SOKAK, “İKTİDAR” GİBİ DÜŞÜNMÜYOR!
Sokağa çıkın, karşılaştığınız her kimse/ sorun, deyin ki “sizce en büyük sorun nedir?”
Bakalım size nasıl bir yanıt verecektir!
“İktidarın” algı yürütücü “büyüme” rakamları mı diyecektir, açılan/ üzerinden bir kez geçmemesine karşın bedel ödediği köprüler/ tüneller/ yollar mı diyecektir!
Yoksa sabahın ilk ışığıyla birlikte başucunda beliren öğrenci çocuğunun “eksiklerini” açıklarken yaşadığı ezikliği mi anlatacaktır!
“İktidarın” varsa cesareti sokaklara, pazarlara, alana iner sorar bunları; kapalı salon toplantılarında, “iktidardan” rant yağan/ boyunları kalınlaşmış kalabalığın arasında, “tek adamı” kutsallaştırarak verilen söylevin alkışa tutulmasıyla değil!
Şu an siyasetçilerin “en çok” konuştuğu, “iktidarın” gündemden düşürmemeye çalıştığı, yoksulluğu unutturmak için vazgeçmediği tek şey olan “millet ittifakının adayı kim olacak” sorusu da sokağın/ yaşamın sorunu değil!
Mahalle esnafının içinde bulunduğu durumu bilir misiniz?
Ülkenin her yerinde var olduklarını “övünçle” anlatan, geçmişte “iktidarın” varlıklarını desteklemek için “üçünüz, beşiniz bir araya gelip sizlerde büyüyebilirsiniz” dediği zincir marketler ağının, mahalle bakkallarını ne duruma düşürdüğünden söz ediyorum!
Mahalle bakkalları “mahallenin” sırdaşı, kötü gün dostuydu…
Gecenin bir yarısında “mahallelinin” uyumayan çocuğuna yalancı meme için açtırdığı, gücünün yetmediği yerde veresiye yazdırdığı, sıkıştığında borç alabildiği “bir yerdi” mahalle bakkalı…
Şimdilerde nüfusu az, kazanımı düşük, zincir marketlerin “beğenmediği” yerleşim yerlerinde bu tür özellikleri sürdüren bakkallardan var…
Geçtiğimiz günlerde biriyle görüşürken şunları söyledi:
“Adına ‘mini market” desem de, babamdan bana kalan eski ‘bakkal dükkanı’ burası. Elli yılı aşkın süre olmuş, babamı da sayarsam. Bu güne değin hiç böyle bir durum yaşamadım! Sanıyorum artık kapatacağım, nedeni de ayakta duramıyorum, sattığıma alamıyorum! Aldığımı satmasan daha kazançlıyım! Düşünebiliyor musun, aklına gelebilecek her şeyi sattığının üzerinde alıyorsun! Bu da kapatmam için bir gerekçe. Nereye dek direnebileceğimi bilmiyorum!”
Mahalle bakkalının düşündüğü/ sorunu “sattığı fiyattan alamamak”…
Siz üç/ beş yıldır iş arayan, üniversite mezunu, yabancı dil bilen, başvurduğu yerde “deneyimi” sorulan, yorgunluğu yüzene serpilmiş gencin “gündeme” nasıl baktığını bilir misiniz?
Kaç kişi tanıyorsunuz, kaç kişiyi tanıyorum…
Yaşamlarının “çocuk çağında” eğitimlerini sürdürmek için çabalayan, “meslek” edinemeyen, şimdi de “işsiz” kuyruklarında sırlanan kaç kişi…
Sanki bu ülkenin salt mühendise, salt hukukçuya, salt doktora, salt öğretmene, salt akademisyene gereksinimi varmış gibi, Türk lirasının “sıfırları gibi” çoğaldı her yanda; hepsi boşlukta, hepsi iş arıyor, hepsi bir yer bulmak için çoğunu elemek zorunda, hepsi “eğitime” bunca yıl ayırdığından dolayı karalar giymiş…
Yaşamlarının “en verimli” dönemini karabasanlar içinde geçiren gençliğin sorunu corona virüs, dış satımcının “bilinmeyen” büyümesi, “iktidarın” sanal başarıları olmadı hiç; “yarın ne olacak” oldu!
Yakınlarınız, tanıdığınız/ bildiğiniz “emekli” var mı, ne yaşadığını biliyor musunuz?
“İktidarın” kol/ kanat gerdiği medyaya göre her şey yerinde, işler tıkırında, herkes bizi kıskanıyor, ülke büyüyor, dış satımda büyüyoruz, dünya bizi kıskanıyor, dünyanın her yerinde sorunlar var, corona virüs nedeniyle… Saymakla bitiremiyorlar!
Yılın başından bu yana acıyla/ zorlukla baş etmeye çalışan ne sokağı, ne piyasayı, ne pazarı bilmedikleri/ acısını yaşamadıkları ne denli belli!
Dün bakan anlatıyordu, “emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyordu! Gülen olmuştur, ancak kendi adıma üzüldüm, tüm emekliler adına/ tüm yaşamları askıya alınan emekçiler adına…
Bir yılı doldurmadan, verilenin iki katını elinden alarak, ekmeğinden çalarak, yarınına tutu koyarak nasıl “ezdirilmeyecekse” emekli…
Aldığıyla doysun mu, giysin mi, dinlensin mi, çocukları sevindirsin mi, temel gereksinmelerini gidersin mi; ne yapsın?
“Ezdirmemek” buysa, “ezilmek” ne demek düşünün!
Emekliye tutun dinamitler patlattığınız açılışları anlatın, ağaçlarını katlettiğiniz ormanlara kurulan Hes’leri anlatın; anlatın haydi!
Sokak, “iktidar” gibi düşünmüyor!
Sokak, yaklaşan kış ayları nedeniyle nasıl ısınacağını, elektrik/ doğalgaz faturasını/ temel gereksinmesini düşünüyor!
Bunun adına “ne” derseniz deyin!
“İnsanın” yaşamını sürdürmesinde en önemli etmen olan “doyumu” sağlanamadığı, gereksinmesi karşılanamadığı sürece yapılanlara anlam yüklemeye çalışılsa da boş!
Bunu “iktidarın” görmüyor olma olasılığını düşünemiyorum bile…