Bilim, mühendislik ve üniversite nedir?
Üniversitenin asli işlevi olan hayatın neliğine (ilkelerine, nedenine, niçinine) ve nasılına (mekanizmalarına, uyarlanmalarına, değişip dönüşümüne) yanıt arayışının ve tüm bunları (hayatı) bilinçli değiştirip dönüştürme (bilinçli uyarlama) yetkinliklerinin metalaşması ve piyasalaşması ne durumdadır, dahası metalaşması ve piyasalaşması ne anlama gelmektedir?
Önce mevcut sayısal bilgileri verip sonra ne anlama geldiğini yorumlayamaya çalışalım.
Meslek yüksek okulları, adından anlaşılacağı üzere ne eğitim öğretim ne de bilimsel araştırma için yetiştirilmektedir. Bunlar daha çok “ara eleman” diye adlandırılan “ikinci sınıf” yurttaş gibi görülen belli mesleklere hazırlanan tamamı yoksul veya orta altı tabaka gençlerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla mezun oldukları okullar da görece daha yoksul semt okullar ve sınav başarısı görece daha düşük okullardır. Önlerindeki tek imkan MYO veya çok talep olmayan düşük puanlı lisans veya kimsenin pek tercih etmediği ücra köşelerdeki üniversitelerdir.
Bununla birlikte bu en yoksul kesimin bile yüzde 80’i metalaştırımış, ticarileştirilmiş, hatta piyasalaştırılmıştır. Ön lisans düzeyinde iki yıllık ara eleman yetiştirmeye yönelik meslek programlarında 3 milyon 114 bin 623 öğrencinin 2 milyon 500 bin 697’si açık öğretim, uzaktan öğretim, ikinci öğretim veya vakıf olmak üzere ücretini ödediği bir programda okuyor.
Yoksula bile metalaşmış diploma veriliyor. Ödeme gücü az olana bitpazarında açık öğretim türü veya kasaba düzeyinde ucuz ve niteliksiz diploma arz ediliyor, yoksul bile çarpılıyor.
Lisansları, yüksek lisansları da dahil ettiğimizde de yükseköğretimin metalaşması çok yüksek düzeyde bulunuyor. 2020-2021 öğretim yılında 3 milyon 114 bin 623 ön lisans, 4milyon 676 bin 657 lisans, 343 bin 569’u yüksek lisans ve 106 bin 148’i doktora olmak üzere 8 milyon 240 bin 997 öğrenciden sadece 2 milyon 637 bin 741’i devlet üniversitelerinin parasız birinci öğretimlerinde okuyor. 5 milyon 603 bin 256’sı yani yüzde 67.99’u parasıyla öğrenimlerini sürdürüyorlar.
Kaldı ki, barınmadan ulaşıma, ders kitabına, kantindeki çayına, suyuna tüm diğer masraflar da aileler tarafından karşılanıyor. Krediler faizle geri ödeniyor, burs çok sınırlı sayıda öğrenciye veriliyor. Bunlar da hesaba dahil edilirse toplam öğrenci giderinin belki yüzde 80-90’ı metalaşmış veya ticaret konusu haline getirilmiş bulunuyor.
Kurumsal özerklik de (bağımsızlık da) bilimsel özgürlük ve tarafsızlık da, bilimsel bilgi üretimi de ancak kamusal olarak desteklenmiş mali özerklikten geçer.
Sözü uzatmadan özüyle söylersek: Ücretli metalaşmış bir kurumda metalaşmamış bir ilişki, teori veya bilgi üretimi akla realiteye uymaz, böyle bir durumda sermaye gruplarına karşı bağımsız bir bilgi üretimi yapılamaz, özü gereği yansız ve açık olması gereken bilimsel bir bakış, teori veya mühendislik başarılamaz.
Metalaşmış bir dünyada insanın değeri de metalaşmaktan kurtulamaz.