YASAKLI 23 NİSAN’DAN YÖNETİLEMEYEN TÜRKİYE’YE…
YASAKLI 23 NİSAN’DAN YÖNETİLEMEYEN TÜRKİYE’YE…
‘’Bugün
23 Nisan neşe doluyor insan’’ diye söylerdik çocukluğumuzda. Biz köy
çocuklarının en büyük bayramıydı. AKP döneminde çeşitli bahanelerle kutlamaları
engellenirdi; şimdi de Kovit-19 engelliyor! Ama biz her şeye rağmen hem şimdiki
çocukların hem de kendi çocukluk bayramımızı kutlayacağız. Herkese ve de her
şeye rağmen! Bayraklarımızı asarak ve de çocukluk bayram marşlarımızı
söyleyerek…
DİVAN-Î HÜMAYUN'DAN TBMM'YE
Osmanlı merkez
teşkilatının en önemli organı Divan-î Hümayun’dur. Padişah
Orhan Gazi döneminde kurulmuştur. Divan’daÜlke sorunlarını
görüşülür. Ama karar verme yetkisi Padişah’a aittir.
Divan,
Padişah’a karar vermesi için danışmanlık (istişar) görev yapmaktadır. Osmanlı’da
parlamento yoktur. Divan hem meclis hem de bugün ki Bakanlar
Kurulu’na benzeyebilir. Divan aynı zamanda önemli davaları da görüşerek
Padişah’ın onayına sunduğu için hem İdari, hem de adli ve aynı zamanda
danışmanlık görevi bulunmaktadır.
DİVAN-Î HÜMAYUN ÜYELERİ
Padişah
Divan’ın başkanı ve karar vericisidir. Fatih Sultan Mehmet devrine kadar
Divan’ın başkanı bizzat padişah iken Fatih divan üyelerinin görüşlerini daha
rahat söyleyebilmesi için divan başkanlığını Sadrazama (Başbakana) bırakmıştır.
Ama Kendisi
perde arkasında (pes-i perde) görüşmeleri izlemeyi elden bırakmamıştır.
Sadrazam Padişah’ın yardımcısı ve mutlak vekilidir. Padişah’ın mührünü taşır.
Vezirler yani Bakanlar Devlet yönetiminde Sadrazam’a yardımcı olurlar.
Kazasker, Askeri
sınıfa ait şer’i ve örfi davalara bakar. Anadolu ve Rumeli kazaskeri olmak
üzere sayıları ikidir. Kadı ve müderrislerin (Profesör)atama ve
görevden alma işlerine bakarlardı.
Defterdar, Devletin her
türlü mali işlerinden sorumluydu. Bütçeyi hazırlayıp padişaha sunardı. Anadolu
ve Rumeli defterdarları vardı.
Nişancı, Padişahın
yazmış olduğu ferman ve beratlara tuğrasını basar, fethedilen arazileri yazar,
gelirlerine göre ayırır ve dağıtımını yapardı. Reisülküttap (Tapu, kadastro
işleri), Nişancıya bağlı olarak çalışırdı. Nişancıların dışişleri görevleri de
vardı.
Kaptan-ı Derya
ve Şeyhülislam (Müftü), Divanın daimî üyesi değildi. Görüşleri alınmak üzere
divan toplantılarına katılırlardı. ŞeyhülislamDivanda alınan
kararların İslam dinine uygun olup olmadığına dair fetva verirdi. Rumeli ve
Anadolu Beylerbeyleri de gerektiğinde Divan’a davet edilirlerdi.
TANZİMAT’TAN CUMHURİYETE …
Divan
Teşkilatını II. Mahmut kaldırıldı. Yerine Avrupa-i tarz Nazırlıklar yani
Bakanlıklar kuruldu. Divan-ı Hümayun yerine de Babıali kuruldu.
Sadrazamlık makamı yerini Başvekil’e (Başbakan) bıraktı.
Tanzimat Döneminde; Şura-yı Devlet (Danıştay), Divan-ı Âhkamı Adliye
(Yargıtay) ve Divan-i Alî Muhasebe (Sayıştay) gibi meclisler
kuruldu.
GELELİM TBMM'YE
Bugün 23
Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
açılışının 100’nci yıl dönümü. ‘’Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait
olduğunu’’ kabul edilmesi günü. Kurtuluş Savaşını yapan, yöneten
gazi meclisin yani; Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nın açıldığı gün.
Kuruldu olduğu
Ankara’ya düşman orduları yaklaştığı halde çalışmasına ara vermeyen; gerici,
bağnaz, ipi yabancıların elinde olan FETO bombalarına direnen Meclistir.
100’cü yılına
yaklaşıldığında ‘’Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’’ ile yetkileri
kısıtlanan; parmak hesabı ile bir ‘’onama’’ Meclisi haline getirilmek
istensede; kurumsal olarak tarihin akışı gereği TBMM Türkiye’yi daha ileriye
taşıma misyonunu daima koruyacaktır.
Mustafa Kemal;
Tanzimat’ın, 1 ve 2 Meşrutiyet’tin felsefi ve kültürü ayak izlerini
izleyerek; Mithat Paşa’nın, Namık Kemal’in, Şinasi’nin ve Tevfik Fikret’in
yarattığı milli ve istibdat karşıtı fikirler üzerine inşa edilen bir düşüncenin
temsilcisidir. Aydınlanma fikrinden neşet eden akımın izleyicisidir.
Bunun için; 19
Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi’nde Doğu
Anadolu ve Karadeniz’de bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni birleştirerek
Şark-ı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini, Sivas Kongresi’nde ise Anadolu’nun doğu ve
batısında bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ni bir araya getirerek Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şeklinde disipline etmiştir. Bu Cemiyetler, 23
Nisan 1920’de TBMM açılına kadar Anadolu’daki direnişe resmi bir sıfat kazandırmış,
ileriki tarihlerde Halk Fırkası’nın doğumuna kadar devam etmiştir.
1920 MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ
Meclis Hükümet
Sistemi Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından 1921 Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu yani Anayasa’sına göre, uygulanan sistemdir. 23 Nisan 1920'de TBMM
açıldığında seçilen ilk meclis başkanı Mustafa Kemal, aynı zamanda
hükümetin de Başkanı yani Başbakanı’dır. Meclis Bakanlarını tek tek seçerek
çalışmaya başladı.
29 Ekim 1923
tarihinde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na yani Anayasasına ''Türkiye Devleti'nin
yönetim biçimi Cumhuriyet'tir.'' Maddesi eklendi. Böylece Mutlakıyetten
Cumhuriyet Rejimine geçildi.
Cumhuriyet
yönetimi ile yürütme gücünün başına Cumhurbaşkanı, Hükümeti de
Cumhurbaşkanı’nın atadığı Başvekil (Başbakan) kurmaya başladı. ‘’Parlamenter
Sistem’’ fiilen yürürlüğe girdi. Sistem zamanla ‘’çok partili demokratik
sisteme’’ geçildi.
Bu yönetim
sistemi ‘’ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’’ ile son fiilen kaldırılmıştır.
Fakat sistem oturmamış Türkiye’nin demokratik geleneği kısa sürede buna izin
vermeyeceğine yürekten inananlardanız. Bekleyip göreceğiz.
1876 yılından
beri eksiklikleri ile aksaklıkları ile uygulanan ‘’Demokratik
Parlamenter Sistem’’2017 yılında Anayasa da yapılan değişiklikle ‘’Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi’’getirildi. 24 Haziran 2018 seçimleri ile de fiilen
yürürlüğe girdi.
‘’Dengesi
ve denetimi olmayan, ne başkanlığa, ne de yarı başkanlığa benzemeyen; sistem
dışı ‘tek adam düzeni’
yürürlükte ama böyle devam edemeyeceği yönetilemeyen Türkiye ile her gün
görülmektedir.
İttifaklar,
itifaklara mecbur olan iktidar ve aynı şekilde muhalefet partileri ve
yönetilemeyen Türkiye…
Haydi
hayırlısı…
Sabri Arpaç
sabriarpacymm@gmail.com