Bir kitap okudum hayata bakış açım değişti denilen kitaplardan biri antropolog, kuş bilimci, biyolog Prof. Jared Diamond’nın yazdığı “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabı. Üniversitede ders vermeye başladığım ilk yıllarda öğrencilerimizin tarım tarihi ve insanlığın geçmişi bilmediklerini fark ettim. Tarımın ilgi alanındaki birçok alanı teknik yönlerini teorik ve uygulamalı olarak anlatıyoruz fakat öğrencilerimiz tarımın ne zaman, nerde başladığı hakkında nerdeyse hiç bilgileri yok. Buğdayın, domatesin vs. ana vatanları neresi? Bugün yaygın olarak kullandığımız temel bitkilerin nasıl evcilleştirildikleri konularında bilgi öğretmiyoruz. Bugün gelişmiş toplumların gelişmişlik kaynağı nedir? Dünyadaki savaşlar ve gıda arayışı arasındaki ilişkiler konusunda eksiklikler halen benim de kafamda soru işareti yaratıyor. Üniversitelerde Tarım Tarihi dersinin verilmesini savunan hocalardan biri olarak hep konuyu bütünlüklü olarak anlatan bir kitap arayışı bende vardı. Kendim de okuduğum birçok kaynaktan derste öğretmek için notlar alıyordum, ta ki bir arkadaşım TÜBİTAK yayınlarında çıkan Prof. Jared Diamond’nın yazdığı “Tüfek, Mikrop ve Çelik– İnsan Topluluklarının Yazgıları-(Guns, Germs, and Steel – The Fates of Human Societies)” kitabını hediye edene kadar. Kitabın ön sözünde aradığım kaynağı bulduğumu anladım. Kitap tek başına bir tarım tarihi, bir coğrafya, jeoloji ve biyoloji-evrimi anlatan kitap değil. İnsanlığın bugünkü duruma gelmesini sağlayan bütün coğrafya, jeoloji, tarım, antropoloji, arkeoloji ve evrimsel dönüşümlerin tümünü içeren geniş bir araştırma ve gözleme dayalı tarih kitabı denilebilir. İnsanlığın tarihte yaşadığı gelişmeleri ve etkileşimleri bütüncül anlatan bir kitap. Ufuk açıcı bir kaynak ancak çok yönlü, bilgi sahibi ve genellemeci bir bilim insanı tarafından açıklanabilirdi. Kitap bir bütün olarak bugün üzerinde yaşadığımız ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişliğin altındaki farklılıkları ve bunların nedenlerini tarihin seyri içinde pek çok yönden önemli ayrıntılarıyla incelenmiş ve bu doğrultuda çıkartılmış sonuçları ile anlatmaktadır. İnsan toplulukların arasındaki farklılıkların, eşitsizliklerin nedenlerinin temellerine inmeye çalışarak sorgulamakta; günümüz dünyasını biçimlendiren etkenlerin izini sürmektedir. Bu farklılıkların temelinde tarımın olduğunu her vesileyle belirtmektedir. Yazar sık sık Avrupalıların keşfettikleri ve sömürgeleştirdikleri kıtalardaki yerel halkların adaptasyon mekanizması olmayan salgın hastalıklar bulaştırarak kitlesel ölümlere neden olduklarını vurguluyor. Bugün yaşadığımız korona virüs pandeminin geçmişteki yaşanmışlıklarını sanki yeniden hatırlatıyor.
Günümüz insanının teknolojinin (elektriğin ışıldattığı enerjinin sağlandığı) ve iletişimin 24 saat yerde-gökte ve denizde sürekli canlı bir yaşam sunduğu dünyamızın son sürat çılgın yaşamı son günlerde bir anda 100 nanometre büyüklüğündeki bir virüsün korkusu ile içinden çıkamaz bir hale geldi. Nükleer silah sahibi devletler, çeşit çeşit silahlar ve teknolojinin bir anda çaresiz kaldığı virüs salgını, insandan insana bulaşıyor paniği virüse yenik düşmemize neden oldu. Büyük insanlık sanki rüyasında kâbus görüyor gibi yaşıyor. Çoğu insanın aniden evlerinde kalmaya zorlanmalarını anlamıyor. Ancak yaşanan gerçek ve bu gerçeğin ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. İnsanlığın küresel anlamda ilk defa tırstığı ve korkudan ne yapacağını bilmediği virüsün geçmişte nice kültürleri ve toplulukları yerle bir ederek tarihte sildiğini geniş anlatımını Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabında öğreniyoruz. Doğanın insana sunduğu yaban hayattaki bitkileri evcilleştirerek tarım yapan toplumlar ile bunu başaramayan toplumların etkilerinin bugüne yansıdığını bu kitaptan öğreniyoruz. Tarım yaparak iyi beslenen toplumların özelliklede Asya-Avrupa kıtalarında (Avrasyalıların) yatay boyuta gelişen toplumların geliştirdikleri tüfeklerin gücü ile Amerika’nın keşfi, Afrika’nın sömürgeleştirilmesinin nasıl gerçekleştirdiklerini, ayrıca tüfeğin gücünden çok virüs mikrobunun milyonlarca insanın ölümüne yol açtığını öğreniyoruz. Bugün değişik insan toplulukları birbirine farklı gelişmişliktelerse bu farklılıkların kıtalarda farklı hızda gelişiminin altında yine tarımda ileri düzeyde gelişmiş oldukları görülüyor. İnsanın çeliği kullanması ile tüfeği icat etiler, güç oldular ve bu güç bugün halen çoğu az gelişmiş ülkenin ensesinde 500 yıl önce nasıl Amerikalı yerlileri yok etilerse bugün de bu baskısı sürmektedir.
Bu arada tarih kitaplarında bize çok da anlatılmayan dünyanın kaderini değiştiren birçok savaşın asıl belirleyicilerinin savaşlarda kullanılan kılıç ve tüfek değil virüslerin kitlesel öldürme gücünün olduğunu öğrendik. Avrupa’da 1347-1352 yıllarında yaşanan veba hastalığının nüfusun üçte birini yok ettiği belirtiliyor. 1492 yılında İspanyollar tarafından keşfedilen Amerika’nın sömürgeleştirilmesi sırasına yaşanan çatışmalarda ölen yerlilerin çok daha fazlasının Avrupalı insanlardan bulaşan çiçek, kızamık, grip ve tifüs gibi hastalıklara bağışıklılıkları olmadığı için öldüklerini öğreniyoruz. Benzer şekilde Avrupalıların Afrika’yı ve Avustralya’yı işgalleri sırasında yerel halklardan milyonlarca insanın ölümüne silahların değil Avrupalıların getirdikleri hastalıklara bağışıklığı olmayanlar ölüyor.
Gelişmişlik ve gelişmemişliğin temelinde yatan tarım, tüfek ve mikrobun önemini bu kitaptaki birçok anlatım yolu ile kavramanın mutluluğunu hep dost-arkadaş ve öğrencilerime öneririm.
Aklımdaki en önemli soru halen, tarımın ilk başladığı ve geliştiği bölge olan Mezopotamya ve Sümer ülkeleri bugün neden güç olamadılar. Avrupa’ya en yakın ülke olan Türkiye neden halen Avrupa kadar üretemiyor ve refah devleti olamıyor?
Ancak bu son korona virüsü salgınının insandan insana bulaştırmasının ve korktuğumuz olgunun geçmişte de insanların bilerek veya bilmeyerek birbirine bulaştırarak yaşandığını bize üzüntü ile anlatan “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabını özetini Halit YILDIRIM 660 sayfalık kitabı özetleyerek 35 sayfaya indirgemiş. Sağ olsun bir özetini bana da ilettiler. Ayrıca aşağıda bu kitabın değişik bölümler altında belgeseli de bulunmaktadır. Kitabın belgeseli https://www.youtube.com/watch?v=YlHXBd9Xais ortamında izlenmeye değer.
Okunması gereken başucu niteliğindeki kitabın bu günlerde okunması birçok yönden önemli katkı sunacaktır. Lütfen tarih merakı olan veya olmayan gençlere kitabı okutalım. Bu zorunlu ve zorlu izole günlerde belgeseli izlemek ve üzerinde tartışmak için iyi bir fırsat.
Yaralı olması dileği ile keyifli okumalar ve izlemler.6 Nisan 2020, Adana
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,
Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr,
https://www.facebook.com/iortas