SAVAŞLA İLGİLİ HABERLER ÇOCUKLARDA KORKU VE ÇARESİZLİĞE YOL AÇIYOR…
Çocuklar doğrudan maruz kalmasalar da çeşitli yayın organlarındaki savaş haberlerinden olumsuz etkilenebiliyor. Savaşla ilgili yıkıcı haber ve görüntülere maruz kalan çocukların korku ve çaresizlik yaşadığını belirten uzmanlar, duygularıyla başa çıkmada henüz yeterince gelişmeyen çocuklar için bu durumun travmatik bir yaşantı olacağını ifade ediyor. Uzmanlar, doğru rol model olabilmeleri için ebeveynlerin yaşadıkları stres duygusuyla başa çıkmaları gerektiğini vurguluyor ve çocukların sorularını yanıtsız bırakmamalarını, duygusal ihtiyaçlarını karşılamalarını tavsiye ediyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin, savaş dönemlerinde çocukların psikolojilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Savaşlar yok olma korkusu yaşatıyor
Çocuklar savaşa doğrudan maruz kalmamış olsalar da radyo, televizyon gibi çeşitli yayın organlarında yer alan savaş haberleri nedeniyle dolaylı olarak olayın kurbanı haline gelebildiklerini belirten Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin, “Savaşla ilgili yıkıcı haber ve görüntülere maruz kalan çocuklarda yoğun korku ve çaresizlik duyguları kendini gösteriyor. Çocukların anlam veremediği bu yıkıcılık, dünyanın güvensiz ve örseleyici bir yer olduğunu düşünmelerine ve yok olma korkusu yaşamalarına neden oluyor.” dedi.
Üzüntü, huzursuzluk ve öfke sık görülüyor
Korkunun belirli bir düzeyde hissedildiğinde kişinin kendini koruyarak hayatta kalmasını sağladığını ifade eden Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin, sözlerine şöyle devam etti:
“Korku, insan yaşamında işlevsel yanı olan bir duygudur. Ancak bu duygu, kişinin baş etme kapasitesinin üzerine çıktığı şiddetli durumlarda travmatik etki yaratıyor. Yoğun çaresizlik, güvensizlik ve korku duygularıyla başa çıkmada henüz yeterince gelişmeyen çocuklar için bu durumun travmatik bir yaşantı olacağını söyleyebiliriz. Savaşa bağlı yoğun stres yaşayan çocuklarda üzüntü, huzursuzluk ve öfke sık görülen duygulardır. Savaşla ilgili istenmeyen görüntülerin zihinde canlanması, travmatik yaşantıyı anımsatan durumlardan kaçınma, uyku bozuklukları, kabus görme, iştah değişiklikleri, dikkatin sürdürülmesinde güçlük ve geleceğe yönelik kaygılar sıkça görülen durumlardır.”
Psikolojik dayanıklılıkları değişebiliyor
Çocukların etkilenme düzeylerini maruz kaldıkları durumun şiddeti ve bireysel özelliklerinin belirlediğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin, “Bomba sesleri, kanlı, parçalanmış bedenler gibi yıkıcılığın daha şiddetli olduğu ya da yoğun çaresizlik duygularına sebep olan evini, okulunu terk etme, aile bireylerini kaybetme, oyuncaklarını kaybetme gibi görüntülere maruz kalan çocuklar kuşkusuz daha yoğun stres yaşayacaklardır. Bunun yanında, her çocuğun stresli yaşam olayından etkilenme düzeyi aynı değildir. Bazı çocukların psikolojik dayanıklılığı daha yüksek olabilir, bazı çocuklar ise aynı durum karşısında daha savunmasız tepkiler gösterebilir. Çocukların stresle başa çıkma becerileri, zeka düzeyleri ve yaş gelişim düzeyleri gibi faktörler de travmatik yaşantıdan etkilenme düzeylerini belirliyor.” ifadelerini kullandı.
Ebeveynler doğru rol model olmalı
Öncelikle yetişkinlerin savaşa yönelik yaşadıkları yoğun stres duygusuyla başa çıkabilmesi gerektiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin, “Yetişkinler çocuklarına bu konuda doğru model olmalı. Çocuklar bu dönemlerde biraz daha duygusal yakınlık ve etkileşime ihtiyaç duyabilir. Ebeveynler çocukların duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilmeli.” dedi ve tavsiyelerini şöyle sıraladı:
Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken en önemli konu, çocukların savaşla ilgili yıkıcı haber ve görüntüleri izlemesine engel olmaktır ancak önüne geçilemeyen bir durum oluştuysa yetişkin en azından çocuğun yanında bulunmalı ve açıklamalar yaparak travmatik etkiyi hafifletmeye çalışmalı,
Bu süreçte çocuklar yaşananları anlamlandırmak için çok fazla soru sorabilirler. Yetişkinler de çocukları bu üzücü olaydan korumak için soruları cevapsız bırakabilir ya da unutturmaya çalışabilirler. Ancak çocuğun soruları cevaplanmadığında çocuk hatalı düşünceler geliştirebilir ve sorun karşısında kendisini yalnız ve anlaşılmamış hissedebilir. Yetişkinler bu durumlarda çocukların gelişim özelliklerini göz önüne alarak anlaşılır ve basit cevaplar vermeliler,
Ergenlerin ise toplumsal yardım çalışmalarına katılmalarına izin verilebilir ve bu konuda cesaretlendirilebilirler. Bu tür sorumluluklar alan gençlerin gelecekle ilgili karamsarlıkları azalabilir. Gençlerde kontrol algısı gelişirken umut gibi olumlu duyguları deneyimlemelerine fırsat sağlanmış olur.