'YANLIŞI' DOĞRU SANDIRMAK...
'YANLIŞI' DOĞRU SANDIRMAK...
Sabah fırından ekmek alırken sıralarını bozmadan/ kurallara uyarak/ maskelerini takarak/ öndekilerin ilerlemesiyle yerlerini değiştiren kuyruğun “şimdiye” özel olmadığını bilmeyen yok!
Daha ilkokul sıralarından başlayarak verilen temizlik, kurallar, sıra olma covid 19 sürecine özgü değil!
Her ne denli “bugün söylenen/ uygulatılan” gibi medyanın aracılığıyla/ doymaz karınların çabasıyla/ şımarık patron çocuklarının çığırtkanlığıyla gündemden hiç düşürülmüyor olsa da “bunlar” bizde öncesinde de var!
Fırından çıkıyorsunuz market, marketten çıkıyorsunuz otobüs durağı, oradan başka yerlerde…
Yeri geldiğinde sırada olmayı, kurallara uymayı, toplum sağlığı adına davranmayı, olanı üleşmeyi, birlikte gülüşmeyi bilen bir kültürüz…
Yalnız “olanların” yanlış yansıtılması, “yanlışın” doğru sandırılmak istenmesi, “sanmayanın” cezalandırılması/ suçlanması/ ötekilendirilmesi bağışlanmaz!
Ekonomiden sağlığa değin açıklanan her konuda, söylenenlerin “günü kurtarmak” amaçlı olduğu “yaşananla” örtüşmediği biliniyor; bu da yurttaşı üzüyor…
***
Kısa adı “TÜİK” olan Türkiye İstatistik Kurumu, gereksinim duyulan alanlarda veriler/ bilgiler derleyen, gereken istatiklerin üretilmesini/ yayımlanmasını/ dağıtımını yapar.
Verileri/ bilgileri bireylerden, piyasadan sayım yoluyla toplar. Verileri bilgiye dönüştürür. Bilgiler, toplumun katmanlarında önemsenir, karar alma aşamalarında güvenilir sayılır.
Ayrıca, “verilerin hangi tanım, yöntem, kapsam, sınıflama kullanılarak hangi kurum tarafından, hangi sıklıkta derleneceği/ yayınlanacağı bilgilerini içeren Resmi İstatistik Programı’nı kurum/kuruluşlar ile eşgüdümlü olarak hazırlayarak programda yer alan eylemlerin değerlendirmesini raporlar.”
“Resmi İstatistik Programı; verilerin hangi tanım, yöntem, kapsam, sınıflama kullanılarak hangi kurum tarafından, hangi sıklıkta derleneceği/yayınlanacağı ile ilgili bilgileri kapsamaktadır.”
TÜİK, denince anlaşılan budur!
***
Bugünlerde üzerinde “en çok” durulması/ konuşulması gereken konu “asgari ücret”…
“Asgari ücreti belirleme komisyonu”, “ücretin” ne olacağını açıklarken, TÜİK’in verilerini/ verdiği bilgileri göz önünde bulundurur! Yıl içerisinde topladığı verilerden yola çıkarak oluşan bilgiler “asgari ücreti” belirler!
Bir insanın “aylık besin harcaması” denir! Bulunan bedelin nereden/ ne zaman/ nasıl aldığı belirtilmediği gibi, “besin” olarak adlandırılıp da/ “beslenme” ile ilişkilendirilmeyen bir sürü öğeye yer verilir!
İnsan bir aya boyunca ne tüketmek zorundadır? Öyle kuş sütü eksik olmayan sofraları söylemiyorum/ neleri yiyerek yaşamını sürdürmesi olanaklıdır? Bu zorunlu gereksinmesindeki aylık pazar fiyat değişimi nedir?
Şimdi, covid 19 sürecinde sıkça sözü edilen “bağışıklığın” korunması için hangi besin ürünlerini tüketmek zorunludur, bu ürünlerdeki aylık değişim nedir, asgari ücrete hangi ölçüde yansıtılması gereklidir?
Bir emekçinin “aylık beslenme gereksinmesinden” daha çok; patronu nasıl kurtarabilirim, patrona nasıl destek olabilirim, anaparadar sisteminin çarkının rahat işlemesini nasıl sağlarım sorularının yanıtlarına kendini odaklamış gibi…
TÜİK’in bunun dışına çıkmasını beklemek/ düşünmek anlamsız gibi…
***
Geçtiğimiz günlerde şöyle bir haber vardı:
“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), eylül dönemi işsizlik rakamlarını açıkladı. Türkiye genelinde 15 ile daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 550 bin kişi azalarak 4 milyon 16 bin kişi oldu… Eylül 2019 ile Eylül 2020 arasında 15 yaş üstü çalışma çağındaki nüfus 1 milyon 159 bin artarken, istihdam 733 bin azaldı.”
Yeni işyerleri açılmadıysa, yıl içerisinde birçok küçük işletme kapanma/ küçülme zorunluluğu yaşadıysa, üstelik onbeş üstü çağındaki nüfus birmilyonun üzerinde arttıysa, buna karşın “aynı yaş grubundaki” işsizlik azaldıysa “ne” düşünmek gerekir?
Bunun adı sevinç, bunun adı “istikrar”, bunun adı “kurtulduk” olmamalı!
Bunun adı “çalışmayan/ çalıştırılmayan/ işe yarartılmayan” bir kuşağın varlığıdır!
Bunun adı içe kapanmak!
TÜİK’in bu verileri de “başarı” olarak konuşuldu!
***
Öyle çok konuda yapılan açıklamalar karşısında “suskun” ki yurttaş…
Önlerine konan listelerin, tabloların, sayıların “yaşamlarındaki” yerini bulmakta öyle zorlanıyor ki yurttaş…
Aylık TÜİK’in yayımladığı enflasyon rakamlarının “halk için” bir anlam taşımadığını, pazara gittiğinde alabileceği ürünleri çok iyi bildiğini, aylığıyla nasıl geçimini sağladığını, ayın neresinde sıkıntılar yaşadığını kimsenin anlatmasına gerek yok!
Şimdi sağlıkta da “aynı” çıkmaz yaşatılıyor yurttaşa! Yaşadıklarını bilmesin, gördüklerini dile getirmesin, acısı haykırmasın isteniyor! Günlük veriler, arada bir yerleri değiştirilerek, ayrı söylemlerle adlandırılıyor!
“Olanların” yanlış yansıtılması, “yanlışın” doğru sandırılmak istenmesi, “sanmayanın” cezalandırılması/ suçlanması/ ötekilendirilmesi bağışlanmaz!
Yurttaşı yanıltmak için çaba harcayanların bunları bilmesi gerek!