SIĞINMACILARIN EĞİTİMİ: DİL, GEÇİM, HANGİSİ, KİMİN SORUNU?
Manşet Haber 27.05.2022 04:50:35 0

SIĞINMACILARIN EĞİTİMİ: DİL, GEÇİM, HANGİSİ, KİMİN SORUNU?

SIĞINMACILARIN EĞİTİMİ: DİL, GEÇİM, HANGİSİ, KİMİN SORUNU?


Nicelik niteliği aşıyor bazen, niceliğin kendisi nitelik haline geliyor. Tek başına bu durum bile, sayıların niceliği veya toplamları bile ayrı bir tartışma konusu olabilir. Nicelin nicel büyüklüğü ne anlama geliyor, kendi başına bir irdeleme konusu oluşturuyor. Fizikte de belli bir hız veya hacimden sonra başka bir forma geçişten söz edilebiliyor. Nitelikli olan da nicelleştirilebiliyor bazen. Nicele vurunca çoğu kez niteldeki yeri ve anlamı kayboluyor. Bazen de artabiliyor. 





Derdimiz sayılar değil bugün. Tek tek ve topluca, her bir çocuk gibi birer çocuk ve genç gibi genç olan geçici koruma altında gözüken ama pratikte bunun da pek öneminin olmadığı Suriyeli komşu çocuklarımızın okullardaki güçlüklerinden ve arkadaşlık durumlarından söz edeceğiz.  Çukurova’da üniversiteli öğretmen adayı arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız birer Suriyeli öğrenciyle görüşme altlık oluşturacak bu yazıya.





Türkiye’de zorunlu eğitim yaşı 6-17 arasında, hatta 5 yaş ile birlikte 5-17 yaşında yaklaşık 2 milyon çocuk ve genç olduğu tahmin edilebilir. Bu insanlar tek tek, grup halinde veya toplu olarak ne yaşıyorlar acaba, kaçının Türkiyeli samimi bir arkadaşı var, kaçı kendini Türkiye’de güvende hissediyor acaba?





YÜZDE 80: GEÇİM Mİ OKUL MU?





Hiyerarşiye sokmadan geçim derdi ve dil derdi en çok ifade edilen iki konu. Geçim problem de dil ne acaba?





Geçim derdi dil derdinden çok daha yakıcı. Okullarda Suriyeli aile ve öğrencilerin en temel sorunlarından biri doğru düzgün okul ihtiyaçlarını karşılayamamaları. Çocukların okuldaki zorlukları sorulduğunda, geçim derdi yanıtı buna eşlik ediyor. “Geçim derdinden dolayı biraz zorlansalar da iyi olmaya gayret ediyorlar.” “Mevsimlik işçi olarak çalıştıkları için derslere katılımları az, başarısızlık yaşıyorlar bu nedenle. Okulda biraz iyiler.” “Maddi sorun.”





Suriye kökenli sığınmacıların çocuklarının büyük çoğunluğu (yaklaşık yüzde 80) okula gidiyor. Okula gidenlerin ancak yüzde 15-20’si bulunduğu okulda orta veya iyi düzeyde başarı gösteriyor. Okuldan kopuşlar yaş 13-14’e doğru gelince, ortaöğretim düzeyinde artış gösteriyor. Geçim daha acil hale geliyor. Emek pazarı çocukları bekliyor.





Yerleşiğin ifadesiyle sorun “geçim” değil “dil sorunu”. Sorunu “gelene/alttakine” yıkmanın en kestirme yolu bu. Gelen de dilin önemini biliyor ama dil gerçekten ne anlama geliyor? Geçim gibi bir şey mi?





DİL PROBLEMİ VAR, HEM DE ÜSTTEN BAKANIN DİL PROBLEMİ





Dil problemi yaşıyorlar.”





Parantez içine almadan aktarayım, tırnaklardan kurtulmuş oluruz. En yaygın iç ve dış problem sayma “Dil problemi var.” Konuşma yetersizliği var. Ana dilleri Arapça olduğu için Türkiye’deki okullarda zorluk yaşıyorlar. Türkçeyi bilmediği için düşük bir seviyede. Okulda çok Suriyeli ve imam hatip okulu olduğu için zorluk çekmiyorlar. Türkçeyi öğrendikleri için derslerde problem yaşamıyorlar.





“Hakim” grubun “resmi” dilini öğrenen yırtacak mı bu işten, asimile mi olacak, entegre mi olacak, kim entegre veya asimile olacak, kaldı ki dil öğrenmek güzel bir şey değil mi? Dil öğrenmek güzelse hep sığınmacı mı öğrenmeli.





Arapça bilen öğretmenlerle, Kürtçe bilen öğretmenlerle, çoklu öğretmenle devam etsek ne olurdu? En azından çok dilli olamaz mıydı, herkes istediği dili okuyup yazamaz mı, illa İngilizce mi olacak?





Dil problemi kimin problemi, tanımlayabilirsek belki yol alabileceğiz. Sonuçta ortada bir dil ve özne problemi var, hem de fena halde.





KAÇ TÜR SEVGİ VAR: DOSTLUK SEVGİSİ VEYA YAPISAL SEVGİ NEDİR?





Suriyeli öğrencilerin okul arkadaşlıkları genelde kendileri arasında, “hain”, “Ülkenizi sattınız” karşılaşılabilecek günlük ithamlar arasında. Bununla birlikte Almanya’daki Türkler Almanlarla daha az dostluk edebiliyor, Çukurova daha kucaklayıcı yine de sığınmacıların okul arkadaşlıkları biraz çeşitlenebiliyor. Aileler ve öğretmenler öğrencilerden birkaç adım daha geride sayılabilir.





“Her şey sevgiyle veya sevmekle mi başlar?”, tümel her yanıtın bazı boşluklar içerme olasılığı yüksek, ama şu kadarı açık ki, insan istenmediği yerde huzursuz oluyor.





Kaç tür sevgi var, tanrı, anne, eros… “Ensar” bu sevgi içinde nerede yer alır, bu bir acıma duygusu mudur, “erotik” bir sevgi midir, saf sevgi “dostluk” sevgisi midir, Suriyelilerle hangi sevgi bağıyla bağlı olacağız acaba?





Ana soru insan insanı ne kadar seviyor acaba? İki insan arasında olabilecek annelik sevgisinden bile daha saf sayılabilecek olan “dostluk sevgisi” ne kadar kaldı acaba?





Yapılar mı sevgiler mi, yapısal bir sevgi sorunu mu var? “Yapısal sevgi” olur mu, olursa nasıl olur?



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

38.7° / 24.7°