Hatırlar mısınız, Mehsa Emini, 16 Eylül 2022’de, Tahran’da, kamuda örtünme kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle Ahlak Polisi tarafından tutuklanmış ve göz altındayken, polis şiddetiyle katledilmişti. Ben de bu olay üzerine yazdığım yazıyı, polisin korumaya çalıştığının kadınların namusu olmadığını, Rejim olduğunu söyleyerek bitirmiştim. 46 yıl önce kurulan ve 2005 yılında kadın diye öğretmeninin elini öpmeyen Ahmedi Nejat tarafından revize edilen bu rejim artık böyle gidemezdi.
Çok beklemedik. Özgürlük, dünyanın uygar ülkelerindeki hemcinsleri gibi yaşama özlemi, insan yerine konulma içgüdüsü, İranlı kadınları patlama noktasına getirmişti ve patladılar.
İran’da neler olmuştu, neler oluyordu, satır başlarıyla hatırlayalım ve diyeceğimizi diyelim.
İran Yargı Erki Başkanı Gholamhossein Mohseni Ajeei, kadınların gösterisinin arkasında dış güçlerin olduğunu söyleyerek istihbarat servislerine, "Sorumluları bulun," dedi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise "organize yolsuzluğu engelleme" taahhüdünde bulundu ama kadınlar tınmadı bile. Dediler ki, "Bizi tutuklayabilirsiniz ama kampanyamızı susturamazsınız. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Biz özgürlüğümüzü yıllar önce kaybettik ve şimdi onu geri istiyoruz." Ölümden bile korkmadıklarını söylediler. Ölüm diyorum, çünkü İnsan Hakları Kuruluşlarına göre sadece geçen yıl 333 kişi idam edilmişti.
Yiğit gazeteci Masih Alinejad, "Bu cinsiyet ayrımcılığı rejiminden bıktık," dedi. Biliyorum, hemen olmayacak, ama er geç olacak. Özgürlük özlemi yola çıktı. Artık bu baraj su tutmaz.
İnsan olarak İranlı kadınların bu çabalarına olağanüstü saygı duyuyorum, imreniyorum, neden bizim kadınlarımız böyle bir toplumsal dayanışma göstermez, neden çocuğunun ölü mü diri mi olduğunu öğrenmeye çalışan Cumartesi Annelerini, iki yüz metrekarelik Galatasaray Meydanında bile yalnız bırakıyorlar diye.
DİLERİM, BİZİM BİR TAKIM KADINLARIMIZ DA; UYANACAK VE,