TARIM VE GIDA GÜVENLİĞİNİN SALGIN HASTALIKLARA KARŞI ÖNEMİ
TARIM VE GIDA GÜVENLİĞİNİN SALGIN HASTALIKLARA KARŞI ÖNEMİ
Dünyada ilk defa küresel ölçekte insan virüsün öldürücü etkisinden kaçınmak için bütün iş ve işleyişini bırakarak içeriye kapandı. Virüsün etkileri bütünlüklü bir sorun olarak yaşamın her alanını etkiler oldu. İnsan sağlığı için izole olması ile iş-çalışma işleyişi aksadı, üretim aksadı, satış azaldı, ulaşım durduğu için adeta hayat ilk defa küresel ölçekte durmuş oldu. Salgının 7.8 milyar insan üzerine yaratığı en büyük etki Abraham Maslow'un belirttiği ihtiyaçlar hiyerarşisinin tepesindeki fizyolojik gereksinimler (besin temini, sağlık) nasıl sağlanacaktır sorusu akla gelmektedir. Ülkelerin bir birleri ile olan ulaşım ağlarını kapatması, bir birlerine gıda ve hammadde satmaması, hatta maske gibi koruyucu malzemelere de el koyması durumu ülkelerin ve uluslararası ilişkilerin eskisi gibi olmayacağını göstermiş oldu. Dünya artık eski dünya olmayacak, ancak yenidünya düzeni ve insan ilişkileri yeniden beslenme temelli olacağı da kaçınılmaz olacaktır. Gıdanın güvenliği ve sürdürülebilirlik kişilerin ülkelerin yeni “korumacı-ulusal, milliyetçi tarım” yaklaşımı ile yürütüleceği görülmektedir. Aynı zamanda insanın doğanın güçlü yapısı karşısında doğa ile barışık dengeli ilişkiyi uluslararası alanda da daha dengeli iş birliktelikleri ekseninde temel ihtiyaçların karşılanmasına doğru evirilmek zorunda kalacaktır. Korona Virüs Sonrası Tarımın Önemi ve İşleyişi Nasıl OlacaktırDün olduğu gibi bugün de yarın da tarım ve gıda güvenliğinin önemi bitmeyecektir. Dün arz talep dengesi liberal ekonominin işleyişine göre sürülüyordu. Bugün araz talep dengesi ülkelerin ihtiyaçlarının yeterlilik eksenine göre belirlenecektir. Dün tarım ile kalkınma olmuyor nerde ucuza bulursan parayı bastırıp alırım diyen ve tarımını ihmal eden ülkeler artık, tarımı ve üretim güvencesini zorunlu sağlamak durumundadırlar. Belki iki ay teknoloji (uçak, gemi, araç, robot, vs.) kullanmadan yaşam devam ettirilebilir, ancak bir gün gıdasız yaşam devam ettirilemez. Bu bağlamda gıda güvenliği yeniden yaşamın birinci konusu olduğunu ve diğer ihtiyaçların ve ilişkilerin yeniden tarım ve gıda güvenliği ekseninde biçimlendirilmesini insanlığın önüne koydu. Doğa-toprak, su ve havanın önemi ile doğanın yasalarına uygun yaşamın önemi yeniden ortaya çıktı. Covit-19 ve diğer salgın hastalıklara karşı vücut direnci ve bağışıklık sisteminin önemi yeniden daha yüksek sesle dillendirilir oldu. Bu durum yeniden tarım ve gıda güvenliği, gıda kalitesi ve gıda sürdürülebilirliği konusundaki uğraş ve faaliyetlerimizi planlamamız ve organize etmemizi gerektiriyor. İnsanın artık dünkü gibi doğaya hoyratça müdahale edemeyeceğini ve doğanın korunmasının insan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için mutlak gerekli olduğu gerçeğinin farkına varıp yaşam yol haritasını ona göre belirleyecektir. Ulusal ve uluslararası ilişkilerde tarım ve gıda güvenliği stratejik öncelikli olacaktır ve ilişkiler bu eksende yürütülecektir. Toprak varlığı, tohum çeşitliği ve kalitesi, su kullanımı daha koruyucu-ulusalcı-milliyetçi hasiyetle dikkate alınacaktır. Doğa-insan ve sağlıklı beslenme ile çevre eksenli bir gelişme ve kalkınma hedeflenecektir. Artık ne olursa olsun daha fazla kazanmak için üreteceğim ve büyüyeceğim yerine, doğa ile barışık, sağlıklı kalkınma bütünlüğü öne çıkacaktır. Sağlıklı birey, sağlıklı üretim ve sağlıklı kalkınma prensibi daha çok ön plan çıkacaktır. Tarım ve Sağlık Bakanlıkları Toplum Sağlığını Korumak İçin Birlikte ÇalışmalıBağışıklık sistemini bütünlüklü bir yaklaşımla toprak ve insan besin zinciri içerisinde ele alınması gerekir. Tarımsal üretimin güvencesi ve beslenme kaynağı toprağın sürdürülebilir eksende organik karbon bütçesi ile güçlendirilmesi sağlıklı gıda için son derece önem arz etmektedir. Sağlıklı gıda üretimi ve gıda güvenliği sağlanması için Öncelikle Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığının birlikte çalışması gerekecektir. Toplum sağlığına uygun beslenme yeterlilikleri ve kalitesi konusunda ileri düzeyde toprak-insan beslenme zincirinin sağlıklı sağlanması çalışmaların yapılması şart olmaktadır. Yetersiz besleneme, bağışıklık sisteminin zayıf olması sonucu yılda bir haftayı kapsayan bir sürede bir çalışanın iş ortamından veya üretimden uzak kalmasının maliyeti bütün ilaçların maliyetinden çok daha büyük olduğu aşikârdır. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi doğrudan beslenme ile ilgilidir. Bağışıklık sisteminin güçlü olması bir halk sağlığı sorunudur. İnsanın günlük sağlıklı ve yeterli miktarda tüketilmesi gereken, protein (süt, et, yumurta, peynir), vitamin, karbonhidrat, yağ ve sağlıklı su tüketimini sağlayacak olanak ve ortama sahip olması önemlidir.Türkiye’nin halk sağlığı ekseninde insanın bağışıklık sistemini güçlendirmek için asgari beslenmesi ve bu besinleri sağlayacak kadar gelirinin olması gerekir. İlkokuldan üniversiteye kadar gençlerin beslenmesi ve sağlığı devlet güvencesinde olması önemli. Ülkemizin günlük toplam(96,2 gr/gün/kişi) hayvansal protein tüketimi (25.8 gr/gün/kişi) gelişmiş ülkelerin altında değerlere sahip görülüyor. Bu değerler il sağlıklı bağışıklık sistemi güçlü bir toplum yaratılması çok zor görülüyor. Sağlık ve beslenme koşullarının sağlanması hem bir ekonomik hem de doğrudan siyasi bir sorundur.
28 Nisan 2020, Adana
Prof. Dr. İbrahim Ortaş,
Çukurova Üniversitesi,