“YİYİN EFENDİLER, YİYİN” YA DA İŞSİZLİK…
“YİYİN EFENDİLER, YİYİN” YA DA İŞSİZLİK…
Anakent Belediyesi içerisindeki bazı birim müdürlerinin yanına vardığınızda; oda verilmiş, sekreterden randevu alınarak görüşülebilen, “talimatın” dışına çıkamamalarına karşın özgüvenleri yüksek isimlerin yakındıklarının “hep” işsizlik olduğuna tanık olursunuz.
Öyle ya; işsizlik neydi ki?
Özgüvenleri yüksek olan isimlerin sözlerinin “sabahtan beri gelenlerin yüzde doksanı iş için geliyor” olması şaşkınlığına neden olduğu belli…
Bildikleri yoksulluğun, çeyrek yüzyıllık bir ayrı kalışın, kutlamada yurttaşların sokaklara dökülmesinin “sanki” başka bir nedeni olabilecek gibi…
Belediye’nin ya da bir başka kurumun kapısını, “işiniz” olmasa neden aşındırmak istersiniz?
Adana’nın durumu, nüfusun işsizlik boyutu, genç nüfusun umutsuzluğu yerel yönetimin bilmeyeceği, umursamayacağı bir olgu mu?
Seçimle iş başına gelenlerin sürelerinin yarısından çoğu geçti, gelecek seçim için kolları sıvayanlar dolaşmaya başladı…
Bu arada da, bu güne değin “iş” için belediye birimlerini zorlayanlar yoruldu, umutlarını kesti, geri çekildi, kendini “daha iyi” anlayabilecek/ sıkıntılarını görmezden gelmeyecek isimler arayışı içinde…
***
Anakent Belediyesi’nin birim müdürü “eskisi kadar iş isteyen yok” saptamasını açıklarken, içinde bulunduğu durumun hoşnutluğunu belirtiyordu aslında…
Eğer insanlar kapıları zorlamıyorsa, sorunlarını anlatmak için sıraya girmiyorsa; demek ki “artık” sorundan/ işsizlikten/ doyumsuzluktan söz edilmemesi gerekiyordu!
Dün açıklanan Tüik’in verilerini incelerken bunları düşündüm…
Şimdi, Anakent Belediyesi, “bizi nasıl iktidarın izinden çıkmayan bir kurumla aynı kefeye koyarsın” diye düşünebilir; insanaşkına yalan mıyım?
Hangi Anakent Belediyesi “iktidarı” her fırsatta eleştirmelerine karşın, fırsatını bulduğunda “çok” eleştirdiği “talimatların” gücünden yararlanmıyor?
Onlarca “birim” oluşmasına karşın, “birimlerin” hiç birinin “başkanın” bilgisi olmadan koltuklarını bile oynatamadıklarını kendileri söylüyor!
Konuya önelim.
Belediyeler, “ilk günkü” zorlukları yaşamıyor bugün, “iş” arayan sayısında “büyük” düşüş yaşanıyor!
Seviniyor olmalılar…
***
İnsanları yaşamaya bir kez küstürürseniz, bir kez umutları üzerinde kapanmaz yaralar açarsanız, doymak bilmezliğinizi “övünç” duyarak anlatırsanız/ yerinizi ulaşılmaz saydırırsanız/ her konuda bilmişliğinizi yayarsanız; sonuç bu olur!
Kapılarınız zorlanmaz, yurttaşın ağrılarıyla uğraşmazsınız…
Tüik, geçtiğimiz haziran ayında işsizliğin yüzde ikibuçuk azaldığını verileri arasında yer vererek açıklayınca, “iktidar” yandaşlarının gülüşleri kulaklarına dek uzadı!
Bir covid 19 belası yaşarırken, tüm dünyada işsizlik sorun oluştururken, bizde “iktidarın” süreci çok iyi değerlendirmesi nedeniyle, “istikrar” yakanmış, ekonomide büyüme sağlanmış, işsizlik de düşmüştü!
Tüik’in açıklamasına en çok sevinen yerel yönetimler olmuştur kanımca; nasıl olsa “iktidardan” sonra, “işsizlik” konusunda ne çok rahatsız olan kurumdu, verilerin düşmesi sevindirici olmalıydı…
Öyle mi?
***
Tüik, yurttaşın içinde olması gerekirken, alıştırıldıkları “talimatlar” ölçüsünde “veri açıklamayı” ödev bilmeler yaşananları karartamıyor!
Açlık sınırını, yoksulluk sınırını belirlerken pazarda ürünlerin kilo ile olmadığını; kimi yerde tane, kimi yerde tutan, kimi yerde yarım kilo, kimi yerde dilim olduğunu görmediği gibi…
Asgari ücretin, emekli maaşının açlık sınırı altında olduğunu, tamamın pazarda/ markette tüketildiğini verilerinde belirtemediği gibi…
Çok konuşulan/ çok korkular yaşatılan covid 19 için asıl sorunun “beslenme” olduğunu, emekçinin kazanımıyla bunu nasıl sağlayacağı/ nasıl bağışıklık oluşturacağı düşünülmediği gibi…
Üç kişilik “işe alım” seçimlerinde, onlarca işsizin kuyrukta beklediğine hiç tanık olmamış gibi veriler paylaşıyor Tüik…
Her işsiz, her oniki ayda bir, kaydını yenilemesi gerektiği gibi; oniki ay içerisinde kayıtlarını yenilemeyenler, sistemce etkisizleştiriliyor, yok sayılıyor!
Yıllardır Tüik kapısını çalan, gelecek sevindirici bir haberi bekleyen, her yıl kaydını yenilemesine karşın sevindirici sonuca ulaşamadığı için “Tüik kapısını” terk edenler şimdi “işsiz” sayılmıyor!
Aynı biçimde, ilk başlarda yerel yönetimlerin ofisini yol eden, bir türlü beklediği sonucu bulamayanlar da “yerel yönetimlerin” ofislerini terk ettikleri için “işsiz” sayılmıyor!
Halk için ne istiyorlarsa, azı/ çoğu değil, aynısı yaşamları olsun; ne diyelim ki başka…
***
Halkın içinden kurtulmaya çalıştığı acıları/ sıkıntıları/ doyumsuzlukları göz ardı edenlerin “bu denli” güçlü, bu deli bol yandaşlı olduklarını görünce, Tevfik Fikret’in dizelerini anımsamadan edemedim, şöyle:
Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say:
Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!