Artan sıcaklıklarla birlikte ülkemizin birçok bölgesinde anız yangını haberleri sıkça gündeme gelmektedir. Son üç gün içinde, Çanakkale/Gelibolu'da anızdan sıçrayan yangın kıvılcımları ormanlık alana sıçramış ve birkaç köy boşaltılmak zorunda kalınmıştır. Türkiye tarihin en önemli zaferinin yaşadığı bölgedeki her yangın tarihi kanıtları zarar görmesi ihtimali herkesin yüreğini ağzına getirmektedir.
21 Haziran 2024 tarihinde Diyarbakır'ın Çınar ilçesi ile Mardin'in Mazıdağı ilçesi arasında akşam saat 22.15'te hasat sonrası anız ile örtülü tarlalarda çıkan yangın, rüzgârın etkisiyle büyüyerek yerleşim yerlerine sıçramış ve 12 kişinin hayatını kaybetmesine, onlarca kişinin ise ağır ve/veya ciddi derecede yaralanmasına sebep olmuştur.
Uzun süredir Çukurova bölgesinde gördüğümüz ve her yıl yaptığımız açıklamalarla çiftçilere anızı yakmamaları gerektiğini anlattığımız “anızların yakılmaması” konusu halen ülkenin ciğerlerini yakmaya devam etmektedir. Anız yakılmasının sakıncalarını anlatımlarla yetinmeyip, çözüm önerileri ve yöntemler de sunduk. Ancak Bakanlıklar, bilim kuruluşlarının ve bilim insanlarının bütün uyarılarına rağmen anız yangınları daha fazla can kaybına ve zarara yol açmaktadır.
Anız Neden Yakılır? Anızı Yakmamak İçin Bizler ve Devlet Ne Yapılmalıdır?
Her yıl olduğu gibi bu yıl da anız yangınları Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) bölgesinde “Bereketli toprakların” merkezi Diyarbakır ve Mardin’de kâbusu olmuştur. Bilinçsiz çiftçilerin, kurak geçen sıcak yaz mevsiminde buğday hasadı sonrası topraklarını işlemekten kaçınmak için yaktıkları anızdan sıçrayan ateş kıvılcımları rüzgârın etkisiyle kontrolden çıkarak ekili alanlara, ormanlara ye yerleşim yerlerini yaşanmaz hale getirdiğini sıklıkla yaşıyoruz.
Genellikle ikinci ürün yetiştiriciliği ile Haziran ayının ilk haftasında buğday hasadının ardından, çiftçiler toprak işlemeye geçmeden önce yüzeydeki anızın toprak işleme aletlerinin işlevini zayıflattığını düşündüklerinden tarlalarını yakmaktadırlar. Çiftçilerin, sadece kendi geleceklerini değil, başkalarının da evini ve canını tehlikeye attıklarının farkında olmadıkları anlaşılmaktadır. Anız yangınları, ülkemizde toprakları fakir, gübre kaynağı ithalata bağlı bir ülkede çiftçilerin sadece toprağını değil, kendi geleceğini yaktığının da farkında olmadığını göstermektedir. Yakılan araziler, kısa vadede toprak işlemeyi kolaylaştırsa da uzun vadede toprak sağlığı ve kalitesi düşeceği için verimlilik de düşmektedir. Bu durum, çiftçilerin ilerleyen yıllarda daha fazla gübre kullanmak zorunda kalmasına neden olmaktadır. Çiftçilerin çok azı bu durumun farkında olup, genelde anızı yakmanın yasak olması ve küçük bir para cezasına rağmen çiftçiler (cezayı ödeyerek) anız yakmaya devam etmektedirler. En azından Çukurova'da yaşanan ve tanıklık edilen durum bu şekildedir.
Anız Yakılmasının Önlenmesi İçin Neler Yapılmalıdır?
Kendi ellerimizle yok ettiğimiz toprağın organik madde kaynağı yanında toprakta yaşayan sayısız toprak canlıları öldürülmekte/yok edilmekte ve telafisi mümkün olmayan can-mal kaybının önlenmesi için kamu tarafından ciddi önlemler alınmalıdır. Bu yangınlar sadece birer anız yangını olmanın ötesinde, bütünlüklü bir tarım-toprak yönetimi ve çevre sorunu yaşadığımızı gösteriyor. Konu, bireysel olarak çiftçileri ilgilendirdiği kadar, ülkenin tarım ve çevre bakanlıklarının ilgi alanına da girdiğinden kamu kurumlarının da yapması gereken görevler bulunmaktadır. Öncelikle, toprak yüzeyindeki üretim artıklarını yakmadan topraklarımızın korunması için ne yapılabilir sorusunun cevabı aranmalıdır.
Öneri:
Her yıl yaz dönemlerinde yaşanan ve ağır can ve mal kaybına neden olan anız yakılması konusunda bilimsel bir çalışmanın yapılması kaçınılmaz görülmektedir. Dün Çukurova, bugün Çanakkale, Mardin ve Diyarbakır, yarın bir başka bölgemizde anızların yakılması can-mal kaybı yanında çevresel sorunların yaşanılması daha fazla devam etmemeli. Anız yakılmasının önüne geçilmesi mümkün ve yakılmaması çiftçinin, doğanın yararına bir durumdur. Bütünlüklü bir anlayış, işbirliği ve bilimsel teknikler ve planlanma ile sorun çözülebilir. Öncelikle çiftçilere anız yakmanın kendileri oluşturduğu zarar ve kayıpları anlaşılır bir dille anlatılmalıdır. Ayrıca çevreye verdiği telafisi mümkün olmayan zararlar anlatılmalı ve anızın yasaklanmasının gerekçeleri belirtilmelidir. Ancak çiftçilerimizin ve insanımızın çıkarı çok boyutlu anlatılarak farkındalığı artırılmalıdır. En önemlisi, anızın yakılmadan toprak ile buluşması için devlet desteği ile çiftçinin çıkarının yüksek olduğu gösterilmelidir. Bilim insanları olarak bizlerin de anızın en kolay yoldan ve toprak ile buluşarak ayrışması konusunda yeni yaklaşım ve yöntemler geliştirmemiz gerekmektedir. Bu konuda Çukurova Üniversitesi ve diğer ilgili kuruluşlar öncülük ederek çözüm önerileri geliştirmeli ve inisiyatif almalıdır.
21 Haziran 2024, Adana
İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr