POLİTİKACILAR YURTTAŞI ANLAMALI…
POLİTİKACILAR YURTTAŞI ANLAMALI…
Yalansız, gizemsiz, olayları olduğu gibi anlatıp yorumlayan/ sorgulayan, yolun karşısında duranları incitmeyen/ düşünmelerini sağlayan, herkesin düşünme/ konuşma/ eleştirme özgürlüğü olduğunu ortaya koyan, çalmayan, “liyakatsiz” olanları işin başına getirmeyen, yurttaşın güvencini sarsmayan politikacılardan istiyoruz bizde…
Yüzyılın yıkımını yaşadı bu ülkenin yurttaşları. Aradan elli günü aşkın bir süre geçmesine karşın, sarılmayan yaralar/ evsizler/ doymayanlar/ eğitim göremeyenler/ yarınları belirsizler/ sancılar daha sürerken; bunların hepsi yaşanmıyormuş gibi birbirine tüm “kirli” sözleri söyleyen politikacı istemiyoruz!
Halkın yaşadığı bungunluklar bitmiyor ki! Politikacıların birbirine karşı tutumundan sanki yurttaş hoşnut gibi… Değil! İnsanlar, havayı soludukları gibi yaşamak istiyor! Rahat, özür… Karşılarında, birbirini “düşman” sayarak, “illet/ zillet” bilerek suçlayan politikacı istemediği gibi, bu denli “kirlilik” içeren söylevleri de dinlemek/ duymak/ ona göre yönlenmek/ algılanmak istemiyor!
Yaşamı sevmek, mahalle komşusunu sevmek, ayrı düşünse bile birlikte yaşamanın “erdemine” inanmak istiyor!
***
Kim ayrı düşünce içerisinde bilmiyorum! Hiç kaçırmak istemediğim televizyondaki “haber saatini” izlerken yarın için düşündüğüm/ beslediğim “tüm” umutlarıma küsüyorum! Kim yapacak bunu? Bu birbirini anlamayan politikacılar mı? İnsanların en temel hakkı olan “yaşamına” kara perdeler geren bu politikacılar mı? Yurttaşın her tür olanağı tanıdığı/ dokunulmaz saydığı/ sorunları çözer bildiği politikacılar mı?
Dışarıdan ülkemizi izleyen neler düşünüyor, demeyeceğim! Tanıdık/ bildiklerimle zaman zaman görüşüyorum! Birinin “bu politikacıları nasıl üst üste seçiyorsunuz, neden yeni isimler denemiyorsunuz, halka yalan söyleyenler nasıl seçilebiliyor” sorusunu anımsıyorum!
Nereden bilsinler ki; bizde partilerin değişmeyen kurmayları var, kurmaylar seçilecek olanları belirler, yurttaştan da “göstermelik” oy isterler! İnsanlar örgütlü olmayınca, partilerin yapıları “örgüt” olarak değerlendirilince de sonuç değişmez!
***
Bu ülkede yirmi yıldır “iktidar” olan yapının ülkeyi nereden/ nereye getirdiğini anlamak için mahallemize, sokağımıza, alış/ veriş yaptığımız markete, pazara bakmamız yetmeli aslında! Televizyondaki “haber saatinde” anlatılanları duymaya/ dinlemeye gerek yok! Her şey burada; gelecek de, yarın da, umut da, sağlık da, açlık da, tokluk da…
Geçtiğimiz günlerde yazdım; “en düşük emekli maaşına zam yaptık” denerek, aslında emeklilerin tamamını “aynı maaşta” buluşturmak için atılmış bir adım olduğu anlaşılmadı mı bilmiyorum! Hem “zam” da “zam” olsa! Gerçekten anımsarken bile utananlardanım! Bu ülkede, bir kilo etin ederi üçyüz lirayı aşmış! Emekli geceden kalkıp bir kilo et alabilmek için kurum önünde sabahlıyor! Bu yalnız biri…
Yurttaşın sorunu politikacılar değil; bu ülkenin iyi yönetilmesi, insanlarının doyması/ aldatılmaması/ iyi yaşaması… Anlayın artık!