Moskova'ya, 1919'da Vladimir Gardin tarafından kurulan ve dünyanın ilk sinema okulu olarak kabul edilen "Sovyetler Birliği Devlet Sinematografi Enstitüsü"nde sinema okumaya gitmiştim.
Kararım tepkiyle karşılanmıştı.
Gidipte Komünist mi olacaksın demişlerdi.
Gidip adam oldum.
Okulu ve arkadaşlarımı çok sevmiştim.
O sıralar Nazım'da Moskova'daydı.
O'nu görmeyi çok istiyordum.
Ama mümkün görünmüyordu.
Bir gün Nazım'ın okula gelip söyleşi yapacağını öğrenince sevinçten havalara uçtum.
Moskova'da tanışıp aşık olduğu Vera Tulyakova ile birlikte geldi.
Genç kadının evli ve bir kızı olduğunu bir yıl sonra öğrenecekti Nazım.
Uzun bir söyleşi oldu.
Edebiyattan, sinemadan ama daha çok şiirden söz etti.
Ve şiirler okudu coşkuyla.
Söyleşi sonrası yanına gidip hayranı olduğum sevgili Nazım"la tanıştım.
Adanalı olduğumu öğrenince yakın ilgi gösterdi.
Bursa cezaevinde birlikte hapis yattıkları Orhan Kemal' i sordu.
Selam söyledi.
Sıcak bir dostluk kuruldu aramızda.
O akşam Moskova'nın en eski caddelerinden Arbat'ta bir meyhaneye gittik.
Türkiye'yi ne kadar özlediğini anladım.
Votkaları arka arkaya devirirken hayattan, aşktan, dostluklardan söz ettik.
Unutulmaz bir akşamdı.
Sabah olmak üzereydi.
Hesabı istedik.
25 rubleydi.
25 rubleyi ödemek için cebimden son param olan fotoğrafını gördüğünüz 25 rubleyi çıkardım.
Elimi tuttu.
Sende kalsın dedi ve hesabı ödedi.
O günün bir anısı olarak sakladım.
Aydın Sihay