Freedom House dünyadaki 195 ülkeyi “Özgür”, “Kısmen Özgür” ve “Özgür Olmayan” ülke kategorilerinde sınıflandırılıyor. Rapora göre 195 ülkenin 84'ü “Özgür”; 54’ü “Kısmen Özgür” 57’si ise “Özgür Olmayan” ülke kategorisinde yer almış.
Türkiye özgür olmayan ülkeler arasında114. Basın özgürlüğü endeksinde ise 180 ülke arasında 149. sırada
11 bin 157 gazeteci işsiz 91 gazeteci cezaevinde. Harıl harıl cezaevi inşa ediliyor
Faruk Nafiz Çamlıbel…1898’de İstanbul'da doğdu . Doktor olmak istiyordu ama tıp eğitimini yarım bıraktı, gazeteciliğe başladı. Öğretmenlik yaptı. Kayseri Lisesi, Vefa Lisesi, Kabataş Lisesi ve Amerikan Kız Koleji'nde.
Devrin egemenleri Ankara'daki bir otel odasına tıktılar onu. “İdeolojimize uygun tiyatro eseri yazacaksın,” dediler. Üç tane yazdı: Akın, Özyurt, Kahraman. Ama sağlığı ciddi şekilde bozulmuştu. Dört ayda 25 kilo verdi.
1946'da İstanbul'dan milletvekili seçildi. 1960 darbesinde Yassıada'ya gönderildi. 16 ay yattı, boşu boşuna. Bunca yıllık hizmetinin ve şairliğinin hesabını mahkemede vermek çok ağırına gidiyordu. Han Duvarları geldi aklına. Dört günde yazmıştı Han Duvarları’nı, Şimdi ise Zindan Duvarları’nı yazma zamanıydı. Vakti boldu. Önce olduğu yeri tanımladı:
Bilmiyor gülmeyi sakinlerinin binde biri;
Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada.
Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür;
Mavi bir gözde elem katresidir Yassıada.
Olmayan suçun savunulması, işlenmemiş suçun ispat edilme zorunluluğu yok mu? Mahkeme huzuruna çıkarılmayı ölene kadar hazmedemedi. Kırılan kalbin tamiri mümkün değildi.
Evler yıkılır, köyler olur hâk ile yeksan,
Viran yeri birkaç yıla varmaz onarırlar.
Yalnız şu gönül mülkü harap olmaya görsün;
Tamire yetişmez onu dünyada asırlar.
Ne konuşulur zindanda? Neyi düşünür insan? İstesen de başka bir şey gelmez ki akla. Hayatta olmak yaşamak değildir bazen. Yaşarken de ölüdür. Dolaşır durur beyninde o düşünce:
Gün doğar, sohbetimiz yalnız ölümdür adada,
Gün batar, uykuda rüyamız ölümdür yalnız.
Derseniz: Böyle cehennem mi olur dünyada?
Çok değil, bir gecelik bizde misafir kalınız.
Ne yaparsan yap güneş batacak, akşam olacak, karanlık basacaktır. Uyumalıdır insan ama kolay mı ki? Güzünü kapattığın zaman uyusan, rüyaların gönlünce değildir.
Gece zindanda Yusuflar sıralanmış yatıyor,
Yüzlerinden okurum sapsarı rüyalarını...
Kimi sehpada görür kendini, çarmıhta kimi,
Ve ararlar yine zindandaki dünyalarını...
İnsan nasıl hisseder kendini böyle bir ortamda? Şair ruhu özgür olmalıdır. Ufku sonsuz olmalıdır. Düşünceleri sınırsız olmalıdır. Dostları, sevdikleri sayısız olmalıdır. Yaşadığını hissetmelidir şair. Hissetmezse yaşıyor saymaz kendini.
Ya gezen bir ölü, yahut gömülen bir diriyim,
Mumyadır canlı da, cansız da bu kabristanda.
Gömdüler ruhumu yüz bir sene mahkûmu gibi.
Cismim ayrılsa da ruhum kalacak zindanda.
Mantık ağır basar sonunda. Kendine gelir şair. Direnmelidir. Teslim olmak yoktur. Dememiş midir, Koca Fikret;
“Evet, sabah olacaktır, sabah olur,
Geceler tulû-i haşre kadar sürmez.”
Tabi ki sürmeyecektir. Hiçbir zulmün ömrü ebedi değildir. Ve haykırır:
Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın
Şair ! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!
BİLİYORUM, SÖYLEMEK KOLAY. ANCAK YAŞAYAN BİLİR.