SAVCI AKBULUT'UN ÖĞRETTİĞİ..
SAVCI AKBULUT'UN ÖĞRETTİĞİ..
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de onbeş aydır yaşam biçimini değiştiren uygulamalara tanık olduk!
İstendi sokağa çıkmadık,
İstendi altmışbeş yaş üstüne işkence yapar gibi evlerde tutsak etik,
İstendi onsekiz yaş altına “deli-kanlarını” yadsımalarını istedik,
İstendi çene/ ağız/ burunu kavrayacak biçimde maskelenmeyi “beyin hücrelerini öldürme pahasına” uyguladık,
İstendi ev içindeki yakınlarımızdan uzaklaştırıldık,
İstendi özlem giderecek yolları kapattık…
Herkes “kendine” yarar sağlayan kanaldan boy alarak “uygulamaların” tamamını/ eksiksiz yerine getirmek için yarıştırıldı!
Sosyal medyada yer alan bazı “komplo teorisi” yayanları saymazsak, onları “kafası çalışmaz/ bozguncu/ akıl karıştırışı” olarak benimsetilmesi için çaba harcandığını da azımsamazsak…
Uygulamada her hangi bir sorun olmadığı gibi; maskesiz ya da yaşı sokakta olmasına uygun olmadığı için kesilen cezalar için boyunlar eğik/ boyunlar bükük/ boyunlar kıldan inceydi…
Düne değin…
***
Bu ülkenin bir hukukçusu,
Bu ülkenin üniversitesinde eğitimini tamamlayan bir cumhuriyet savcısı,
Şanlıurfa, Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Eyüp Akbulut, yaptığı açıklamayla onbeş aydır yaşanan ezberi bozdu, “hukuk devletine yaraşmayacak uygulamalar görüyoruz, bunlar büyük mağduriyetlere neden oluyor” dedi.
Belli ki bir şeyler oluyor, belli ki olan bir şeylere sessiz kalınıyor, belli ki olanların hukukla bağdaşır yanı yoktu!
Şu tümceyi kurdu: “Ben bunları söylediğim için muhtemelen işimi kaybedeceğim, başıma bela alacağım, ama saygın bir hukukçunun bunu yapması gerek” dedi.
“İşini kaybetme” pahasına…
***
“Bugün uygulamada olan, sokağa çıkma yasağı, maske takma zorunluluğu, sosyal mesafe kuralı, seyahat kısıtlamaları, bunların tamamı hukuka aykırıdır.”
Onbeş aydır yaşananları anımsayın…
Başta “gerek yok” denilen “maske”, covid 19’dan korunmanın gereği olarak benimsetildi!
Emekçinin çalışma alanlarında göz ardı edilen uygulamalar, yaşamın her alanında zorunluluk sayıldı!
Çalışanların işlerine son verildi, iş yerlerinin kepenkleri “sosyal aralığa” neden olacağı gerekçesiyle indirildi, bir kuşağın yitirilmesine kayıtsız kalınarak eğitim yaşamı kafese alındı, dar alanlarda “çok nüfuslu” kalabalıkların yaşaması için baskılar kuruldu, yurttaşın ekmek” sağlama yolları engellendi, gençlerin iş arama/ bulma arayışları sonlandırıldı, üreticinin yetiştirdiği ürünlerin tüketiciye ulaşması sınırlandırıldı/ ürünler tarlada çürütüldü/ umut kapıları kapatıldı…
Cumhuriyet Savcısı Eyüp Akbulut “bunların tamamı hukuka aykırıdır, insanlar ancak hasta olduğunda ya da hastalık şüphesi altında bu önlemler uygulanabilir” dedi!
***
Aynı “hukuka aykırılık” aşı kullanımında, “aşı ikna timleri” oluşumunda da olduğu ileri sürülüyor!
Aşı yapılanlara “hastaya konulan teşhis, uygulanacak tedavi ile oluşabilecek riskler açısından bilgilendirme, tıbbı işlem için hastanın rızasına alma” amacı taşıyan ONAM formu imzalatılmasının da “hukuka aykırı” bir işlem olduğunun altı çiziliyor!
“Hasta hakları” konusunda öngörülen koşullar olarak tanımlanan “açıklamaların” da metinde yer almadığı belirtiliyor!
Birçok yurttaşın kuşkularının olduğu, bunların yetkililerce giderilmeden kullanıldığı, ONAM’da sözü edilen “rızanın” anlaşılmazlığının “soruşma açılmasını gerektirir” bir olgu olduğu üzerinde duruluyor!
Daha neler?
***
Aşı konusunda “alışık” olunmayan açıklamalar yaparken mesleği gereği araştırmalarda bulunuyor. Tıp alanında uzman “isimlerin” bilimsel verilere dayanan raporlarıyla karşılaşıyor, “kan dondurucu” olarak yorumluyor, bir cumhuriyet savcısının soruşturma açmasının gerekliliğini ileri dürüyor!
Medyada hepimizin tanık olduğu, ancak “ipe/ sapa” gelmeyeceği biçiminde değerlendirmelerle “gündemden” kaçırılan kaç olay…
Örneğin, ilk aşının ardından yaşamını yitirenleri duymuştuk; nedeni hiç söyletilmedi!
Örneğin, binlerce yurttaşımız yaşamını yitirdi; ancak hiç birine “otopsi” denen, “nedenleri” ortaya koyacak olan bir araştırmaya gidilmedi!
Örneğin, sekiz ayda, bir aşının “nasıl” uygulanabilir olduğunun “kafaları rahatlatan” biçimde açıklaması yapılmadı!
“Maske” konusu “aşıdan” iyi değil…
Erkan İşgören imzalı Cumhurbaşkanlığı’na sunulmuş maskelerin yüzde 90'ının hijyen koşullarını sağlamadığına ilişkin raporun olduğu belirtiliyor!
Virüsün, maske gözeneklerinden yedi kat küçük olduğu, bu nedenle koruma sağlamayacağı, sağlıklı insanın maske takmasının güvenilir olmadığı söyleniyor!
Maskenin petrol türevi maddelerden üretildiği, petrotoksit maddeler taşıdığı, soluma ile kemik iliğini baskılanacağı ileri sürülüyor…
***
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de onbeş aydır yaşama “korku” olgusunu bulaştıran covid 19 için baştan bu yana “komplo teorisi” olarak belleklere kazınmaya çalışılan “olgular” artık “hukuk” boyutuyla da konuşuluyor, daha da çok konuşulacak da…
Yurttaşın üzerine abandırılan “korkuların” da, uygulanan “cezaların” da, yaşamlarını zorlaştıran “koşulların” da, “yasal dayanağının” olmadığı, üstelik tamamının “soruşturma” gereği olduğu, bundan sonra üzerinde bolca konuşulacağı da…
Şanlıurfa/ Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Eyüp Akbulut, yaşananlara karşı bize bunları öğretti…