ŞİZOFRENİ HASTALARI ‘TEHLİKELİ’ KABUL EDİLMEMELİ!
Ruhsal hastalıklarda damgalamadan en çok şizofreni etkileniyor. Sanrıların ve duyulduğu sanılan seslerin şizofreni hastasını korkutabildiğini belirten uzmanlar, aynı zamanda içe kapanmaya ya da uygunsuz davranışlar sergilemesine de neden olabildiğini ifade ediyor. Şizofreninin bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilebileceğini dile getiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan; şizofreninin nörobiyolojik nedenlerden kaynaklı bir hastalık olduğu için ilaçla tedavisinin mümkün olduğunu, şizofreni hastaları ‘tehlikelidir’ ve ‘ne yapacakları belli olmaz’ gibi basmakalıp düşüncelerin de gerçeği yansıtmadığını vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan, şizofreni hastalığı ve toplumdaki damgalama ile ilgili değerlendirmelerde bulundu, tavsiyelerini paylaştı.
Damgalamanın altında korku ve belirsizlik yatıyor
Damgalamanın bazı toplumlarda ruhsal hastalık gibi belirli insan özellikleriyle ilişkili, olumsuz basmakalıp düşüncelerin tetiklediği, sosyal statü kaybı ve ayırım olarak tanımlandığını belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan sözlerine şöyle devam etti:
“İnsanoğlunun yüzyıllar boyunca yeterince tanımadığı ya da bilgi sahibi olmadığı olgu ya da kişiler karşısında tedirgin olduğunu, ürktüğünü ve söz konusu olgu veya kişiye olumsuzluk atfederek onu dışlama, damgalama ve ayırt etme eğilimi gösterdiğini söyleyebiliriz. Maalesef ruhsal hastalıklar da tıbbi durumlar içerisinde bu damgalamadan en çok nasibini alan hastalık grubudur. Damgalama davranışının kökenine bakacak olursak altında korku ve bilgisizliğin yatmakta olduğunu görebiliriz. Ruhsal bozukluğu olan hastalara karşı hissedilen korku, bilinen yanlışlar ve hastalığın geçmeyeceğine dair yanlış inanışlar damgalamaya sebep oluyor.”
Sanrılar içe kapanmaya yol açabiliyor
Şizofreninin psikotik belirtilerle yani gerçeği değerlendirmenin bozulması ile seyreden bir hastalık olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan, “Sanrılar, duyulduğu sanılan sesler hastayı korkutabilir, içe kapanmasına ya da uygunsuz davranışlar sergilemesine neden olabilir. Bu belirtiler, toplumda yer etmiş damgalamalar ile birleşince hasta daha da izole oluyor. Tüm bunların sonucunda kişi toplum içine çıkmak istemeyebilir, arkadaş edinmekte ve eş bulmakta zorluk çekebilir. Sadece temel ihtiyaçları için sosyal iletişim kurmak durumunda kalabilir. Alternatif durumlarda ise onlara acınır korunur veya bir çocuk imiş gibi davranılır. İki tutum da bireyi yalnızlığa iter. Kişi hastalığını gizlemek için hekime başvurmaktan kaçınabilir” dedi.
Şizofreni bir halk sağlığı sorunudur
Yalnızlaşan ve işlev kaybıyla karşılaşan bireyin ailesi ve arkadaşları da bu durumdan etkileneceği için dolaylı olarak toplumun da işlev kaybına uğrayacağını ifade eden Dr. Emine Yağmur Zorbozan, “Bu sebeple şizofreniyi bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edebiliriz. Damgalama da en az hastalığın kendisi kadar tehlikeli olabilir. Bu nedenle şizofreni hastalarında tedavinin aksamaması oldukça önemlidir. Damgalama ile mücadele toplumsal olarak yapılmalı çünkü damgalama aslında toplumsal bir hastalıktır” diye konuştu.
Damgalamanın ilacı bilgilendirmektir
Şizofreniye karşı gösterilen olumsuz tutum ve beklentileri aşmak için bu konuda yüzyıllardan beri süregelen yanlış inançların gerçeklerle değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Emine Yağmur Zorbozan, “Damgalama sadece hasta bireyi tanımayan diğerleri tarafından yapılmaz, hastanın tanıdıkları ailesi hatta kendisi bile damgalama yapabilir. Çoğu zaman aile veya bakım verenler de sosyal çevreden kaynaklanan damgalamayla karşı karşıya kalıyorlar. Damgalamanın ilacı bilgilendirmektir. Bilgilendirme de öncelikli olarak ruh sağlığı çalışanları hastaların aile yakınlarına yapmalı. Ruh sağlığı çalışanlarının hastayı ve yakınlarını bilgilendirmesi ile başlayan süreç tüm topluma yayılmalı” dedi.
Tedaviye ulaşamadıkça riskler artıyor
Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Yağmur Zorbozan, şizofreni hakkında bilinen bazı basmakalıp düşüncelere şöyle değindi:
“Şizofreni hastaları ‘tehlikelidir’ ve ‘ne yapacakları belli olmaz’ gibi düşünceler var. Ancak bunun doğru olmadığını kesin bir şekilde ifade edebiliriz. Şizofreni nörobiyolojik nedenlerden kaynaklı bir hastalık olduğu için ilaçla tedavisi de mümkün. İlaçlarını düzenli kullanan, tedaviye ulaşabilen hastalarda böyle bir tehlike söz konusu değildir. Ayrıca bizler şunu biliyoruz ki, toplumdaki suçların çok büyük bir oranı akıl zayıflığı bulunmayan kişiler tarafından işleniyor. Tüm şizofreni hastalarının üretkenliğinin zayıf olduğu, sürekli yardıma ve bakıma ihtiyaç duydukları da yine hatalı bir ön yargıdır. Tedaviye ulaşamadıkça bu riskler artıyor evet ama unutmayalım ki tedaviye ulaşımdaki en büyük engellerden biri de damgalamadır.”