Teknolojiyi “nasıl” seversiniz, sorusu gelse; “insana zarar vermiyorsa” diye yanıtlarım!
Adı üstünde; teknoloji…
Eğer insanın yaşamını kolaylaştırmayacaksa, gereksinmelerine daha kolay ulaşmasını sağlayacaksa, yaşamı yaşanılır biçime getirmeyecekse “ne” anlamı var ki teknolojinin?
Medyada reklamları yapılırken, telefonlara aralıksız iletiler yollanırken, billboardlara kocaman afişler asılırken, yapılacaklar anlatılırken “her şey” o denli güzel ki…
İnsanı hiç aklında olmasa bile “edinesi” geliyor!
Sonucunda teknoloji…
Yaşamı kolaylık katacağı ileri sürülüyor!
***
Bundan yirmibeş-otuz yıl önce, “internet yaşamınızı kuşatacak” deselerdi, gülecek çoklarını bulurlardı!
Bugün internetten dolayı yaşanan sorunlar öngörülebilseydi…
Herkes “şaşkınlıktan” ağzı açık kalırdı!
Binlerce bedel ödeyeceksiniz, içine birçok gizinizi saklayacaksınız, her gittiğiniz yeri paylaşacaksınız, beğenilmeyi bekleyeceksiniz, beğenilmemeyi sorun sayacaksınız, birçok iletinizi burada yayınlayacaksınız, politikacıların gününü buradan izleyeceksiniz, toplantı çağrılarını buradan alacaksınız, tepkinizi burada göstereceksiniz, gündemin burada oluşmasını sağlayacaksınız…
Bunların tamamını internetle yapmanız olası…
Tüm bunlara alıştırılıp, “bundan” yoksun etmenin acısını bilmeyen yok!
***
Bir süre önce Didim’den yazan arkadaşımız Selma Erdal anlattı. İnternetin sorunlu olduğunu, gazetede işlerin yarım kaldığını, birçok gereksinimin yerine getirilemediğini söyledi!
Teknoloji; hani kolaylık, hani sorunu azaltmak anlamına geliyordu?
Hani “teknoloji” demek, kolaylık demek olacaktı?
Bir başkasına geçtiğimiz günlerde sosyal medyada tanık oldum. Kozan, Gaziköy’de yaşamını sürdüren dost Türkeş Manga, zaman zaman yaşanan sorunlardan söz ediyordu! Kimi zaman “burası başka bir yer, terkedilmiş/ unutulmuş/ seçim zamanı varlığı anımsanan bir köy” diyeanlatırdı.
Köyde gerek internet konusunda, gerekse köyün sorunlarının duyurulması konusunda yaptıklarını “internet” olmadan duyurması olası değil! Biraz daha ileri gideyim, “internet” bir yaşam biçimi…
Bir işe koyuluyordu, ya da koyulacaktı; kaplumbağa gibi yavaş olduğu anların sayısını bilmiyordu, bir de “hiç” olmadığını düşünürseniz…
Okuldan öğrenciler geliyordu ödev yapmak için, köyden gelenler oluyordu hastaneden ya da başka bir yerden; internet olmayınca bunların hiçbiri gerçekleşmiyordu!
Ne denli çekti, ne denli umudunu yitirdi, ne denli acılandı ki şu tabelayı paylaştı:
“Türk Telekom Yetkililerinin Dikkatine… İlçemiz Kozan’a bağlı Gaziköyü kasabasında onbeşgün internet kullanamadım. Şikayetim üzerine gelen ekipleriniz Gaziköydeki PTT dağıtım kutusunda bir adat sağlam port aradılar. Bu dağıtım kutularınız ile kablolarınız tamamen çürümüş, ivedi olarak değişmesi gerekiyor. Sizler vatandaştan yalnız para alıyorsunuz, ancak hizmetiniz sıfır! Afrika’da bile artık fiber optik kullanılırken, sizler vatandaşı enayi yerine koyup alt yapı yenilemek yerine, eski altyapıya bakım yapmadan halkın sırtından geçiniyorsunuz. Eğer bu dağıtım kutularını yenilemez, aynı biçimde hizmet vermeyi sürdürür/ özür dilemezseniz, halkın sırtından aldığınız maaşlarınız sizlere haram olsun!”
Türk Telekom’un belirlediği, hiçbir tüketicinin de “tepki gösterme” hakkının olmadığı ücreti zamandan ödemek zorundaydılar, ödeme gününü iki gün geçse iletilerin arkası gelmiyordu, bir fatura ödenmese “kökten” kesiliyordu!
Söz verilen “hizmeti” almadan, ödemeleri yapılmış olsa bile “interneti” kullanamamak…
“İnternet” günümüzün canavarı mı, acıyı kanatan “bir başka şey” mi?
***
“Teknoloji” insan yaşamını kolaylaştırmak, insana yaşanılır dünyayı sunmaktan daha çok, kapitalizmin “canavarlığını” pekiştirdiği bir güç!
İnternetin yaşamımızda olmadığı günlerde bankalarda, fabrikalarda, çeşitli iş kollarında kaç insan “emeğine” gereksinim duyuluyordu, düşünsenize…
Bir o denli insan “yaşamını” kazanıyordu, eşine ulaşıyordu, sevdiğine sarılabiliyordu, o günün koşullarında.
“Teknoloji yaşamı kolaylaştıracak” denildi!
Aslında tümce öyle değildi, “teknoloji patronun giderini azaltacak, bu denli çok çalışana gerek duyurmayacak” demeliydi!
Bankalarda ”her şey” yüz yüze yürürdü. Kiminle görüştüğünü bilirdin, sorunu anında çözerdin… Öyle “merkezden gelecek haberi bekliyoruz, müdürlüğün istemi bu doğrultuda, müşteri hizmetlerine başvurun” gibi direktifler alınmazdı!
Şu an uydu çöplüğünde oluşan sorunlar nedeniyle, “internetin” tüm dünyada kesintiye uğraması durumunda yaşananları öngörebiliyor musunuz?
Milyonlar harcanarak döşenen fiber kablolar, yine milyonlar harcanarak sağlanan makineler, bilgisayarlar, cep telefonları neye yarayacaksa…
Düşünmesi bile acı…
***
Türk Telekom yetkilileri “maaşınız haram olsun” paylaşımının ardından Gaziköy’e ulaşmışlar.
Sabahın erken saatlerinde köye varan ekipler, işe göremez durumda olan bağlantı portlarını, sistem kutusunu yenilemişler.
Bunca yaşananlara ne gerek vardı ki, ille de aynı sorunlarla karşılaşanların başvurması gereken yok bu mu olmalıydı!
Hem bir yandan “teknolojiyi” savunmak/ yemek/ içmek/ kazanmak, bir yandan da “teknolojiye” karalar giydirmek için çaba harcamak!
Buna dayanılmaz işte!