Tarih: 24.12.2020 21:49

YURTTAŞIN 'ÖNCELİĞİ' EKONOMİ...

Facebook Twitter Linked-in

MAK Danışmanlığın yaptığı ankete göre halkın; yüzde kırkdördü ekonomik sorunlardan, yirmiikisi covid 19’dan, onbiri sınırotesi bunalımdan, altısı adaletten, onu diğerlerinden, yedisi de kararsızlardan “öncelikli sorun” olarak söz etmiş!

Halkın “ekonomik” durumu “hiç bu” denli bozulmamış/ hiç bu denli büyümemiş gibi…

Öyle ki; bir yandan işyerleri kapanıyor, bir yandan yeni işsizler oluşuyor, bir yandan yıllardır dirsek çürütenler yaşamla boğuşuyor, bir yandan mutfakta tencere kaynamıyor, bir yandan yeni gereksinmeler ortaya çıkıyor, bir yandan yaşam sürüyor…

“İktidar” ağızıyla kuş tutsa beni inandıramaz “ekmek ye doy/ eve kim ekmek götüremiyormuş bakalım/ yoksulluğu bitirdik/ iş var ama beğenilmiyor/ kim aç kalmış söyleyin bana/ bizdeki asgari ücret çoğu ülkeden iyi” diyenleri içinde barındırıp, bir yandan da bunları koruyup/ kolladığı için!

Hem “biz halkımızın yanındayız” diyeceksiniz, hem de “açlıkla” sınayıp, “yoksulluğu bitirdik” diyeceksiniz; içten değilsiniz!

***

Yapılan ankette, “ekonomik sorunu” öncelikli sayanların çoğunluğu, “iktidarı” şaşırttığı kadar beni şaşırtmadı!

“İktidar”, nasıl “ekonominin” sorun olmadığını ileri sürüyor, “sorun” diyenleri parçalayıcı/ bölücü/ yıkıcı olarak tanımlıyorsa…

“Tam tersi”, ekonomide sorun olduğunu/ yurttaşların yoksulluğa itildiğini/ ekmekle doyulmaya çalıştığını/ “iktidarın” tek etraflarını çeviren çemberi görebildiğini ileri sürerek; “bunları” görmeyenleri/ görmek istemeyenleri halkı açlığa/ işsizliğe/ bir başınalığa/ doyumsuzluğa itiyorlar diye tanımlıyorum!

***

Adana sokaklarında/ caddelerinde gezerken, “kim bunların” nedeni demek “suç” değil kanımca!

Covid 19 nedeniyle insanlar üç adım arayla söyleşiyorlar artık! Hepsi ekmeğinin/ geçiminin derdinde!

Banka kapılarında, kaldırım boyunca, “günlük bedel” ödeseniz beklemeyeceğini düşündüğünüz her yaştan insanlar kuyrukta bekliyor! Ayakta duran/ duramayan herkes…

İnsanların banka kapılarında beklemesinin amacı “zevk” midir acaba, ya da “biraz da burada zaman yitireyim” demek için midir?

Kesin borcu vardır, gecikmesi vardır, zorlanması vardır… Biraz önünü görebilmek, biraz uzatabilmek, bankaya “istemese de” biraz daha tutsak olmak için oradadır!

Yaz aylarında, “iktidarın” piyasayı canlandırmak için altı ay ödemesiz açtırdığı, açarken de gürültü kopararak anlattığı/ deniz kıyılarını canlandırdığı/ patronları sevindirdiği “ucuz kredilerin” ödemeleri geldi/ çattı!

“Kurtuluş umuduyla” dar gelirlinin, emekçinin, esnafın, emeklinin, asgari ücretlinin eline “o dönemde” ilkyaz güzelliğiyle gelen kredinin dönüşleri geldi-çattı!

Dar gelirlinin, emekçinin, esnafın, emeklinin, asgari ücretlinin “altı aydır” hiçbir yönüyle durumu iyileşmedi/ gelirinde artış olmadı/ esnafın yüzü gülmedi/ emekliye destek yapılmadı/ asgari ücretli çalışma koşulları iyileşmedi ki, hem borcunu ödesin, hem de geçimini sağlasın…

Bir “maske, sosyal aralık, temizlik” olunca sorun çözülüyor sanki…

Yaşamın ekonomisi, yaşamın geçimi, yaşamın doyumu…

***

Dün asgari ücret için üçüncü kez toplandılar…

Her yıl aralık ayında işverenler, işçi sendikaları, hükümet üyelerinden oluşan kurul “asgari ücreti” belirlemek için bir araya gelirler! Nasıl oluyorsa, hiçbir zaman “işçi sendikalarının” önerileri dikkate alınmadan, işveren/ hükümet üyelerinin “uygun bulduğu” rakam benimsenir!

Aslında dikkate alınacak bir sürü “ölçüt” vardır, asgari ücretin oluşturulmasında; yurttaş beslenmesinden, dinlenmesine varana değin birçok konuda zorlanmayacaktır, karşılama gücü olabilecektir…

Şu an DİSK’in önerdiği üçbinsekizyüz lira bile, bugünkü koşullarda yeterli olamayacağı bilinmesine karşın; üçbin liranın da “zor” olacağı konuşuluyor!

İlk iki toplantıda “temenni” ağırlıklı konuşmalar yapıldı, “emekçimizin yaşamını kolaylaştıracak en iyi rakam verilecek” diyen olmadı!

Dünkü toplantıda TÜİK, ikibinsekizyüz liraya yakın bir öneride bulundu!

Dördüncü toplantıda verecekleri karar ne olacaksa artık, “patronun ekonomisini” korumak için ne yapacaklarsa artık, asgari ücretlinin maaşını artırmadıkça “piyasanız” canlanmasını nasıl sağlayacaklarsa artık…

Sistem, kendi çarpık/ hakça olmayan bölüşümünü nasıl koruyacaksa artık…

***

Televizyonda bir/ iki kanal dışında yurttaşın geçimini/ doyumunu/ asgari ücret-emekli maaşı konularını dile getirmek istemiyor bile; varsa/ yoksa konuşulması gereken covid 19…

Yurttaşın ekonomi ile covid 19 “önceliği” yarı/ yarıya, sözüm ona iki katı!

Asgari ücreti, emekli maaşını bir yana bırakıp covid 19 için “aşı” konuşuluyor!

Bir de şimdi “mutasyon” olayı çıktı; kurtul kurtulabilirsen artık oluşturulmak istenen korkudan!

“Korku” diyorum; ilaç firmaların kaygısı, “aşı kullanım” oranının düşüklüğü… Bunun için de “yeni korkular” üretilmeye başlandı!

Biliyor musunuz, yurttaşı “önceliği” ekonomi olmayı sürdürecek; nedeni ekonomik gücü olan kurtulacak!


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —