Prometheus’un Sönmeyen Ateşi

Prometheus’un Sönmeyen Ateşi


Bir mitoloji kahramanı olan Prometheus, akıl gücü ve yaratıcılığın tanrılara değil insana ait nitelikler olduğunu öne sürerek tanrılara karşı ilk suçunu işler. İnsan ile tanrı arasında ya da tanrıların egemenliği ile akla ve adalete dayanan bir insani düzen arasında insandan yana bir seçim yapmıştır.

Böylece tanrıların sofrasını paylaşmak dururken onlara başkaldırmayı seçtiği için Zeus tarafından cezalandırılır. Prometheus da öcünü, ateşi tanrılardan çalıp insanlara armağan ederek alır.

Ateşi ele geçiren insan, artık gerçek yaratıcının kendisi olduğunu, bir başka deyişle tanrının insanın kendisinden başka bir şey olmadığını öğrenir. Prometheus'un bağışlanmayan eylemi, adalet duygusu ve özgürlük mücadelesinin ilk meşalesini böylece tutuşturur.

Prometheus'un karşı çıktığı tanrılar düzeninde her tanrıya bir paye verilmiştir. Tanrılar elde ettikleri bu sus payı karşısında Zeus'un egemenliğine boyun eğmektedir. Gerçekte Zeus'un gücünün gerisinde, ortak çıkarlar ve buna dayanan teslimiyetten başka bir şey bulunmaz.

İşte böyle bir çıkar paylaşımına karşı çıkan Prometheus'un direnişi, özgür düşüncenin ve adalet duygusunun satın alınamayacak insanlık değerleri olduğunu kanıtlar.

Prometheus ile Zeus arasındaki çekişme, bir anlamda efendiler ile köleler arasındaki sonsuz mücadelenin başlangıcıdır. Bundan ötürü özgürlük ve adalet mücadelesinin en trajik öyküsü olan Prometheus destanı, aynı zamanda insanlığın en büyük ütopyasını oluşturur.

İnsan, akıl gücünün kaba güçten üstün olduğunu, özgür düşünceye gem vurulamayacağını ve adalet duygusunun yok edilemeyeceğini ilk kez bu ütopya ile dile getirir. Yeryüzünde bu ütopyadan vazgeçmeyen bir tek insan kaldığı sürece Prometheus'un ateşinin sönmeyeceği kesindir.

Gerçekte bugüne kadar insanı köleleştirmeye yönelik tüm girişimler, ne özgürlük ve adalet için verilen mücadelenin önüne geçebilmiştir ne de bu ideali yok edebilmiştir. İnsanlık tarihi, düşüncenin tutsak edilemeyişinin, özgür iradenin teslim alınamayışının tarihidir.

Öte yandan ezilenlerin ve tutsakların varlığı, yalnızca zincire vurulanların değil, aynı zamanda zincire vuranların özgürlüğünü de elinden almaktadır. Tanrılar tanrısı Zeus'un gerçekte sonsuza kadar zincire vurduğu Prometheus'un tutsağı olmaktan kurtulamayışı gibi.

O halde gerçek özgürlük ve adalet, yalnızca zincirlerin çözülmesiyle değil, aynı zamanda zincire vuranların ortadan kalkmasıyla gerçekleşecektir. Tıpkı Prometheus'un son haykırışında dile getirdiği gibi:

“Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni, oysa benim işkencelerimin sonu yok Zeus tahtından düşmedikçe”.

(Prometheus’un Sönmeyen Ateşi. Tülin ÖNGEN. Alan Yayıncılık. 1994)

Sevgili insanoğlu,

Bir karar vermen gerekiyor.

Bir yanda bu dünyayı yöneten ve sömüren, bu dünyanın nimetlerine haksız yere el koyan Zeus ve onunla çıkar birliği yapan efendiler. Diğer yanda akıl gücü ve yaratıcılığın gerçek sahibi olan, buna rağmen sömürülmekten kurtulamayan, ezilen, sömürülen ve hor görülen insanlar.

Sen hangisini tercih edeceksin?

İnsanlık aleminin kanını emen Zeus ve ekibinden yana mısın, yoksa akla ve adalete dayanan bir insani düzenden yana mısın? Artık bu konuda bir karar vermen gerekiyor.

Ateşin, sürekli insanda kalıp dünyayı aydınlatmasını mı istiyorsun, yoksa bu dünyanın Zeus’larında mı?

Karar vermen yetmiyor, eyleme geçmen gerekiyor. Çünkü her eylem, harekete geçirilmiş bir sebeptir. Eyleme geçebilmen içinse güçlü inançlara sahip olman gerekiyor. Çünkü insan davranışlarını yönlendiren, ne istediğini görmesine ve onu elde etmesine yarayan kuvvetler arasında, en güçlüsü inançtır. Özünde insanlık tarihi, insan inancının tarihidir.

İnsanlığın en büyük ütopyası, Prometheus destanına inanıyor musun?

Dünya insanlık tarihi göstermiştir ki, zincirleri çözüp özgür kalmak yetmiyor. Çünkü zincire vuranlar fırsatını bulduğu anda daha kalın, daha güçlü zincirlerle tutsak ediyorlar insanlığı. O halde aynı zamanda zincire vuranların gücünün ellerinden alınması, zincire vurma mekanizmasının ve sistematiğinin yok edilmesi, ortadan kaldırılması gerekiyor.

Var mısın buna?

Sevgili insanoğlu,

Hiçbir mevsim sonsuza kadar sürmez. Kış da sonsuz değildir. Bugün zorluklar varsa bile, ilkbahar mutlaka gelecektir. Yeter ki sen inan. Bazı kimseler için kış demek, kış uykusu demektir. Diğer bazıları için, kızağa atlayıp kaymak demektir.

Tercihini yap insanoğlu.

Yaşamını kış uykusunda geçirip “on altısında ölüp altmışında gömülmek” mi istiyorsun, yoksa kızağına atlayıp daha adil, sömürüsüz, ne ezen ne ezilenin olduğu, barış ve özgürlük türkülerinin söylendiği bir dünyaya mı açılmak?

Bak Türkiye’ye. Bak, dörtnala gelip uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan, bu cennet’e, bu cehennem’e iyi bak.

Zeus’un çevresinde bulunan herkese bir paye verilmiştir. Bunlara ya bir koltuk ya da devlet bankalarından geri ödenmeyecek krediler tahsis edilmiştir. Oturmuşlar çıkar sofrasına, aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yemektedirler. Efendiler elde ettikleri bu sus payı yüzünden Zeus’a boyun eğmektedir. Bu sus payları olmasın, Zeus’un ne gücü kalır ne de egemenliği.

Bu dünyanın nimetlerini kendileri yediği için sana öbür dünyada köşkler ve huriler vadedenlere daha ne kadar inanacaksın? Dünyanın öküzün boynuzunda olmayıp güneşin etrafında döndüğünü, senede ardı ardına dört mevsim yaşanırken sana sadece kış mevsiminin düştüğünü, efendilerin, diğer üç mevsimi kendilerine ayırdıklarını ne zaman farkedeceksin?

Farklılığını ortaya koyup, bu dünyada ben de varım diyerek kendin olabilecek misin? İnsanı edilgen, zavallı, çaresiz bir hale sokan; çevre, yetiştirilme biçimin, gelenek ve göreneklerini bir yana bırakıp, çemberin dışına çıkıp, farklılığını ortaya koyup zalimlere karşı haykırabilecek misin?

Tek başınayken bir hiç olduğunu, diğer insanlarla işbirliği ve güç birliği yapınca bentleri yerle bir edecek, önüne geçilmez bir sel olacağını biliyor musun? Çıkar ve amaçlarını savunurken örgütlü hareket edebilecek misin?

Sen, insanoğlu!

Bütün bunları yaparken aykırı hareket edebilmenin nesnel koşullarına sahip olabilecek misin? Aykırı hareket ederken üzerine gelecek saldırı, taciz, vb. baskılara dayanabilecek misin?

Yaşadığın hapishanenin duvarlarını yıkıp özgür mü olmak istersin, yoksa o hapishanede, öğretilmiş ya da öğrenilmiş bir çaresizliğin kıskacında ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum mu yaşamak istersin?

Bundan böyle “mış” gibi mi yaşayacaksın, yoksa gücünü korkudan değil kendi değerlerinden alarak mı yaşayacaksın?

Prometheus’un sönmeyen ateşini taşıyıp gelecek kuşaklara devretme gücünü ve kararlılığını kendine görebiliyor musun?

20 Ağustos 2013.

Mahmut TEBERİK

Mahmut TEBERİK

26.10.2013 00:04:44

YAZARLAR


29 İLDE 62 BİN KİLOMETRE ŞEBEKE 7.3 MİLYON ABONE

KÖPEĞİNİZİ GEZDİRİRKEN KENEYE KARŞI ÖNLEM ALIN!

DOĞRU’DAN, VERGİSİZ İTHALAT KARARINA ELEŞTİRİ

AŞURENİN FAYDASI ÇOK AMA!

KİŞİNİN HAYATININ HER ALANINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLİYOR!

BARUT: ÇİFTÇİYE SIFIR GÜMRÜKLE İTHALAT DARBESİ

BAYRAKTAR: 2025 TARIMDA AFET YILINA DÖNÜŞTÜ

ADANA VALİLİĞİ'NDEN BAŞKAN VEKİLLİĞİ SEÇİMİ AÇIKLAMASI

VALİ KÖŞGER’İN 15 TEMMUZ MESAJI

ZEYDAN KARALAR’IN KOLTUĞUNA KİM BAŞKAN VEKİLİ OLACAK?

AK PARTİ’DE “15 TEMMUZ TEMALI RESİM SERGİSİ”

“KARALAR BU DOSYANIN TÜRKAN SAYLAN’I OLACAK!”

SANCAK, DEMİRSPOR'U DEVRETME KOŞULLARINI AÇIKLADI

ADANASPOR TOPBAŞI YAPIYOR

GAZETECİ KERİM HOŞFİKİRER VEFAT ETTİ

SANAYİ ODASI BAŞKANI KIVANÇ’TAN 15 TEMMUZ AÇIKLAMASI

KABIZLIĞA NEDEN OLAN ALIŞKANLIKLAR VE HASTALIKLAR