. Boş kalmak kişinin hem beyin sağlığı açısından hem de ruh sağlığı açısından olumsuz etkileyen bir durum. Boş kalmak aynı zamanda Alzheimer’ın da sebeplerinden birisi” şeklinde konuştu.





Stresi düşman gibi görmeyelim





Stresi düşman gibi görmemek gerektiğine dikkat çeken Tarhan, “Biz stresi düşman gibi görmeyelim. Stres konusu olduğunda stresi yenmek denmez, stres yönetimi denir. Stres yenilecek bir şey değil, faydalanacak bir şeydir. Siz stresinizi yönetirseniz o stres sizi amacınıza götürür. Yönetemezseniz sizi yıkıma götürür. Kişinin stressiz olması doğasına aykırı. İnsanı tembelleştiren ve insanı zevk tuzaklarına da düşüren bir şey. Bağımlılığın artma sebeplerinden birisi de zevkçilik ve stresten kaçma. Bizim genetik dizilimimizde bir amaç belirlemek ve bu amaç için çalışmak var. İnsanın genetik dizilimi buna göre kodlanmış. Bunu yapmadığımız zaman aradaki kısa hedefler bizi sadece oyalar” ifadelerini kullandı.





Stresi yönetilmesi gereken bir araç olarak görmeliyiz





Prof. Dr. Tarhan, stresin bir kaynak yönetimi mantığı ile yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak önce hedefin belirlenmesi aksi halde plansız bir gidişin olacağının altını çizdi ve ekledi: “Şöyle düşünelim, elinizde bir harita var, nereye gideceğin belli ama nerede olduğunu bilmezsen nereye gideceğini bilmenin bir anlamı olmaz. Kişinin kendi stresini yönetmesi de aynı şekilde hayat planları için çok önemli. Kişinin sağlıklı kararlar vermesine neden olur. Stresi tehdit olarak değil, yönetilmesi gereken bir araç olarak görmeliyiz.”





Başaramama korkusu çocuğu strese sokar





Yüksek motivasyonun da düşük motivasyon kadar tehlikeli olduğuna dikkat çeken Tarhan, “Yüksek motivasyonu olan çocuklarda genellikle kaygı artar. Motivasyon verirken çocukta aynı zamanda sorumluluk duygusunun da geliştirilmesi lazım. Başaramama korkusu çocuğu strese sokar. Böyle durumlarda çocuğa önceki başarılarını hatırlatmak ve güç vermek faydalı olur.” dedi.





Motivasyonu yönetememek stres sebebi





Stresin sebeplerinden birisinin de motivasyonu yönetememek olduğuna dikkat çeken Tarhan, “İnsan kendisini harekete geçirebilmeli, motive edebilmeli. İki türlü gemi var. Yelkenli ve buharlı. Buharlı gemiler kendi motivasyonludur. Ama yelkenliler dış motivasyonludur. Biz motivasyon eğitiminde iç motivasyonu öğretiyoruz. İç motivasyon amaç ve istek uyandırır. İstek uyanınca kişi kendini harekete geçirir. Yani istek ihtiyacı oluşturur. Amaç yoksa istek oluşmaz, istek uyanmazsa da ihtiyaç oluşmaz. Anne babalar şu an benim çocuğum ders çalışmıyor derken, çocuğun ders çalışmak için bir amacı var mı diye sorsunlar” ifadelerini kullandı.





Hisler bizi tembelleştirir





Sözlerinin devamında ergenlik döneminde duyguların daha baskın olduğunu ifade eden Tarhan, “Özellikle ergenlik döneminde akıl değil, duygular ön plandadır. Bunun sebebi de beynimizin ön bölgesindeki frontal lobun olgunlaşma dönemi, ergenliktir. İrade eğitimi dediğimiz dönemdir. Fakat eğitim gibi konularda hisler değil, akıl devreye girmeli. Hisler bizi tembelleştirir” dedi.





Anne-baba-çocuk ilişkisini bozmadan çocuğu ders çalışmaya yönlendirin





Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerinin sonunda ise şu ifadeleri kullandı: “Şimdiki gençler hayattaki birçok şeyi garanti görüyorlar. “Neden evleneyim ki?” diyorlar. Bilinçli anne babalar küçük yaştan itibaren çocuğa ego ideali oluşturur. Bir insanın bağımsız düşünce ve bağımsız karar verme mekanizması gelişirse o insan kendi kendini yönetebilir. Gençleri zorla çalışmaya itmek onları savunmaya iter ve onları pasif agresif yapar. Pasif agresif çocuklar da anneye babaya tamam der ama bildiğini okur. Kitap oku dendiğinde kitabı açar ama arasına cep telefonu koyar. Anne babayı kızdırmaktan zevk alır. Böyle konularda anne baba uyarıcı bir rol oynamalı zorlayıcı olmamalı. Seçenekleri çocuğa sunmalı. Hayat senin, çalışırsan bu, çalışmazsan şu olur demeliler. Anne babanın aynı zamanda çocuğa bazen sahip olduğu şeylerden mahrum olacağını hissetmesi gerekiyor. Burada anne babanın üzüldüğünü bilse bile çocuk ondan ders alır. Eğer sevgiyle büyümüş bir çocuksa anne babası üzülmesin diye ders çalışır. Anne- baba -çocuk ilişkisini bozmadan çocuğu ders çalışmaya yönlendirmek lazım. Anne babadan kopuk olup ders çalışan çocuk da akademik başarı elde eder belki ama iyi bir çocuk olmaz. Hayat başarısı yok gibi olur” dedi.





Orjinal Habere Git
— HABER SONU —