durmuş düşünür,
bulut mu olsam gemi mi yoksa
-----------------------------------------------------
Gece Nazım ve Orhan'la derin bir sohbetin içindeydik.
Hani "rüyamda görsem inanmam" derler ya artık ben inanıyorum.
Bursa cezaevindeyiz.
Nazım, Orhan (Kemal) ve ben oturmuş çay içiyoruz.
Sonradan aramıza bir kız yüzünden 17 yaşında katil olup hapse düşen ressam Balaban'da katılıyor.
(Küçük bir not: Balaban ressamlığı Nazım'dan öğrenmiştir. Öğrencisidir yani)
Orhan küçük bir öyküsünü okuyor önce.
Sonra da Adana'yı soruyor bana.
Uzun uzun anlattırıyor.
Sonra da Nazım İstanbul özlemiyle yeni yazdığı "Bulut mu olsam" adlı şiirini okuyor.
Şiir bitince masaya bir hüzün çöküyor.
Kalbim bir an duracak gibi oluyor.
Bir kaç damla gözyaşı yuvarlanıyor masaya.
Derin bir ahhh çekerek çaylarımızdan bir yudum alıyoruz.
Nazım yüreğimi burkan başka şiirlerini de okuyor.
Sabaha doğru izin istiyorum.
"Annem merak eder izninizle ben rüyadan çıkayım" diyorum.
Türk edebiyatının ve resminin büyük ustalarına sevgiyle sarılıyor ve ellerinden öpüyorum.
Nazım arkamdan "yine bekleriz" diyor.
"Ben de sizi yine rüyama beklerim"
diyorum gülümseyerek.
Aydın Sihay