Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir, Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, Gıda Mühendisleri Odası Adana şube Başkanı Şehmus Alparslan, tarladan çatala kadar tüm aşamalarda gıda güvenliğinin, gıda güvencesinin sağlanması ile halkın hem ucuz gıdaya hem de insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek her türlü etkenden uzak gıdaya ulaşabilmesi sağlanması gerektiğini savundu.Karademir, Köse ve Alparaslan yaptıkları yazılı açıklamada, “Yoksullaşan Türkiye’de Gıda Hakkını Konuşacakken, Ölümler Düştü Yüreğimize’’ diyerek şu görüşlere yer verdiler:
“TMMOB’ye bağlı Gıda Mühendisleri Odası Adana Şubesi ve Ziraat Mühendisleri OdasıAdana Şubesi ile Adana Veteriner Hekimler Odası olarak, her yıl 16 Ekim’de geleneksel olarak kutlanan Dünya Gıda Günü etkinliğini, bu yıl da değişik etkinliklerle kutlamayı planlamıştı.
Anayasal bir kuruluş olan meslek kuruluşlarının, demokratik kitle örgütü kimliği, halktan ve emekten yana olan duruşlarıyla, özgür ve bağımsız bir yaklaşımla, gerçekte yoksulluğun nedenlerinin ve çözüm noktalarının ortaya konmasının ülkemiz adına faydalar getireceği düşünülmüştü.
Ancak 10 Ekim 2015 tarihinde TMMOB’nin de düzenleyicisi olduğu Emek, Barış ve Demokrasi Mitinginde patlayan bombalar sonrası ortaya çıkan katliam nedeniyle TMMOB’nin almış olduğu merkezi karar gereğince,16 Ekim Dünya Gıda Günü etkinliğimiz iptal edilmiştir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekirse; 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da düzenlenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitinginde bombalarla insanlarımızı katleden, katilleri tanıyoruz. Dün söylediğimiz gibi bugün de söylüyoruz; bu katiller dünyada barışı, kardeşliği, halkların eşit bir şekilde yaşamasını istemeyen, gıdanın hakça paylaşıldığı, savaşların yaşanmadığı bir dünyayı reddedenlerdir. Bu katiller; Emperyal yönetim anlayışıyla, gıdayı, suyu, enerjiyi, toptan bir yaklaşımla dünyanın bütün doğal kaynaklarını bir hegemonya aracı olarak kullanarak kendi sığ ideolojilerini dünyaya kabul ettirmek isteyen emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileridir. Bu katiller; Dünya’daki her insanın, temel hakkı olan yaşamı sonlandırmanın yaşadığımız yüzyılda dahi korkunçluğunu öğrenememiş, idrak edememiş, sevgisiz ve aşksız insanlardır.
Barış ve kardeşlik düşünceleriyle savaşların sonlandırılıp, insanların özgür, demokratik ve emeklerinin karşılığını alarak mutlu bir yaşam sürmesini isteyenlere yönelik yapılan bu saldırı asla kabul edilemez. Yapılan bu saldırılarla bu ülkenin aydınlık yarınlarını inşa etme düşüncesinde olanları yok etme arzulanmışsa bilinmelidir ki bu asla mümkün olmayacaktır. Savaşa karşı-barışı, eşitsizliğe karşı-eşitliği, gericiliğe karşı-ilericiliği savunanlar mutlaka kazanacaklardır.
Yaşadığımız çağda küresel bir silaha dönüşen su, gıda ve enerji bizim gibi ülkeler üzerinde en önemli hegemonya aracıdır. Bunun yanı sıra Dünyadaki birçok insan, iklim değişikliği, savaşlar ve doğal felaketlerden dolayı yıkımlara maruz kalmakta, bu durumdan en çok etkilenenler de çoğunlukla kırsal kesimde yaşayan ve tarımla uğraşan yoksul aileler olmaktadır. Kırsal kesimde yaşayan ve tarımla uğraşan insanlar; yoksulluk ve açlık riski altında olmakla beraber kaynaklara da sınırlı bir erişim içerisindedirler. Bu nedenle kırsal kesimde sosyal korumaların en üst seviyelere çıkarılması gereklidir.
Kontrol altına alınamayan gıda fiyatları ülkeler için bağımsızlık sorunu haline gelebilmektedir. Geleceğimiz üzerinde söz sahibi olmak için kendi kendimizi yönetebilme yeterliliğimiz olmalıdır. Türkiye gibi potansiyeli yüksek bir ülkenin özellikle küçük çiftçileri göz ardı etmeden üretmesi, üreticisini koruması ve üretimin sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir.
Tarım, gıda ve su konuları ülkeler için stratejik konular olmakla beraber gelecekte ülkelerin dünya üzerindeki önemini belirleyen maddeler olmaya adaydırlar. Gıda fiyatlarının artışı, en çok yoksul kesimleri etkileyecek, yaşanan doğal afetler, mali krizler, savaşlar ve politik sorunların da olumsuz etkisiyle dünyadaki açların sayısını daha da arttıracaktır. Aslında, dünyada yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetmezliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır.
Tarladan çatala kadar tüm aşamalarda gıda güvenliğinin, gıda güvencesinin sağlanması ile halkın hem ucuz gıdaya hem de insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek her türlü etkenden uzak gıdaya ulaşabilmesi sağlanmalıdır.
Bizler dünyanın doğal kaynaklarının ve gıdanın hegemonya aracı olarak kullanıldığı bir yaşamın sürdürülebilir olmadığını biliyoruz. İnsanı aç, toprağı aç, hayvanı aç olan bir ülkede, bunlar yetmiyormuş gibi emek, barış ve demokrasi için yüreği sevgiyle dolu insanların hunharca katledildiği bir yerde kutlama yapılamayacağını söylüyoruz.
Ancak yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizin barış ve kardeşlik duyguları içinde, bilimsel esaslara dayalı, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak var olması için mücadelemizi sonsuza kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna bildiririz.”