“Açlık sınırı ile, emekçilerin/ emeklilerin aylıkları arasındaki makasın daha da açılması demek, daha çok doyumsuzluk demek, sınıfsal ayrışmanın daha da büyümesi demek!” Demokrasiler, sınıflar arsındaki uçurumu en aza indiren, herkesin yaşamasını kolayca sürdürmesini sağlayan sistemlerdir! Sınıfsız toplumlar gibi, “hiç kimsenin sınıflı toplumdaki gibi bir sosyal sınıfa doğmadığı bir toplum” olmasa da, gelir dağılımında hakça davranabilir, duygudaşlığı yaygınlaştırması olasıdır!
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” denildiğini bilmeyen yok! Buna karşın “komşu bilincinin” toplumsal bir özlem olduğu da unutulur! Yanı apartmanda bulunduğun, aynı sokağı paylaştığın, aynı kentin havasını soluduğun komşulardan söz ediyorum… Kimin nasıl zorluklar yaşadığı bilinmiş olsa da, halkın büyük çoğunun doymadığını, geçinemediğini bilmeyen yok! İşin en önemli “duygudaşlık” olmayında umursayan da yok! İşte bu “sınıfsal ayrışmanın” büyümesindeki etmen!
***
Bir kentin aynı sokağında “açlıkla” sınanların bir yanda, nereden/ nasıl kazandıkları bilinmeyenlerin yaşadığı şatafat bir yanda… Demokrasilerde böyle olgu görmezden gelinemez! Herkesin yaşama hakkı olduğu, herkesin barınma/ sağlık/ eğitim/ dinlenme haklarının olduğu kalın-belirgin sözlerle altı çizilir! Birine tanınan hak, başkalarının da “hakkı” olarak yaşamda yer bulur! Herkes patron, herkesin son model araçları olması, şatolarda yaşaması gerekmez ama, herkesin doyması/ eğitim alması/ sağlık sorunlarında kamu birimlerinin çalışır olması olasıdır!
Demokrasiler eksiksiz olmasa da, toplumda da bir bireyin yaşadığı zorluk/edilgenlik onarılmaya çalışılır, başkalarına “en üst” sınırda zarar vermesi önlenir, sınıflar arasında gözle görülür/ kaygı verici sorunların yaşanmamasına özen gösterilir! Demokrasilerde “acı” da “tatlı” da anlamlıca paylaşılır!
***
Biz de “başkalarına” benzemeyen bir “demokrasi” anlayışı egemen! Örneğin biz de “serbest piyasanın” ülkemizde uygulamaya çalıştığı “liberalist ekonomik sistem” demokrasiyle uyuşmaz! “Serbest piyasa” yarış anlamındadır; girişimcilerin, en nitelikli ürünü daha ucuz elde etme savaşımıdır! Daha çok da, tüketiciye daha ucuz/ daha nitelikli ürün sunma yarışıdır! Yurttaşların gereksinmelerine daha kolay ulaşma yarışıdır; yarışımcıların ödevi de budur!
Biz ne yaptık biliyor musunuz? Daha ucuzu/ daha nitelikliyi değil; öncekinden biraz değişik olanı, içinden alınanı/ eksiltileni, aynı özellik taşımayanı piyasaya sürmeyi anladık! Yemeklik yağları bilirsiniz; üzerinde “beş litre” yazar, çoğunda da “litre” “lt” yazdığına tanık olursunuz, bunu “kilo” olarak satarlar. Ya da market raflarında gramajı düşürülmüş ürünler, aynı ambalajda daha yüksek fiyata sunulur. Bizdeki “serbest piyasa sistemi” denilince anlaşılan/ bilinen bu! Denetimin yeterli olmadığını, tüketici haklarının korunamadığını düşünsenize… Bağımsız denetim mekanizmalarının zayıflığı ile tüketici şikayetlerinin sonuçsuz kalması, bu çarpıklığın sürmesine yol açıyor. Buna benzer birçok örnek bulmak da olası…
***
“Demokrasiden” uzak olmasına karşın, kendini “demokrasi” gibi gösteren ülkelerde insanların yaşamına bakmak olası… Sorunlar özgürce tartışılabiliyor mu, eleştiri özgürlüğü var mı, “muhalif” düşünceler güçlü mü? Bunları şunun için soruyorum; “özgürce tartışma” olanağı bulunmayan bir yerde “haklardan” söz edemezsin! Bugün emeklinin içinde bulunduğu durumu, çalışanların yaşadığı zorluğu anlatmaları/ çözüm istemleri, istemenin yolunu bulsalar da istediklerini almaları olası mı?
Göstermelik, üç/beş sistem savunucusu “sarı sendikanın” gerçekleştirdiği buluşmalarla nelerin görmezden gelindiğini, toplantılarda esen/ gürleyen seslerin neleri kazandıklarını düşünün…
***
“Demokrasiyi”, her şeyin saydam/ açık/ yalansız olduğunu söylediği için dile getiriyorum! Yaşama üç gün gelen insanın, yaşamı boyunca “sınıfsal” savaşların ortasında gidip/ gelmesi ne denli etik ki? iki çocuk doğduğunu düşünün… Biri villada, diğer bir kentin kıyı sokaklarından birinde… Villada doğanın “varmak” istediği yer” diye bir şey var mı; doğuştan varsıl/ doğuştan varlık içinde… Kıyı sokakta dünyaya gelenin “varmak” istediği yer, villada doğun çocuğun yaşandığı ortam…Sınıfın “ne” demek olduğu “makas aralığının” ne anlama geldiğini anlamayan buradan başlasın…
Bakın, ülkemizde “demokrasi” anlayışının yerini “demokrasiye benzetilen sistem” aldıkça toprağını işleyen üretici üretemiyor, sanayide çalışanların sayısı düşüyor, tekstil makineleri susuyor, işsizlik artıyor, emekli aylığının gerekse asgari ücretin üzerindeki baskı ekonomistlerin” görüp/ bilip de söyleyemedikleri doruğa yükseliyor! Anlamadım, “büyümekten” mi söz ediliyor?