Adana’da yaz havası… Kalabalığın arasından zor geçiyoruz. Böylesi kalabalıklara pek tanık olmuyoruz! Adana güneşinin ışıttığı yüzler kaldırımın bordür taşlarına oturmuş, kimi ayakta, kimi ağaç gölgesinde bekliyor! Koca salonun içi çoktan dolmuş! İçeriden yapılan anonsta “salonun” dolu olduğu belirtiliyor, gelenlerin gösterdiği ilgiye teşekkür ediliyor!
Son yıllarda özellikle sözü edilen “bindirilen kalabalıklardan” değil, birçoğu yürüyerek ya da dolmuşa atlayarak gelmişler! Hemen önümüzde bulunan iki kişinin sesi kulaklarımda… “Ne değişti” diyor biri, öteki hazır yanıtlı “ne değişmesi” diye soruyor. O da “biz zaten adamı televizyondan görüyoruz, burada da ekrandan göreceğiz; bir değişiklik var mı” diye soruyor, diğeri de “haklısın da, elimizdeki bu; yapacak bir şey yok” diye karşılık veriyor!
***
Salonun dışında kurulmuş dev ekranının olduğu bölüme bariyerlerin arasından “polis kontrolünde” geçiyoruz! Gelenler salonda olamamanın üzüntüsünü yaşıyor! Seksenli yıllardan bu yana süren dostluğumuzun örneklerinden Eyüp Demiröz’le buradayız. Bulunduğumuz alanda “salon kalabalığı” olduğunu düşünüyorum, yine üç/ beş katı yollardalar!
Kanımca; salonun yeterli olmayacağı önceden öngörülebilmişti mutlaka da… Adana’dan önce İzmir, ardından Kayseri’de yapılan buluşmalar da salonda gerçekleşince Aski Atatürk Kapalı Spor Salonu seçilmiş olmalı! Salonda bulunanların beş katı dışarıdaydı kalabalığın! Evden çıkacak durumu mu var ki insanların; yine de koşarak “görebilmek” için gelmişti herkes! Ocaklarında “acı/ yokluk” kaynarken, alanlarda “her şey çok güzel olacak” diyen Ekrem İmamoğlu’nu canlı canlı görmek istemişlerdi…
***
Evet, pazar günü İstanbul Anakent Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Adana’daydı! Yalnız Adana’dan değil, komşu illerden Mersin, Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Kilis, Osmaniye’den de katılanlar vardı! İmamoğlu’nun “ön seçim buluşmaları” adını verdiği, 23 Mart’ta yapılacak olan önseçimde partililerin desteğini göstermeleri için gezilere çıkmuştı. Bu desteği de “Vatandaşlarını eşitlikte birleştiren, kurtaran, bu ülkenin sahibi milleti yapan Atatürk’ün iradesi bize devletin sahibinin halkımız olduğu gerçeğini hatırlatmamızı söylüyor” sözleriyle dile getirdi.
Yaklaşık çeyrek yüzyıldır ülkeyi yöneten, her geçen gün yaşamı daha zorlaştıran “iktidara” karşı birlik olunması gerektiğini vurgularken de “birliğimizi, beraberliğimizi göstereceğiz, ardından demokrasi, adalet, refah isteyen herkesle bütünleşeceğiz. Halkımızla omuz omuza vereceğiz, bu zulüm düzenini yıkıp geçeceğiz. Birliğimizi, beraberliğimizi göstereceğiz” sözlerini kullandı.
***
Kalabalığın gönlinden neler geçiyordu, nasıl bir geleceği düşünüyorlardı, diye soracağım ama; dev ekranın önünde, salonun içinde konuşan İmamoğlu’nun yansıyan yüzünü gördükçe “heyecanlandıkları” gözlerinden okunuyordu! Emeklinin, ücretlinin, üreticinin sıkıntılarının nedeni “iktidarın” beceriksizliği/ umursamazlığı değil miydi? İmamoğlu, onu da “ekonomiyi, sağlığı, yargıyı, güvenliği, demokrasiyi en üst seviyeye ulaştırma kararlılığının önünde kimse duramaz. Çünkü biz boyun eğmeyiz. Biz, hep birlikte bu adaletsiz, bu bozuk düzeni değiştireceğiz” diye sözünü verdi.
Adana’da yaşanan yaz havası gibi, güneşin ışıttığı yüzler umutlanmak istiyordu, doymak/ yaşamak istiyordu… İmamoğlu’da “onun” sözünü verdi! Çukurova’nın mutsuz. Mersin’in, Antep’in, Hatay’ın, Kahramanmaraş’ın, Kilis’in, Osmaniye’nin mutsuz olduğunu “bunu” hiçbir yurttaşın “hak” etmediğini belirtti… Yüzler gülümsüyordu. İmamoğlu’nu daha yakından göremeseler de, değişmeyen biçimiyle yine “ekrandan” izlemiş olsalar bile “umut” doğmuştu yüreklerinde. Eyüp’le buluşmanın değerlendirmesini yaparken, “elimizdeki iyi olan İmamoğlu” yorumunu yaptık; çıkış için şans bu!