Barış Manço kimi ifade ediyordu, kendi hallerini mi anlatıyordu, bilmiyorum ama şöyle bir şarkısı/şiiri vardı: “Sözüm meclisten dışarı dostlar/ Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum/ Hani dilim dilim doğrasalar beni/ Marmara, Ege, Karadeniz/ Ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum” / (…) Hani ince kıyım doğrasalar beni /Akdeniz cacık olur diyorum/ Ve hatta Atlas Okyanusu/ Ve hatta Hint Okyanusu/ Ve hatta hatta Büyük Okyanus bile cacık olur diyorum/ Böyle cacığa (…)”
Böyle cacığa eğitim mi, memleket mi dayanır?
Maalesef eğitim egemenlerin ideolojik aracı olmaktan çok daha öteye geçmiş, aynı zamanda bizzat çocuk sömürüsü, kârlı bir sektör haline gelmiş. Bir taşla birkaç kuş değil, tüm çocuklar ve hayat vurulur hale gelmiş.
MEB’in son birkaç günlük öne çıkan icraatlarına bakarsak, yine bir bölme parçalama ayrıştırma yolu bulmuşlar “ihtisaslaşma”. Bakan Tekin “Özel Özel Eğitim Dernekleri Konfederasyonu buluşma” toplantısına katılmış, orada konuşma yapmış. Bakan Yardımcısı Ökten “imam hatipliler” ile buluşmuş, bütçe görüşmeleri var.
Bakanlığın açıklamasına göre “Mesleki eğitimde ‘ihtisaslaşmış’ okullar hayata geçiriliyor. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla yayımlanan ‘Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi’ndeki istihdamın kolaylaştırılması için ‘bölge’, ‘ihtisas’, ‘sektör içi’ ve ‘sektöre entegre’ olmak üzere 4 yeni okul modelinin hayata geçirilmesi için çalışmalar sürüyor. Sektörlerin nitelikli iş gücü ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla daha önce meslek lisesi çatısı altında ‘denizcilik’, ‘tarım’, ‘ticaret’ ve ‘turizm’ alanlarında eğitim verilen 494 okul, ‘ihtisaslaşmış okullar’ kapsamına alındı” (Açıklama MEB’in resmi web sitesinde).
Tüm bu bölme parçalamalar metalaşmanın bile ötesinde özel sektöre, patronlara kaynak transferine varıyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin “Özel Özel Eğitim Dernekleri Konfederasyonu tarafından Antalya'nın Kundu Oteller Bölgesi'nde düzenlenen ‘7. Özel Eğitimde Rehabilitasyon Merkezlerinin Rolü ve Eğitim Niteliklerinin Artırılması Türkiye Buluşmaları’nda ‘Özel Özel Eğitim Dernekleri Konfederasyonu kapsamında 3 bin 284 özel kurumda 700 bine yakın öğrencinin eğitim öğretim süreçlerini devam ettirdiğini belirterek, bu kurumlarda biyometrik kimlik doğrulama sisteminin en kısa sürede hayata geçirileceğini bildirdi” ve “Özel bireylere yönelik çalışma yapan ve katkı sunanlara teşekkür etti” (Açıklama MEB’in resmi web sitesinde).
Özel gereksinimli çocuklar devletin özel sektöre terk ettiği, dahası en ciddi kaynak transferi yaptığı alanlardan biri haline gelmiş bulunuyor. Eğitimde metalaşma ve özelleştirmenin en uç örneklerinden birini oluşturuyor.
Özel gereksinimli olmak bile sermayedara kaynak transferine, sömürü konusuna dönüşüyor.
Okul kademeleri, okul türleri, bölgeler, tek cinsli okul, MESEM, meslek okulları, özel, sektör, ihtisaslaşma vb. bunlar ne anlama geliyor?
Maalesef çocuklar da toplum da eğitim ve okullar da lime lime bölünüyor, parçalanıyor. Bu parçalanma öyle bir hal aldı ki artık bölgeler değil, mahalle düzeyinde bile ayrıştırılıyor, çocuklar milimlik puanlarla ayrıştırılıyor, aileler milimlik zenginliklerine göre zümrelerine göre ayrıştırılıyor.
Tüm bunlar; insanı, toplumu, hayatı lime lime bölen parçalayan ayrıştıran metalaştıran olumsuz fiiller eğitimin amacı olabilir mi? Dahası tüm bunlar halkın kaynağı ile resmi güç ve kamu kaynağı ile yapılıyor. Halka karşı halkın kaynağı bazı zümre ve sınıflara peşkeş çekiliyor. Bütçeleme bunun en somut ayağını oluşturuyor.
Hani millettik? İyi günde de kötü günde de varlıkta da yoklukta da birlikte olacaktık.
Tüm canlılığın da eğitimin de temeli hakların ve uygun şartlarının sağlanmasından geçiyor. Yaşam hakkı nedir? Her canlının beslenmesi yaşam hakkının ayrılmaz parçası, yemek ve su insanın ayrılmaz parçası, varlık şartı. Eğer bu sorunlar yaşanıyorsa her şeyden önce su, beslenme, barınma gibi sorunlar için bütçeleme yapması gerekmiyor mu? Cumhurbaşkanının, Bakanlığın bütçesi pek öyle gözükmüyor.
Bakanlığın kendi resmi web sitelerindeki bütçe görüşmelerinde neler ifade ettiklerine dair açıklamadan: “19 milyar 709 milyon lirası ilköğretim öğrencilerinin ücretsiz ders kitabı giderleri, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim uygulaması kapsamında öğle yemeği giderleri ve özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerin taşıma giderleri için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak ödenek, 1 milyar 300 milyon lirası okullarda kullanılacak kömür alımları için Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde tefrik edilen ödenek, 25 milyar 171 milyon lirası aday ve çıraklara ödenecek devlet katkısı için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinde tefrik edilen ödenek olmak üzere eğitim bütçesinin 1 trilyon 619 milyar 907 milyon 408 bin lira olarak öngörüldüğünü söyledi” (Alıntı MEB’in resmi web sayfasından).
Yani 1.6 trilyonluk bütçeden en temel ihtiyaçlar için sadece 19 milyar ödenirken çocuk sömürüsü yetmiyormuş gibi üstüne üstlük bir de patronlara 25 milyar transfer.
Dahası bakan ne tür suistimaller de yaptıklarını farkında olmadan itiraf ediyor: “MESEM'lerdeki suistimallerle ilgili bir dizi düzenleme yaptık.” Bütçe komisyon görüşmelerinde bizzat bakanın ifadeleri: “Mesleki eğitim merkezleriyle (MESEM) ilgili bazı eleştiriler olduğunu belirten Tekin, ‘Biz de başladığımız andan itibaren MESEM'ler yani bu başlattığımız projeksiyonda suistimallerin yaşandığını gördük. MESEM'lerdeki bu suistimallerle ilgili bir dizi düzenleme yaptık ve bu suistimaller tamamen önlenmiş durumda’ ifadelerini kullandı. Bu konuda aldıkları önlemlerle ilgili bilgiler aktaran Bakan Tekin, bunlar arasında her öğrencinin devlet katkısından bir defaya mahsus yararlandırılması, İŞKUR aktif iş gücü, kurs veya programlardan yararlananlara devlet katkısının ödenmemesi, önceki öğretmenlerin tanınması kapsamında mesleğinde ustalık belgesi alabilecek durumda olanlara devlet katkısı ödemesi yapılmaması gibi konular bulunduğunu ifade etti” (MEB’in kendi web sayfasında bu ifadeler).
Bakanlığın itiraf etmediği, ifade etmediği daha temel suistimaller var. En büyük suistimal çocukları MESEM altında yamaklığa, çıraklığa, çocuk işçiliğine, çocuk sömürüsüne transfer etmek değil mi, bir de bunun tüm yükünün çocuklara bindirilmesi ve ödemelerini kamu bütçesinden yapmak, böylece patrona taşerona partidaşa kaynak transfer etmek değil mi? Hem de işsizlik vb. fonlardan, halkın fonlarından.
Eğitim ve okul temel bir hak değil, sektörün kâr nema alanı olmuş, MESEM ve meslek okulları eğitim ve okul amaçlarına hizmet etmekten çıkmış, çocuk sömürüsüne dönüştürülmüş, imam hatipler muhafazakar dinci yetiştirme ocaklarına dönüştürülmüş. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden en büyük paylar da yine bunlara ayrılıyor, her çocuğa nitelikli eğitim değil taşerona, patrona, partiye, tarikata nema sağlama bütçelemenin temel ilkesi haline gelmiş bulunuyor.
AKP’ye, Bakanlığa, muhalefete, herkese basit bir soru: Eğitimin herhangi bir araçsallaştırmaya yol açmadan herkes için, insan, toplum ve hayat için, herhangi bir gerekçe saymadan “kendinde amaç” olarak kabul edilebilecek bir tanım veya birkaç amacı nedir, neler olmalıdır?
Merak ve bilme kendinde bir amaç mı? Her çocuk ve canlının kendini geliştirmesi kendinde bir amaç mı? Her bir şeyin, insan ve toplumun, kendini ve kendi geleceğini kendi bilgi akıl istem iradesiyle belirleme istemi -özgürlük ve bağımsızlık fikri- kendinde bir amaç mı? İnsan ve toplumların bilgi beceri edinimi, kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi, özgürleşmesi eğitimin en temel amaçları mı?
Peki, bunların şartları nedir, bütçe ne anlama geliyor?
Bütçelemenin ilkesi, bu temel hak ve özgürlüklerin mevcut kaynaklarla nasıl sağlanabileceğidir. Yani bütçeleme bu temel hakların ve özgürlüklerin ayrılmaz parçasıdır. İkinci kuşak ve üçüncü kuşak haklar diye adlandırmak çok uygun değil, bunlar birer farklı derece veya basamak değil, temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz parçaları ve şartlarını oluşturmaktadır.
Eğitimin de bütçelemenin temel ilkesi; tam da temel hak ve özgürlüklere yönelik kendinde amaçların gerçekleştirilebileceği şartları herkes için eşit ve adil bir şekilde sağlamak olmalıdır.
Temel hak ve özgürlükleri paranteze alsak, yine de geriye genel bir ilke kalır: Herkese eşit ve adil bir eğitim, eşit ve adil bir bütçeleme.