Tarih: 16.06.2023 14:01

ÜLKEMİZİN  YÜZDE 73.4’Ü ÇÖLLEŞME TEHLİKESİ ALTINDA

Facebook Twitter Linked-in

Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde, ülkemizin %73.4’ünün çölleşme
tehlikesi altında olduğunun altını çizdi. Gıda güvenliğini sağlamak, iklim
değişikliğine karşı dirençli olmak ve kuraklıktan daha az etkilenmek için çölleşme
ile mücadelenin önemine dikkat çeken TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz
Ataç, “Çölleşmenin yıllık maliyetinin ülkelerin gayrisafi millî hasılasının
(GSMH) %4-8’i olduğu tahmin ediliyor. Bu oranın 2050 yılında %40’lara ulaşacağı
öngörülüyor. Çölleşme ile mücadele bugünün yaşanan sorunlarını azaltmak,
geleceği kazanmaktır” dedi.




Birleşmiş Milletler, bu yıl Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele
Günü’nün temasını “Kadının Toprağı, Kadının Hakları: Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğini ve Arazi Restorasyon Hedeflerini Güçlendirmek” olarak belirledi.
TEMA Vakfı bu önemli günde, çölleşme ve kuraklık nedeniyle ortaya çıkan göç
krizinden en çok kadınlar ve çocukların etkilendiğini hatırlatarak arazi
restorasyon çalışmalarının önemine vurgu yaptı.



“Afrika kıtası büyüklüğünde arazi varlığı tahrip oldu”



Çölleşmenin ana nedeninin insanın sebep olduğu arazi tahribatı ve toprak
bozulumu olduğunu belirten TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz
Ataç, “Dünyada arazi tahribatının boyutları ürkütücü seviyeye geliyor.
2019 BM Arazi Raporu’nda 30 milyon km2 yani yaklaşık Afrika kıtası
büyüklüğündeki arazi varlığının tahrip olduğu dile getiriliyor. Bu tahribatın
içinde dünyanın %45’ini ve dünya nüfusunun 3’te 1’ini oluşturan kurak alanlar
önemli yer teşkil ediyor. Zor koşullara adapte olmuş fakat kırılgan bir
ekosisteme sahip olan kurak alanlar dünya ekili tarım arazilerinin %44’ünü,
canlı hayvan varlığının ise %50’sini barındırıyor. Gıda güvenliği açısından
önemi tartışmasız olan bu alanların %20’sinde çölleşme görülüyor. Çölleşen
arazilerin %87’sinde ise ana nedeni erozyon teşkil ediyor, iklim değişikliği
ise süreci hızlandırıyor” ifadelerini kullandı.



“32 yılda 7,5 İstanbul büyüklüğünde tarım arazisini kaybettik”



“Çölleşme nedeniyle tarım topraklarında verimlilik azalıyor” diyen Deniz
Ataç, “Toprak verimliliğinin azalması doğal olarak ekonomik kayıplara da neden
oluyor. Çölleşmenin yıllık maliyetinin ülkelerin gayrisafi millî hasılasının
(GSMH) %4-8’i olduğu tahmin ediliyor. Bu oranın 2050 yılında %40’lara
ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu durum; çölleşme, kuraklık, erozyon ve toprak
bozulumu ile mücadelenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde
konuştu.



Ülkemizin  %50.9’unun orta, %22.5’inin de yüksek derecede olmak üzere
toplam %73.4’ünün çölleşme tehlikesi altındaki alanlardan oluştuğunu kaydeden
Ataç, “Ülkemizde erozyon, çölleşme nedenlerinin başında geliyor. Tarım
arazilerinin %39’unda, mera arazilerinin ise %54’ünde erozyon görülüyor.
Öte yandan büyüyen kentler verimli tarım arazilerinin azalmasına sebep
oluyor. Tarım arazilerimiz, 1990-2022 yılları arasında yaklaşık 4 milyon hektar
azalarak 27,9 milyon hektardan, 23,9 milyon hektara geriledi. Bu da yaklaşık
7,5 İstanbul büyüklüğünde tarım alanının kaybedilmesi demek oluyor” diye
konuştu.



“Kuraklığın sebep olduğu göç krizi en çok kadın ve çocukları etkiliyor”



İklim değişikliğinin kurak bölgeleri daha da kuraklaştırarak bölgedeki
insanların yaşam koşullarını güçleştirdiğinin altını çizen Deniz Ataç, “İklim
krizi sebebiyle dünyamızın ortalama sıcaklığı sanayi öncesi döneme göre 1.1°C
artmış durumda. Sıcaklık artışı sebebiyle atmosfer dengesi bozulan dünyamızın
birçok bölgesinde kuraklık başta olmak üzere çeşitli krizler baş gösteriyor ve
insanlar doğup büyüdükleri evlerini bırakıp göç etmek durumunda kalıyor.



Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yaptığı çalışmalara
göre; kuraklık ve çölleşmenin neden olduğu göç krizinden en çok kadınlar ve
çocuklar etkileniyor. Çalışmalarda kadınların çoğunlukla arkada bırakıldığı
gözlemleniyor ve göç eden kadınların göç yollarında ciddi tehlikelerle
karşılaştığı biliniyor. Yine aynı çalışmalar, çölleşme ve buna bağlı göç
meselesinin toplumsal cinsiyet ekseninde ele alınması gerektiğini ortaya
koyuyor” diye konuştu.



Çözüm yine topraktan geçiyor



Çölleşme ve kuraklıkla mücadele için yine toprağı işaret eden Ataç, “Kısa
vadeli çıkarlar ve kazançlar uğruna doğaya ve toprağa verilen zararların
etkileri, ekonomik kayıplar, yokluklar ve göçler olarak sonuçlanıyor. Çözüm
yine topraktan geçiyor. Bunun için arazi kullanım planlarının hazırlanması,
kanunlarda yer alan orman, mera ve verimli toprakları başka amaçla kullanımı
kolaylaştıran hükümlerin yürürlükten kaldırılması, erozyonla mücadele edilmesi,
sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması ve tahrip edilmiş
arazilerin eski haline getirilmesi yani restorasyon çalışmaları yapılması
gerekiyor. İklim değişikliği ile mücadele için de restorasyon çalışmalarının
büyük önemi bulunuyor. Birleşmiş Milletler tarafından 2030 yılına kadar tahrip
edilmiş arazilerin %30’unda restorasyon çalışmalarının yapılması
hedefleniyor. Gıda güvenliğini sağlamak, iklim değişikliğine karşı
dirençli olmak ve kuraklıktan daha az etkilenmek için çölleşme ile mücadele
büyük önem taşıyor. Çölleşme ile mücadele bugünün yaşanan sorunlarını azaltmak,
geleceği kazanmaktır” dedi.


 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —