18 yaş altı eğitim yaşındaki çocukların çıraklık veya meslek okuluna gönderilmesi ile her yetişkinin aynı zamanda belli bir işi gücü mesleği olması çok farklı konuları oluşturmaktadır. Esaslı amaç bir şekilde meslek sahibi olmak değil -hiç yoktan iyidir-, iyi bir yetişme, iyi bir kavrayış ve iş güç yeterliliği, insanın ve toplumun kendini çok boyutlu gerçekleştirebilmesidir.
Türkiye’de çıraklık ve meslek lisesi konusu açıldığında hemen model olarak Almanya gösterilmektedir. Almanya çıraklık ve meslek okulunun yaygın olduğu bir ülkedir ama bunu ideal sayan bir ülke midir, bu tümden karıştırılmaktadır. Yedi düzeyde karışıklık yapılmaktadır:
Almanya veya dünyada sosyal ve bilimsel anlamda hiçbir çocuğun çıraklığa gitmesi genel bir ideal veya amaç değildir, 16 ve üstü yaşta ilgi ve yeteneğine göre yönlendirme (rehberlik) yapılması ile bir mesleğe yönlendirme de aynı şey değildir, 16-17 yaş meslek okulu meselesi de çok tartışmalı bir konudur,18 yaş ve üstü, sonuçta yetişkin nüfusun iş meslek sahibi olması ve bununla ilgili öğretim ve formasyon ilk üç maddeden daha ayrı bir konudur.Erken yaşta (18 yaş altında, hatta 22 yaş altında) okul veya yükseköğretimin dışında kalan kişilerin oryantasyonu veya bunlara belli bir meslek becerisi kazandırılması çok daha başka bir konudur.Dual sistem (Genel eğitim ve öğretim ile mesleki formasyon ve deneyimin birlikte yapılması, okul ve iş yerinde öğretim) tartışması da erken yaşta çıraklığa veya erken yaşta meslek okuluna yönlendirme ile ilgili değil, mesleki formasyon veya meslek yüksekokulları sürecinde öğretimin ve deneyimin iş ve iş yerleriyle olan bağı ile ilgilidir. İş yerinin okul yerine geçirilmeye kalkışılması bambaşka bir sorun alanıdır.
Bu karıştırmacalar veya kasıtlı kaydırmacalar ilk akla gelenlerdir. Daha pek çok kaydırmaca karıştırmaca da bulunmaktadır.
Dünyada da Almanya’da da ciddi bir sorun nüfusun nitelikli eğitimi ve yetişkin yaşamında belli bir nitelikli iş güç yapabilme potansiyelidir. Bunun temel ölçütü, ülkenin/toplumun genel eğitim düzeyi ve eğitimin kalite düzeyidir.
Yetişkin nüfusun durumu ile ilgili bir gösterge nitelikli bir mesleki yeterliliğinin, resmi anlamda bir meslek formasyonunun olup olmadığıdır. Bununla ilgili bir ölçü veya hesaplama 20-34 yaş grubunda herhangi bir mesleki eğitim tamamlamamışların o yaş grubundaki oranıdır. Bu gösterge genç yetişkin grupta bir mesleki eğitim sertifikası olmayan veya yüksekokul öğrenimi olmayanlara karşılık gelmektedir.
Almanya’da mesleki eğitim enstitüsü mesleki eğitim raporu 2024’e (Bildungsinstitut Berufsbildung Berufsbildungsbericht 2024) göre “Mesleki yeterliliği olmayan 20-34 yaş arası genç yetişkinlerin oranı 2021’de yaklaşık 2.64 milyon kişi (yüzde 17.8) iken, bu sayı 2022’de 2.86 milyona (yüzde 19.1) yükselmiş bulunmaktadır.
Almanya için dört sosyodemografik gösterge öne çıkmaktadır. 1-Genel eğitim diploma oranı (ortaokul ve üstü diploması olma durumu arttıkça iyileşiyor), 2-Uyruk, 3-Göç Tarihi ve 4-Göç Geçmişi.
Almanya örneğinde ortaokul ve üstü bir diplomaya sahip olma durumu genç yetişkinlerin nitelikli iş güç meslek sahibi olmasını iyileştiriyor: Diplomasızlar için oran yüzde 75, ortaokul diplomalılar için yüzde 34.4, genel lise diplomalılar için yüzde 18.0, yüksek öğrenimliler için yüzde 8.1’dir (Bu oranlar göçmenler dahil tüm Almanya içindir).
Yani ana sorun ortaokula gidememe temel kırılma noktası olmak üzere ortaokul ve üstü kademeleri tamamlayamama sorunudur. Eğitim düzeyi arttıkça yetişkinlikte nitelikli bir iş güç formasyonu da artmaktadır.
O halde eğitimden ve nitelikli eğitimden kopma veya mahrum kalmanın sebepler nelerdir, bunlara bakmak gerekiyor.
Alman uyruğunda olmayan yabancıların bir mesleki eğitimi olmayanların oranı yüzde 38.2’dir ve bu Almanlarınkinden (yüzde 12.7) tam üç kat daha yüksektir.
Kaldı ki Alman yurttaşı sayılanların içinde çift yurttaşlığı (yani göçmen kökenli) olanlar da yer almaktadır.
Ayrıntılarına bakıldığında Almanya’daki Suriyeli, Afgan, Romen, Bulgar, Türk vb. arasında mesleki formasyona sahip olmayanların oranı çok yüksek bulunmaktadır.
Yani ana sorun köken ve uyruk ile eşleşen göç durumu ve tarihi, daha genel olarak yoksulluk ve dışlanma durumudur, altta ve dışta kalanların nitelikli eğitime ulaşma sorunlarıdır, okuldan kopuşlarıdır.
Burada ana sorun yetişkin yaşamda mesleği olma ve nitelikli iş üretim yapma yoluyla hayatını idame ettirme, kendini üretim ile de gerçekleştirme, topluma somut katkıda bulunma ile erken yaşta (18 yaş altında) bir an önce çıraklığa veya bir meslek okuluna yönlendirme arasındaki büyük farkın, hatta uzlaşmazlığın dikkatten kaçırılmasıdır.
Almanya örneğinde de çıraklık veya erken yaşta mesleğe yönlendirme amaç değildir, çıraklık ve pek çok meslek okulu istenmedik durumdadır. Eğitimde erken yaşta mesleki yönlendirmeye yönelik de çeşitli eleştiriler bulunmaktadır, bunun ideal olduğunu söyleyen çok daha azınlıktadır. Çıraklık ve meslek okullarının sonuçta ciddi bir ayrımcılık oluşturduğu tüm istatistiklere yansımaktadır.
Almanya’daki dual sistem tartışması daha farklı bir tartışmadır, çocukların erken yaşta çıraklık veya mesleğe yönlendirmesi ile doğrudan ilgili değildir, dolaylı ilgilidir. Dual sistemle ilgili daha uygun bir tartışma iş yerlerinin meslek sertifikaları ve yüksekokulların iş deneyimi ve işte öğrenmeleri ile ilgili rollerinin ne olması gerektiğine yöneliktir. Bu konu da ayrıca tartışmalıdır.
Dual sistemin resmi eğitimin özelleştirilmesi ile, kamunun eğitim öğretim sorumluluğunu özel işletmelere devri ile de doğrudan değil dolaylı bir ilgisi bulunmaktadır. Eğitimin özelleştirme konusu ve dual sistemin bundaki yeri de ayrı bir tartışma konusudur.
Almanya için de herkes için de ana amaç nitelikli genel eğitim ve dahası yükseköğrenimin mümkünse tüm nüfusa sağlanması, her yetişkinin yükseköğrenimini da tamamlayarak bu süreç sonunda bilgili, duyarlı, becerikli, üretken olmasıdır. Nitelikli genel eğitim kişi için de toplum için de kalifiye iş güç için de ön şartı oluşturmaktadır. Doğru düzgün bir yükseköğrenim ise zaten beceri, sanat, felsefe ve bilimde daha yüksek kazanımlar, iş güç üretimde daha rafine beceriler anlamına gelmektedir.
İlgili raporun sonuç vurgusu da şu şekildedir: “Bu raporda, 2024 veri raporunun A11 bölümünü desteklemek amacıyla 2022 mikro nüfus sayımına ilişkin ek analizler sunulmuştur. Elde edilen bulgular, daha yüksek bir öğrenim seviyesinin, mesleki nitelik kazanma şansını olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, genç yetişkinlerin mesleki yeterlilik elde etme olasılıklarını artırmak için genel eğitimlerini tamamlamalarını sağlamaya yönelik çabaların artırılması gerekmektedir.”
İş piyasasında durum bu sürecin bir çıktısı olarak devreye girmektedir. “İstihdam oranının ve iş türünün büyük ölçüde mesleki bir yeterlilik belgesine sahip olup olmamaya bağlı olduğunu gösteriyor. Resmi bir nitelik belgesi bulunmayan genç yetişkinler, işsizlik (özellikle uzun süreli işsizlik) riskini daha fazla taşımakta ve mesleki eğitimini tamamlamış çalışanlara kıyasla ortalama olarak önemli ölçüde daha az kazanmaktadır." (Michael Kalinowski, Junge Erwachsene ohne abgeschlossene Berufsausbildung Ergänzende Auswertungen zum Kapitel A11 des Datenreports 2024, (https://res.bibb.de/vet-repository_782415 ).
Dün köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüydü (17 Nisan 1940). Türkiye’de iyi okul modelleri çoktur da kırdakini/ en alttakini alıp bir okul sürecinde bu kadar farklı düzeye taşıyabilmenin ve bu kadar büyük toplumsal sonuçlar yaratabilmenin örneği tüm dünyada çok sınırlı sayıdadır.
Bu örneklerden, bu modellerden günümüze dersler çıkarmak gerekmektedir. Köy enstitüleri; halkı ve toplumsal güç ilişkilerini dönüştürme amacını da taşıyan bilgi, teknik, sanat, üretimin birlikte buluştuğu bir model olarak okunsa yanlış bir okuma olmayacaktır
Köy enstitüleri eksikliklerine ve farklı ideolojik kritikleriyle birlikte bir toplumdaki her tür yoksulluk, yoksunluk, eşitsizlik, ayrımcılığı azaltma, aydınlanmayı ve özgürleşimi artırma yolu olurken; çıraklık ve meslek okulları bizzat ayrımcılığın, sömürünün, metalaşmanın, özelleştirmenin aracı haline getirilmiş bulunuluyor.