Savaş ölüm, açlık, yoksulluk, işsizlik ve zam demektir
Manşet Haber 21.10.2012 00:06:35 0

Savaş ölüm, açlık, yoksulluk, işsizlik ve zam demektir

Savaş ölüm, açlık, yoksulluk, işsizlik ve zam demektir

Adana(Ulus)--5 Ocak Meydanından İnönü Parkına kadar yürüyen TTB, DİSK, KESK ve TMMOB üyeleri sloganlar atarak savaş karşıtı eylem yaptı
İnönü Parkında bir araya gelen TTB Konsey Üyesi Dr. İsmail Bulca burada kurumlar tarafından ortaklaşa hazırlanan bildiriyi okudu. Dr. İsmail Bulca, ülkemizin AKP yönetimi tarafından her geçen gün derin bir karanlığın içine itildiğini savunarak şu görüşlere yer verdi:
“ Halka daha fazla baskı ve sömürüden başka bir şey sunmayan AKP hükümeti, her zaman olduğu gibi yine emekçilerin aşına, işine göz koymakta, insanca yaşam koşullarını ellerinden almaktadır. Daha fazla sömürü ve kar peşinde koşan bir avuç zorbadan ibaret küresel sermayenin talepleri ile emekçilerin sırtındaki yük her geçen gün katlanmaktadır. AKP hükümeti eli ile dayatılan bu uygulamalar, elektriğe, doğalgaza, ulaşıma yapılan zamlarla birlikte artık tahammül edilmesi mümkün olmayan bir noktaya gelmiştir.
AKP hükümeti ülke içinde halkı hızla yoksullaştırırken aynı anda Suriye'ye dönük emperyalist müdahalelerin taşeronluğunu üstlenmiş ve ülkemizi kanlı bir savaşa çekecek sorumsuz adımlar atmıştır. “Bölgesel aktörlük” adı altında, gizli üsler, askeri kamplar ve silah yardımları ile adımların hızlandırıldığı yeni aşamada ülkemiz, fiili bir savaşın içine girerek Suriye’de masum insanların ölümünde taraf haline getirilmiştir. ABD’nin emirleri ile hızla tezkere kararı çıkartılmakta, insani faturasının hem Suriye hem de Türkiye halklarının çok ağır ödeyeceği kanlı bir gelecek hızla inşa edilmektedir.
Tüm bu gelişmelerin yanında, AKP’nin yeni manifestosu ile “tek adam, tek parti” hevesini bir kez daha ortaya koyduğunu izliyoruz. AKP, ülkeyi teslim ettiği karanlığın içinde, statükosunu güçlendirerek şimdi bir 11 yıl daha geleceği tasarlama girişiminde bulunuyor. ‘İleri demokrasi` adı altında giderek daha fazla otoriterleşen bir rejim inşa ediliyor, tüm muhalif kesimlere dönük operasyonlarla Türkiye bir ‘açık hava hapishanesine` çevriliyor. Ülkemiz ABD emirleri ile Ortadoğu’da bölgesel bir savaşın üssü haline getirilirken, içeride de mezhepsel ayrışmayı ve nefreti körükleyen bir siyasetle savaşçı politikalar sürdürülüyor. AKP hükümeti, Kürt sorununda da askeri ve siyasi operasyonlarla sürdürdüğü savaş çizgisini bu denklemde kuruyor, hiçbir zaman programına almadığı demokratik çözümleri yine yok sayıyor. Uluslararası sermayenin rant merkezi haline dönüştürülen ülkemizde, yüksek savaş harcamalarının da etkisiyle bütçede oluşan açıklar, zamlar ve yeni vergilerle emekçi yoksul halkın cebinden karşılanmaya çalışılıyor.
Başbakan bugünlerde sıkça 'yeni rejim kurduk'larını ifade ediyor. Bizler AKP'nin bu yeni rejiminde neler olduğunu çok iyi biliyoruz. İçeride ve dışarıda savaş sözcüklerini dilinden düşürmeyen, ülke ekonomisini küresel sistemin rant merkezi haline getiren, emekçilerin her gün daha da yoksulluğun içine itildiği ve yıllardır AKP ile süregelen otoriter, baskıcı, tekleştirici ve anti-demokratik bir devlet anlayışıdır bu “yeni rejim”.
İzlediği politikalarla ülkemizi uluslararası sermayeye tam bağımlı hale getiren AKP hükümeti, emperyalizmin tüm taleplerini büyük bir iştahla yerine getirmekte, ülke ekonomisini giderek üretimden ve istihdamdan koparmaktadır. Artık çalışma çağındaki her iki kişiden birinin iş bulamaz hale geldiği ülkemizde, ücretler sadaka gibi dağıtılmakta, emekçi kesimler hızla güvencesiz çalışma biçimleriyle kölelik düzenine mahkûm edilmektedir. Güvencesiz ve esnek çalışma koşullarının yaygınlaştığı tüm alanlarda emekçiler, ölümle, işsizlikle, açlıkla burun buruna gelmektedir.
Zengin dostu, sermayenin sesi AKP hükümetinin piyasacı dönüşüm projeleri ile artık en temel hakkımız olan eğitime, sağlığa, ulaşıma ve barınmaya, zaten oldukça darlaşmış bütçelerimizden para ayırmak zorundayız. Yetmezmiş gibi peş peşe yapılan yüksek zamlara da boyun eğmemizi bekliyorlar.
Ulaşımda yüzde 20’nin üzerinde; doğalgazda yüzde 30’un üzerinde; elektrikte yüzde 20’nin üzerindeki zamlara karşı, ücret zammı kamu emekçilerine ortalama yüzde 6, asgari ücretliye ise yüzde 4,5 yapılmıştır. AKP hükümeti tüm bunları da kendine yeterli görmemiş, utanmazlık boyutlarını aşarak, savaşa ve rant projelerine harcadığı bütçenin açık vermesinde kamu emekçilerinin ücretlerine yapılan sefalet düzeyindeki artışları sorumlu göstermiştir.
Bunun adı düpedüz soygundur ve bizlerin bu soyguna asla ve asla boyun eğmeyeceği bilinmelidir!
Buradan AKP hükümetine sesleniyoruz: Bizler kurulan bu yağmacılık düzenine daha fazla izin vermeyeceğiz. Bizler, ülkeyi savaşa sürükleyen, halkı yoksullaştıran, işsizliği arttıran, ülkenin kaynaklarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken bu sisteme teslim olmayacak, kendi kaderimizi elimize alacağız. Bizler, emekçi halkların karnını doyuramadığı, temiz içme suyunu bulamadığı, başını sokacak bir yuvaya dahi sahip olamadığı bu düzenle sonuna dek mücadele etmeye kararlıyız.
Bizler biliyoruz ki işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve giderek daraltılan özgürlük ve demokrasi alanı, ülkeyi yönetenlerin sınıfsal ve politik tercihlerinden kaynaklanmaktadır. Onlar tercihlerini iç ve dış sermaye çevrelerinden, güç odaklarından, yolsuzluk ve yoksulluk düzeninden beslenenlerden ve emperyalist paylaşım savaşlarından yana kullanıyorlar. Kuşkusuz tüm bu talana ve savaş hırsına dur diyecek bizlerin de gücünün farkındalar. Farkındalar ve endişeliler. Bu nedenle daha saldırganlar. Bugün emek ve demokrasi güçlerine yönelen saldırı okları aslında emekçi sınıfın direnme güçlerine ve örgütlenme haklarına yöneltilmiş oklardır. Emekçilerin sendikal haklarını yok etmeye yönelen bu saldırılar, nasıl ki KESK’i devre dışı bırakmayı hedefleyen sahte sendikalar yasası ile hayata geçirildiyse, şimdi de Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu tasarısı ile DİSK’i hedefine koymaktadır. Saldırganlıklarını günden güne arttıranlar unutmasınlar ki, onlar ne kadar bizleri sindirmekte kararlıysa, bizler de sonuna kadar direnmeye, sömürüsüz, eşit ve insanca yaşam koşullarının olduğu bir dünya için mücadele etmeye o kadar kararlıyız. Yılmayacağız ve susmayacağız.
Adaletsizliğe, haksızlığa, işsizliğe, pahalılık ve yoksulluğa karşı ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların sesi artık bir çığlığa dönüşmektedir.
Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak, emekçilerin ve daha da yoksullaştırılan halkların sesi olmaya, insanca yaşam için insanca ücretlerin olduğu ve ülke kaynaklarının halkın yararına kullanıldığı, eşit ve adil bir ülke için, şimdi sesimizi daha da fazla yükseltmeye kararlıyız!
Savaş çığırtkanlığı yapanlara inat, ülkede, bölgede ve dünyada barış için, kardeşlik ve özgürce bir arada yaşamak için, şimdi her zamankinden daha fazla mücadele etmeye kararlıyız! Bu kararlılığımızda Suriye’de emperyalist müdahaleye hayır diyoruz!
Zaman, ekmeğimizi ve geleceğimizi çalanlara artık dur deme zamanıdır! Zaman, emperyalist müdahalelere ve AKP’nin içeride ve dışarıda savaşçı politikalarına karşı ülkede barış, bölgede barış çığlığını yükseltmenin zamanıdır!”

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

21.9° / 14.2°