SAĞLIK BAKANINA AÇIK MEKTUP
SAĞLIK BAKANINA AÇIK MEKTUP
Sayın Bakan,
Basın toplantılarınızda “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları uyarınca…” diye başlıyor ve alınacak önlemleri sıralıyorsunuz.
Her konuda yukarıdaki tek iradeye bağlılığınızı belirtmeniz sizin sorununuz. Ancak bir de mesleğe başlarken ettiğiniz “Hipokrat Yemini” niz var.
İşte ben bu yazımda yemininizi anımsatarak uyarılarda, önerilerde bulunmak istiyorum.
Hükümet olarak salgınla mücadelenin odağına yurttaşları koydunuz.“Maske, Sosyal Mesafe, Temizlik(!)” diyor, başka bir demiyorsunuz.Bu önlemleri yadsımıyorum, tam tersine bir yurttaş olarak uymamız gereken sorumluluklar. Peki, sadece bu önlemler yeterli mi?
Sayın Bakan,
İş sağlığı ve güvenliğinde risk kontrol önlemleri tartışılırken yöntem olarak üç aşamadan söz edilir. Bu yöntemi COVİD 19 a uyarlarsak, önceliklendirme yani hiyerarşik sıralama şöyle yapılır:
- Riskin Kaynağında Kontrolü ya da kaynağında korunmayöntemi
Bu aşamada tehlike kaynağı ortadan kaldırılır, yok edilir, elimine edilir, bertaraf edilir.
Bu yapılamazsa tehilike kaynağının özellikleri değiştirilerek risk azaltılmaya çalışılır. Buna ikame etme, yerine koyma ya da yerini alma vb. de denilir.
Yapılabiliyorsa en iyi yöntem budur.
- Riskin kaynak ile alıcı arasında kontrolü (ortama yönelik korunma)
Bu aşamada da yine iki yol izlenir.
Birincisi; kaynağın mekansal olarak ayrılması. Tehlike kaynağı ile halk arasında kalkan oluşturma. Tehlike kaynağının izole edilmesi.
İkincisi; tehlike kaynağı ile halkınmekânsal ya dazamansal olarak ayrılması (Yönergeler, uyarılar, idari önlemler, vb.).
Ayrıca halk; düzenli olarak eğitilip bilgilendirilerek, sürekli denetlenip uyarılarak, ödül, takdir, ceza, vb. uygulanarak, davranış değişikliği sağlanır.
- Riskin alıcıda kontrolü (kişiye yönelik korunma)
Kişisel koruyucu donanım (KKD) kullanımı vb. önlemlerle halkın mekânsal olarak ayrılmasıdır.
Diğer önlemler yeterli olmuyorsa, halk uygun KKD larla korunur.Ancak bu yöntem, yani KKD ler en son seçim olmalıdır.
Çünkü; halkı rahatsız eder.Kullanımının denetimi zordur.Riskleri önlemede daha az etkili bir yöntemdir.
Sayın bakan,
Sizin hükümet, birinci ve ikinci aşamaları geçerek halka üçüncü aşamayı dayatıyor,üçüncü yöntemde ısrar ediyor.“Maske, sosyal mesafe ve temizlik” üçgeninde kıvranıp duruyor.
Tabi sonuç alınamıyor, başarı sağlanamıyor.
Peki, birinci ve ikinci aşamalardaki korunma önlemlerini kim alacak?
Yanıt: Hükümet, bilim kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda yasal ve idari kararları alacak ve tüm ülkede kararlılıkla uygulayacak.
Ayrıca işverenler işyerlerinde gerekli her türlü önlemi alacak, araç ve gereçleri noksansız bulunduracak, önlemlere uyulup uyulmadığını izleyip, denetleyip,gereğini yapacak.
İşte bu noktada ciddi sıkıntılar yaşanıyor. İşte örnekler:
- Ayasofya’nın açılışında büyük kitleler, güvenlik hiçe sayılarak bir alanda toplanıyor.
- Malazgirt zaferi kutlamaları için aynı durum yaşanıyor.
- Giresun mitinginde yine benzeri durumları gözlüyoruz. Üstelik daha da kötüsü, alanda toplananların gururu, onurunu bir yana bırakıp, itin önüne kemik atılır gibi kürsüden çay atılıyor.
- Uçaklar bildiğim kadarı ile dolu gidiyor. Bütün koltuklar satılıyor. Hani sosyal mesafe?
- AVMler gelen tüm müşterileri alıyor. Zaten kapıya dayanmış müşteriyi nasıl bekletecek?
- Fabrikalar tam kapasite çalışıyor. Fabrikalara işçi taşıyan servisler dolu. Hani önlem? Hatta pozitif hastaların çalıştırıldığı yansıyor basına.
O zaman sormak gerekirse;
Hani nerde kaldı birinci aşama, yani riskin kaynakta kontrolü?
Hani nerde kaldı ikinci aşama, yani riskin ortamda kontrolü?
Sayın bakan,
İş sağlığı ve güvenliğinde de benzeri bir yutturmaca vardır.
Bu yutturmacaya göre;İş kazalarının % 88 i güvensiz davranışlar, yani çalışan hatası,% 10 u güvensiz durumlar,% 2 si ise kaçınılmaz nedenlerden kaynaklanır.
Bu rakamlar 1931 yılında Amerika’da, bir sigorta şirketinin çalışanıncayapılan bir araştırma sonucu yayınlanmış. Bu kişi işyerlerinden sigorta şirketine gelen iş kazası raporlarını inceleyerek bu sonuca varmış.
İnceleme sonucu çıkan bu rakamlar doğru. Doğru, doğru olmasına ama işyerlerinden gelen raporlarda, işverenler kendilerini koruyabilmek için kaza nedeni olarak hep görünür nedenleri, yani çalışan hatalarını göstermiş. Kaza kök nedenlerine inilmemiş.
Sonra da bu rakamlara sığınarak, bu rakamları ısrarla yineleyerek, bir de üstüne “davranış odaklı güvenlik” kavramı türeterek bütün suçu çalışanların üzerine yıkarak hükümet ve işverenler sorumluluktan kaçmışlar.
Bu pandemi konusunda da tıpkı aynı yöntemle gidilerek bütün suç halkın sırtına yükleniyor. Halk psikolojik olarak suçlu hissettiriliyor.
Son söz:
Yanlış olabilir, eksik olabilir ama beynimde oluşan düşünceleri yazının kalıplarına aktararak sade bir yurttaş olarak dile getirdim. Karar sizin.
Mahmut TEBERİK