Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve Veteriner Hekimleri Odaları adına Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:”
Son günlerde Gebze, Ümraniye ve Kırklareli'deki hayvan barınaklarında yaşanan olaylar, sokak hayvanlarının korunması ve refahı konusundaki tartışmaları yeniden gündeme taşımıştır. Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) ve bağlı Odalar olarak bu tartışmalar çerçevesinde yerel yönetimlerin sokak hayvanlarıyla ilgili hayati sorumluluklarını hatırlatmak, mesleğimize ve meslektaşlarımıza yönelik saldırılar konusundaki görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak için basın açıklaması ihtiyacı oluşmuştur.
7527 sayılı yasanın genel gerekçesine göre ülkemizde yaklaşık 4 milyon sokak hayvanı bulunduğu bildirilmekte, yine aynı genel gerekçede 105 bin kapasiteli 322 geçici bakımevi bulunduğu belirtilmektedir. 5199 sayılı kanundaki “yakala-kısırlaştır-aşıla-yerine bırak” uygulamasının iptal edilerek yerine “yakala-kısırlaştır-tut” kuralını içeren 7527 sayılı kanunun kabul edilmesi zaten bugün yaşanacak problemleri ve barınak kapasitesi dolduktan sonra hayvanların ne olacağı sorusunu işaret etmekteydi. TVHB olarak kanunun çıkarılma sürecinde bu gerçeği defalarca dile getirerek uyarılarda bulunmamıza rağmen maalesef dikkate alınmadı ve bugün yüzleştiğimiz olumsuz sonuçlar yaşanmaya başlanmıştır. Bu olaylar sonrasında da maalesef her zamanki gibi sorunun asıl nedenlerine bakılmamış, en kolay yol seçilerek belediye başkanları ve yöneticilerinin bilgisi yokmuş gibi tüm veteriner hekimler ve veteriner hekimlik mesleği hedef gösterilmiş, değerlendirme süreçlerinin tamamlanması beklenmeden adeta yargısız infazlara başlanmıştır.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi ötanazi sadece hayati fonksiyonları geriye dönemeyecek kadar hasar görmüş ve yaşaması tıbben mümkün olmayan hayvanlar için veteriner hekimler tarafından gerçekleştirilebilir. Sağlıklı hayvanların itlafı, veteriner hekimler açısından etik, insani ve vicdani olarak kabul edilemez bir durumdur ve evrensel hekimlik değerleriyle kesinlikle bağdaşmamaktadır. Veteriner hekimlerin bu bilinçle görevlerini yerine getirdiğini biliyoruz. Donanımı, altyapısı, yardımcı personeli yetersiz, adeta sürgün yerlerine dönüştürülmüş ortamlarda, yöneticilerin ve sözde hayvan severlerin mobingi ve şiddeti altında fedakarca çalışarak hayvan refahı ve sağlığı hizmeti veren tıp eğitimi almış bir meslek grubuna, toptancı bir yaklaşımla yapılan saldırıları ve yakıştırmaları asla kabul etmiyor, şiddetle kınıyoruz. Bu yaklaşım esasen hayvan sağlığı ve refahına yönelik hizmet için engel oluşturmaktadır. Bu saldırılar devam ederse yerel yönetimlerde görev alan meslektaşlarımızın sayısı azalacak, sahipsiz hayvanı tedavi edecek belediye veteriner hekimi bulunamayacaktır.
Devlet, insanları ve çevreyi koruduğu gibi, çevrenin ayrılmaz bir parçası olan sahipsiz hayvanlar başta olmak üzere tüm hayvanları korumakla da yükümlüdür. Bu bağlamda, hayvanlara karşı işlenen suçların etkili ve caydırıcı şekilde cezalandırılması ve hayvanlara yönelik şiddetin önlenmesi büyük önem taşımaktadır. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliklerin hiç kimseye hayvanlara eziyet etme, işkence etme ve öldürme yetkisi vermediği ve bu tür eylemleri gerçekleştirenler için hapis cezası getirildiği topluma etkin bir şekilde anlatılmalıdır.
Yeni yasanın getirdiği ve gelecekte karşılaşılabilecek önemli bir sonuca ilişkin ilgilileri uyarmak istiyoruz. Toplanan hayvanların sokağa bırakılmasını önleyen hüküm nedeniyle kapasite sorunu yaşayan belediyeler artık kısırlaştırma için hayvan toplamamaktadırlar. Bu durum, popülasyonun kontrol altına alınamamasına ve gelecekte daha büyük sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır. Bu noktada yerel yönetimlerin, kısırlaştırma programlarını hızlandırması ve veteriner hekimlerle işbirliğini artırması gerekmektedir. Yirmi yıl önce yürürlüğe giren ancak gerektiği gibi uygulanmayan Hayvanları Koruma Kanunu’nun tüm ülkede uygulanması için gerekli adımların atılması elzemdir. Toplumun güvenliği, hayvanların sağlığı ve refahını gözeterek, yakalama, kısırlaştırma, aşılama ve yerinde yaşatma ile birlikte üretimin, kaçakçılığın ve satışın engellenmesi için hiç vakit kaybetmeden çalışmalar başlatılmalıdır. Çıkarılacak yönetmelikle kısırlaştırılan hayvanların 2028 yılı sonuna kadar alındığı yere bırakılmasının önü açılmalıdır.
Belediyeler, mevcut barınak kapasitelerini arttırmalı, rehabilitasyon ve kısırlaştırma çalışmalarına öncelik vermelidir. Gündemdeki tasarruf tedbirleri de düşünüldüğünde devletin yerel yönetimlere bu konudaki çalışmalar için maddi destek sağlaması kaçınılmazdır. Mevcut şartlar altında 4 milyon hayvanı 105 bin kapasiteli barınaklara toplamak, bu hayvanların ölümle yüz yüze gelmesi anlamına gelir. Veteriner hekimlerin sahadaki deneyimlerinden faydalanarak etkin bir popülasyon kontrolü mekanizması kurulmalı, sokak hayvanları sorunu, hayvanların toplatılmasıyla değil, bütüncül ve sürdürülebilir çözümlerle ele alınmalıdır. TVHB olarak, yerel yönetimlerin yasal sorumluluklarını yerine getirmesini talep ediyoruz. Sorunun çözümü, ancak yasaların etkin uygulanması, yeterli barınak kapasitesi ve sürdürülebilir kısırlaştırma programlarıyla mümkündür.
Veteriner hekimler fakülteden insanlara, hayvanlara ve içinde yaşadığı doğaya duyarlı, toplumsal refah için çaba harcayan, meslek ahlakına sahip kişiler olarak yemin ederek mezun olurlar. Türk Veteriner Hekimleri Birliği anayasal bir kuruluş olup, meslektaşlarının hak ve yetkilerini korumakla görevi olduğu kadar, meslek kanunu olan diğer bütün mesleklerde olduğu gibi mesleğin gereklerine uymayan üyelerini yine kendi iç disiplin süreçleriyle değerlendiren kamu kurumu niteliğinde meslek örgütüdür. Bilimin ışığında, her zaman etik değerleri ve iyi hekimlik uygulamalarını savunan, halk sağlığı, hayvan sağlığı ve refahını koruyan veteriner hekimlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.
Tüm tarafları tekrar uyarıyoruz:
Eksik, uygulanmayan, denetlenmeyen yasanın tüm sorumluluğunu sağlık hizmeti veren veteriner hekimlere yüklemek, mesleğimizi kamuoyu önünde farklı tanımlamalarla rencide etmek ve hedef göstermek sadece kolaycılıktır. Bu davranışlar devam ederse iş bırakmaya kadar giden tepkiler göstereceğimizi duyuruyor; insan ve hayvan sağlığı için çalışan meslektaşlarımıza ve mesleğimize yönelik olarak gerek sosyal medyada gerekse çalışma alanlarında yapılan hakaret ve saldırılar için ivedi bir şekilde hukuki yollara başvuracağımızı ifade etmek istiyoruz.
Yaşanan olaylar, bilimsel ve ahlaki bir yaklaşımla yasanın yeniden değerlendirilmesi gerektiğini de açıkça göstermiştir. “