SİSTEMİN 'ŞIMARIK' ÇOCUĞU
Sistem, yurttaş üzerinde ne denli etkili olmak istiyorsa, ona göre biçim/ gidiş yolu oluşturmaktan uzak durmuyor!
Başlarda “olmaz” denilen,
Başlarda “olasılık” yüzdesi bulanmayan,
Başlarda “yaşamla” ilişkisi görülmeyen,
Başlarda “gülünüp/ geçilen-umursanmayan” biçimle yüz yüze kalındığında…
Anlaşılıyor ki “biçim/ gidiş yolu” onanmış, inandırıcı olmaya başlamış!
Örmeğin, “ayağını yorganına göre uzat” öz sözü gibi…
***
Başlarda “kim bilir” ne denli zorlanılmıştır!
Buradaki “yorganın” işlevi/ ödevi bireyin “ekonomik” gücü” olarak algılatılarak, “yettiğince kullan” bilincinin yerleştirilmesi sağlanmış olmalı…
Burada şu soru akla gelmeli;
“Yettiğince” ne demek?
Canlının, yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan “her şey”…
Günün koşullarına göre yemek, barınma, korunma, savunma gibi birçok gereksinim…
Bunların altı her yılsonu yaklaşırken “kalın çizgilerle” gösterilirken oluşturulan asgari ücret, emekli aylığı dar gelirli/ emekçi yurttaşın “ekonomik gücü” anlamına geliyor öyleyse; haksız mıyım?
Ayda ikibin lirayla, günümüzün koşullarına nasıl tutunabilir emekçi?
Emekçinin üzerine örtmesi için verilen “yorgan”, sistem tarafından/ sistemin ezici gücü göz önüne alınması benimsensin diye verilmiş!
Dar gelirlinin “yorganı”; örtmeye/ sarmaya/ korumaya yetmemesine karşın!
***
Dar gelirli yurttaşın gereksinmesine “neyin yeteceğine” karar veren sistem, verdiği karara uyulmasını sağlamak için de “tuzaklar” oluşturma amacından uzak kalmamış!
Bir zamanlar “ayağını yorganına göre uzat” diyerek avutulan/ oyalanan doyamayan/ gereksinmelerine karşılık bulamayan/ açlık sınırı altında yaşamda kalma uğraşı veren yurttaştan şimdi de “sabırlı” olması isteniyor!
Bir gelişme görürsünüz, bir ışık belirir uzun yılların ardından, alışık olunmayan biçimde yüzlerde portakal çiçeği görmeye başlarsınız, bu güne değin büyüme/ çalma/ talan etme/ duyguları hapsetme “hırslarından” başka bir duruşuna tanık olmadıklarınızın yaşadığı değişime tanık olursunuz, doğayı koruduklarını görürsünüz, üreticiyi/ üretimi düşündüklerini bilirsiniz, “insan” dediklerini bilirsiniz, paylaşımcı gelişmelerini bilirsiniz de, tamam dersiniz!
“Biraz sabredelim!”
Öyle bir şey var mı?
***
Sokaktaki insanın geçimini, yaşadığı bunalımını, faturalarını ödeyemediğini, aldığı aylığı daha aynı gün kullanmak zorunda kaldığını, emekçinin borçlarının biriktiğini, icra dosyalarının kabardığını, gelirinin yaşamını sürdürmek için yetmediğini bilmiyor mu hem “ayağını yorganına göre uzat”, hem de “sabır” diyerek beklenti içinde olanlar?
Başka bir yerden söz etmiyorum…
Yaşadığımız ülkeden, yaşadığımız kentten, yaşadığımız sokaktan…
Covid 19 süreci, tüm bunların “gerekçesi” sayıldı sanki! Yaşanan sorunların nedeni Covid 19, geçim sıkıntısının nedeni covid 19, işsizliğin nedeni Covid 19, üretimsizliğin nedeni Covid 19, çiftçilerin darboğaza girmesinin nedeni Covid 19, esnafın kaygılarının nedeni Covid 19, döviz kurunda yaşanan çıkışın nedeni Covid 19…
Sistem “bekçilikleri” değil sanki…
***
Bu ülkenin bir TÜİK’i var değil mi?
Her ay ülkemizde yaşayan yurttaşların kazanımıyla birlikte yaşamlarını sürdürebilmeleri için nelere gereksinmesi olduğunu araştırır, verileri de paylaşır!
TÜİK’in üretici fiyatlarını, tüketici fiyatlarını araştırarak belirlediği açlık/ yoksulluk sınırı verilerin “gülünçlüğünü”/ piyasanın ne demek olduğunu bilmeyen, haftalık pazar filesinin başına gelenlerden ev hanımı bile kolayla anlayabilir!
Bir önceki haftanın filesinin küçüldüğünü, bazı ürünlerin alınmasının yapılamadığını anlar!
Fiyatlar üzerinde “gerçekçi” veriler oluşturamayan TÜİK, birkaç gün önce işsizlik oranını açıkladı.
Verilere göre; Temmuz ayında, geçmiş yılın aynı ayında yapılan araştırmalar göz önünde tutulduğunda işsizlik oranı yarım puan düşmüş, 13,4 olmuş!
Buna inanan, bunun doğru olduğunu söyleyebilen, bunu savunanların “yaşananları bilmeyişlerine şaşarım!
Tamam, dar gelirli yurttaş “sabretsin”, tamam “ayağını yorganına göre uzatsın” da; kendilerine yetki verilenler/ verilerine güvenilmesini isteyenler “şımarmasın”! Yurttaşın yaşamı ile ilgisi olmayanı anlatmasın! Sistemin “şımarık” çocuğu olmasın!
***
Sistem, yurttaş üzerinde ne denli etkili olmak istiyorsa, ona göre biçim/ gidiş yolu oluşturma konusunda başarılı oluyor!
Bu çözüm değil ama…
Sistemin kurtuluşu “insanı” değil ama; “insanın” kurtuluşu sistemin sac ayaklarını sağlamlaştırır!
“Ayağını yorganına göre uzatırken” aç/ açıkta kalmamalı insan! Yaşamda kalmasında bir “dayanağı/ sevdiği” olmalı; başka türlü de olmaz!