BAĞI DAĞ YAPAN HAYIRSIZ EVLAT!

Daha 17 yaşındaydı, bıyıkları yeni terlemişti. Biraz da utangaçtı. Babası egitmen olduğu için küçük yaşlarda okuma yazma biliyordu. Ama kendi köyünde okul yoktu. Babasının egitmelik yaptığı köyde kalacak ev olmadığı için ailesini kedi köyünde bırakmıştır.

Daha 17 yaşındaydı, bıyıkları yeni terlemişti. Biraz da utangaçtı. Babası egitmen olduğu için küçük yaşlarda okuma yazma biliyordu. Ama kendi köyünde okul yoktu. Babasının egitmelik yaptığı köyde kalacak ev olmadığı için ailesini kedi köyünde bırakmıştır. Şükrü Egitmen bir egitim sezonu boyunca okul olarak kullanılan iki odalı kerpiç evde kalmaktadır. (O yıllarda okur-yazarı olan ilkokul ya da ortaokul mezunu kişiler köylere egitmen olarak atanıyordu).

***

Mustafa Coşkun annesi ve kız kardeşi ile birlikte köyünde yasamaya devam eder. Mustafa, Rumi takvime göre 1326 doğumludur.

***

8 yaşında iken babası Şükrü Coşkun Mazgirt'in bir köyünde eğitmen iken geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybeder. O yıl kış ağır geçmektedir. Yollar kardan kapalı, ulaşım sağlanamıyor, araç yoktur. Yerde 2 metreden fazla kar vardır. Dolayısıyla köylülerin ısrarı üzerine cenazesi orada defnedilir.

***

Mustafa annesi ile birlikte babasının mezarını ancak 7 ay sonra ziyaret edebilmektedir. Mustafa Coşkun Babasının ardından yaklaşık bir yıl sonra da annesini de kaybeder.

***

Amca oğlu Hurşit Coşkun'un yanında büyür. Çok güç şartlarda bir hayat sürdürdürmek zorunda kalır. Çünkü yaşam koşulları çok zordur. Halk yoksul tarımla uğraşmaktadır.

***

Köyün üst tarafında bir tarlaları vardır. Verimsiz olduğu için ne ekseler doğru dürüst ürün alamıyorlar. Ektiğini biçemiyorlar. Yamacın eteğindeki tarlayı bağ yapmak isterler. Amcaoğlu Hurşit Coşkun ile kafa kafaya verirler. Amcaoğlu bıyıkları yeni terleyen Mustafa ile, yaklaşık 7 kilometre uzaklıktaki Akkilise Köyü'nden kuş burnu fidesi getirerek bağın çevresini çıt örerler hayvanlar zarar vermesin diye. O yıl Elaziğ'dan getirtilen bağ fideleri dikilir. Çapalama ve sulama, sinrakibyillarda budamasi yapılır. Bağ'dan şaraplık üzüm elde edilir. Ancak köyde şarap yapılmıyor. Bağ bozumunda üzüm şıra yapılır pekmez ve pestil olarak değerlendirilir.

***

Mustafa Coşkun'u celbi gelir, askere gider. 3,5 yıl askerlik yapar. Terhis olduktan sonra köyüne döner, bağ ile ilgilenmek yaşamının bir parçası olmuştur artık. Köyde Elif adında bir kızla evlendirilir. Ancak görücü usulü olduğu için önceden ne Mustafa Elif'i ne de Elif Mustafa'yı görmemiştir. Ancak evliliklerini mutlu şekilde sürdürürler. İki oğlan iki kız çocuk sahibi kalabalık bir aile olurlar.

Mustafa Coşkun okur yazar olduğu için muvazzaflık süresince askerde erlere okuma yazma öğretir, ailelerine mektup göndermelerine vesile olur.

***

Yıl 1983 Eylül ayının 22'si. İki oğlunu karşısına alarak sohbet eder, nasihatte bulunur. Der ki, "Bağ'a çok emek verdim. Daha 17 yaşında iken bağ fidesini Elazığ'dan getirip diktim. Saka'lar gibi omuzumdan taşıdığım kovalarla asmaya su verdim. Her yıl onlarca sepet üzüm elde ettik. Bağı olmayanlar köylüler de üzüm yesin diye. Sakın bağ'a girenlere tepki vermeyin. Tarlaları ekip biçmediginizi biliyorum ama Bağ'ı ihmal etmeyin. Çok emek verdim ziyan olmasın". Ancak iki oğlu da kamu görevlisi oldukları için köylerine yeteri zamanı ayıramıyor.

***

Özellikle büyük oğlu köyüne gelip gidemez, ancak küçük oğlu köyü ile ilişkisini kesmez. Fırsat buldukça köyüne gelir akrabalarını ziyaret eder. Emekli olduktan sonra da evini yaparak köyüne yerleşir, ancak kışın Adana'ya döner. Büyük oğlu 1996 yılında emekli olur. Nedense köye yerleşmeyi bikez olsun aklından geçirmez.

***

Babaları Mustafa Coşkun o dönemde köyde ikamet eden büyük kızı Zahide Coşkun'u ziyarete gelir. Bir süre sonra da hastalanarak 31 Temmuz 1991 yılında yaşamını yitirir, köyde Aile Mezarlığı'nda biricik eşi Elif Coşkun'un yanına toprağa verilir. Cenaze töreninden sonra büyük oğlu Adana'ya döner. Özel günler (Ölüm, düğün törenleri) dışında köyüne gelip gitmez.

***

49 yıl süren uzun bir ayrılıktan sonra nihayet köyüne dönmeye karar verir. Eşi ve büyük oğlunu yanına alarak bundan 14 gün önce köyüne ayak basar.

***

Değerli okuyucularım, merhum Mustafa Coşkun'un büyük oğlu kim olduğunu merak ettiğinizi tahmin etmiyor değilim. İtiraf ediyorum:

***

O hayırsız evlat benim!!!

***

Köye gelişimin 14. gününde 20 Temmuz 2025 sabahı (bugün) bağ alanını gezdim, gördüğüm manzara karşısında adete şoke oldum. Akraba dost ve tanıdıklarımın yüzüne bakarken değil, kendimden çok utanıyorum. Konuşurken nefes almaktan zorlanıyorum. Hıçkırıklar boğazıma düğümleniyor. Çünkü bir zaman orman gibi gür olan bağ, bir kaç acı badem ağacı ve üzüm verme özelliğini yitirmiş asmadan başka her şeye benziyor ne yazık ki!

***

Koca yürekli babamız geçmişte güç koşullarda dağı, bayırı bağ yaparken, bizler Emeğe nankörlük ettik. Özellikle ben, yarım asır sonra köye dönüş yapabildim. Öncelikli amacım dağı andıran alanı yeniden bağ yapabilmektir.

***

Nitekim, gördüğüm manzara karşısında göz yaşlarıma hakim olamadım. Bir kaç kare fotoğraf çekerek bağ'dan ayrılırmak zorunda kaldım. Şimdi soruyorum kendi kendime ben merhum babamdan nasıl ve hangi yüzle özür dileyeceğim? Babasının nasihatını yerine getiremeyen bir evlat olarak nasıl huzur bulacağım? Dahası; bu mahçubiyeti ne kadar taşıyacağım? Kime neyi, nasıl izah edeceğim? Babam dün Dağın yamacını kazarak el emeği göz nuru dökerek bağ yapmıştı. Ben ne yaptım? Bağın dağ'a dönüşmesine seyirci kaldım, göz yumdum, hatta umursamadım yıllarca.

***

Atalar ne güzel söylemiş: "Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur" diye. Koca bir dağı bağ yapacaksın ömrünün son demlerinde hastalanıp takattan düşeceksin. Evini köyünü terk edip şehirde yaşayan çocuklarının yanında kalmaya karar vereceksin, sonra ziyaret amacıyla köydeki kızının yanına dönerken, hayata gözlerini yumacaksın. Gözün gibi baktığın bağ sahipsiz ve bağımsızlık sonucu özelliğini tamamen yitirmiş olacak.

***

Oysa evlatların görevi, sadece anne ve babaya karşı olan sorumlulukları yerine getirmekle bitmiyor. Aynı zamanda onlara karşı hürmet, sevgi, sabır ve anlayışla yaklaşarak gönüllerini hoş tutması lazım. Saygıda, hizmette kusur etmeyecek. İtaatkar olacak. Toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket edecek.

***

Alçakgönüllü olacak ve vicdanına hesap verecek. Anne ve babanın sözlerini dikkate alarak asla üzmeyecek. Ben, fiziksel ve duygusal olarak anne ve babamın yanında yeterince olamadım. Ancak mümkün mertebede kendilerini kırmamaya çalıştım, ama yetiştirdikleri bağa sahip çıkamadım.

***

Dürüst ahlaklı, erdemli bir insan olmak için çaba gösterdim. Sevilip sayılıp itibar da gördüm. Adil olmayı başardım, ne yazık ki bağ konusunda anne ve babanın emeklerini boşa çıkarmış oldum. Şimdi dua etmekten başka ne yapacağımı bilemiyorum açıkçası.

***

Yine de biricik oğullarını affedeceklerine dair bir inanç taşıyorum yüreğimde. Her şeye rağmen baba ve annemin emek verdiği bizim dönemimizde dağa dönüşen bağı yeniden tesis etmeye çalışacağım. Anne ve baba sizlerden af diliyorum bir kez değil, binlerce kez. Umarım sesimi duyar, kusurumu bağışlarsınız.

 

 

 


 


Düzgün COŞKUN

20.07.2025 21:26:00

YAZARLAR


YEDİGÖZE PROJESİ’NDE MALİYET ARTIŞI 24 BİN 900 KAT!

KARALAR, GEÖ,ÇER'İ KUTLADI, İSTEKLERİNİ SIRALADI

ANKARA’DA ÜCRETSİZ DÜĞÜN SALONU

KIZILAY’DAN UGANDA’DA 10 SU KUYUSU

KILIÇDAROĞLU’NA ADANA’DA AŞURE

KILIÇDAROĞLU’NDAN KOZA YARDIMCI’YA ZİYARET

KILIÇDAROĞLU, ZEYDAN KARALAR’INEVİNDE

ALTAN ÖYMEN’İ KAYBETTİK

"TARIMDA DIŞ TİCARET AÇIĞI 50 MİLYAR DOLAR"

TÜRKİYE NÜFUSTA 18. SIRADA

VALİLİKTEN DARP VE ZORLA ÇALIŞTIRMA İDDİASINA AÇIKLAMA

“HAYATIMI KALEME ALIYORUM”

ZEYDAN KARFALAR’DAN SÖZCÜ GAZETESİ'NE CEZAEVİNDE İLK RÖPORTAJ

“ADANA HALKININ İRADESİ TEKRAR TECELLİ ETMİŞTİR”

SEZEN AKSU’DAN GÖNÜL ŞARKILARI" VE “LİNÇ”

“BARIŞIN ŞARTI ADALET, GÜVENCESİ MİLLETİN İRADESİDİR”

VEKİL BAŞKAN GEÇER’DEN İLK AÇIKLAMA