Tuncay DAĞLI yazdı/BİR FERDİ TAYFUR KONSERİ ANISI
KÖŞE YAZILARI 3.01.2025 21:18:00 0

Tuncay DAĞLI yazdı/BİR FERDİ TAYFUR KONSERİ ANISI

İlkokuldan itibaren liseyi bitirene kadar her yaz tatilinde ailemiz tarafından işletilen restoranda çalışırdım.

 

İlkokuldan itibaren liseyi bitirene kadar her yaz tatilinde ailemiz tarafından işletilen restoranda çalışırdım.

Bu nedenle yetmişli yıllarda ve seksenin başlarında parlayan ses sanatçılarının çoğunun şarkılarını ezberlemiştim. Özellikle de halk müziği ve arabesk şarkıları...

Çünkü restorandaki teyp olarak adlandırılan müzik çalar gece yarısına kadar hiç kapanmazdı. 

O dönem arabesk sanatçıları Orhan Gencebay'la Ferdi Tayfur arasında büyük bir rekabet yaşanıyordu.

Ben daha çok Ferdi Tayfur'un şarkılarını severdim.

Lise son sınıfa gittiğim 1981 yılında Ferdi Tayfur'un Mersin'de halk konseri vardı. 

Benim bir büyüğüm olan ağabeyim, bana ve yeğenime konsere gitmeyi teklif etti. İskenderun'dan Mersin'e gidip akşam saatlerindeki konseri izleyecek ve dönecektik. 

Aradaki mesafe yaklaşık yüz elli kilometre. Özel otomobille gidersek iki saati buluyordu.

Ancak bir sorun vardı. Türkiye'nin her yerinde sıkıyönetim olduğundan gece saat 24:00'ten önce eve dönmemiz gerekiyordu. Aksi takdirde geceyi karakolda geçirebilirdik.

Oto sanayinde tamirhanesi olan ağabeyimin kendi otomobili vardı ama sürat bakımından ona fazla güvenmiyordu. Bu yüzden arkadaşının Ford Mustang marka arabasını aldı. 

Üç kişi biz bir de arkadaşının oğlu yola çıktık. 

Ferdi Tayfur'u ilk defa canlı canlı görecektik. Filmlerini kaçırmıyor, şarkılarını ezbere biliyor olsak da kendisini sahnede izlemek daha heyecanlı olacaktı.

Gerçekten de öyle oldu. Konser alanını dolduran binlerce hayranı tüm şarkılarına eşlik etti. 

Sahnedeki orkestra elemanlarını saydım tam elli kişiydi. Çoğunluğu keman çalıyordu.

Arada bir kıyafet değiştiren Ferdi Tayfur'un mikrofonu sımsıkı tutup kendine has titremesiyle söylediği şarkıları dinlemenin keyfi oraya kadar gitmemize değmişti.

Konserin, insanların saat 24:00'te evlerinde olması gerektiği için belli bir sürede sonlanması gerekiyordu. Bizim yolumuz uzun olduğu için daha erken ayrıldık. Keyifli bir gecenin karakolda devam etmesi iyi olmazdı.

Araba iyiydi. Ağabeyim işin ustası olduğu için gaza bastıkça basıyordu. 

Bir ara sürat göstergesine baktım 200'le gidiyorduk.

İskenderun'a on kilometre uzaklıktaki Denizciler'de arabayı sahibine verip bizimkini aldık. Yola devam. Ama geç kalmıştık. Tam şehrin girişindeki liman kavşağında askerler durdurdu. 

Yolda bizden başka kimse yoktu. 

Ağabeyim arabanın farlarını söndürdü. Yan camları açtık.

İki asker uzun namlulu silahlarını birkaç metre uzaktan arabaya doğrulturken bir başkası yan taraftan el feneri tutup, "Nereden geliyorsunuz. Dışarı çıkma yasağı var bilmiyor musunuz?" dedi.

Ben arka koltukta oturuyordum. Ağabeyimle yeğenim öndeydi. 

Benim saçlar çok kısaydı. Yolda gelirken ağabeyim, "Oğlum yakalanırsak seni kesin asker kaçağı olarak alırlar" diyerek takılmıştı.

Asker el fenerini bana tutunca içimden"yandık" dedim.

Kimliklerimizi alan asker yol kenarındaki askeri aracın yanına gitti. 

Az sonra yanımıza bir astsubay geldi. Kim olduğumuzu nereden geldiğimizi sordu.

Şehrin esnaflarından olduğunu söyleyen ağabeyimi n sözleri ikna etmiş olmalı ki astsubay, "Bir daha olmasın. Şimdi doğru eve" dedi.

Zaten eve gidecektik ama bir sıkıntı daha vardı. Ev yedi sekiz kilometre kadar şehir dışındaydı.. Mevsim yaz olduğu için yaylada yazlık evdeydik. 

"Hangi tarafa gideceksiniz?" diye soran astsubaya durumu anlattık. 

"Tamam ben arkadaşlara telsizle bildiririm, sizi durdurmazlar" dedi.

Elimiz yüreğimizde İskenderun'un içinden geçip başka hiçbir aracın olmadığı yolda tek başımıza korka korka giderek eve vardık.

Biraz heyecan yaşamıştık ama Ferdi Tayfur için değerdi.

Allah rahmet eylesin.

 


YAZARLAR

15.4° / 6°