BAKIŞ...

Gündemimiz bir önceki günü gölgede bırakıyor. Kişi ve toplum olarak dehşete düşüyor, sarsılıyoruz.

Gündemimiz bir önceki günü gölgede bırakıyor.

Kişi ve toplum olarak dehşete düşüyor, sarsılıyoruz.

 İnsanlık nereye gidiyor? diye soruyoruz.

Yaşanılan gerçekler bir yanda ama yarınların nasıl olacağı da bir muamma ...

 Gerçekten sorunlar ve cevabını beklediğimiz sorular var.

*

Değerlerimiz,ilkelerimiz vardı;milli olan, insanî olan, toplumsal hayatımıza düzen getiren...Ama unuttuk galiba...Yoksa kaybettik mi , bir bilen var mı!

 

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk, dayanışma...

 Hepsi de insana özgü değil mi,öyle öğrenmedik mi ve elden geldiğince de uygulamadık mı... 

Zaten bunlar bütün insanlar için ortak sayılabilecek üstün değerlerdi ve  hiç kimse de inkar etmiyordu...

Ama günümüzde görüyoruz ki sözde kalmış gibi ...

Soralım, soralım ve bir daha soralım, diyorum.

Milli,manevi, insanî ya da toplumsal...

Nasıl bir sınıflandırma yaparsanız yapınız, bu ve benzeri değerlerimize bağlı mıyız, değil miyiz?

Mesela;

Cumhuriyet değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı mıyız? Sorulduğunda hepimiz vatanseveriz, hatta "Bu nasıl soru ?"  diyenlerde yok değil! Yanılıyor muyum!

Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü denilince ne anlıyoruz ve gerçekten biliyor muyuz,

Vatana,millete, bayrağa saygı,

İnsana, aileye, eşe dosta sadakat, doğruluk, dürüstlük vb. nedir, nasıl gözlenir ya da anlaşılır...

Ayrıca etik değerler der dururuz...Evimizde, işimizde hatta kahvede bile...Nedir, bilen var mı...

Peki, şeffaflık ve hesap verebilirlik ne demektir?

Milli ve toplumsal sorunlara duyarlı olduğumuzu kabul edelim, liyakatli insanlarla çalışıyoruz diyebiliyor muyuz , görev bilincimiz var mı ? Bunu da soralım kendimize...

"Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır." demişti, büyük kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal Atatürk...

Unuttuk mu!

*

"İnsan, anlamadığı şeye sahip olamaz." demiş, Johann Wolfgang von Goethe...

 

İçinde olduğumuz ortamda, birilerinin algılama ve 

anlama noktasında duyarsız, umarsız olduğunu gözlemiş de olabilirsiniz, bazen sizi anlamadıklarını da...

Neden?

Onlar, kandırıldıklarının farkında olmayabilir...

Çarpıtılmış, algı yaratan herşeyin muhakeme etmeyi, düşünmeyi bertaraf ettiği, ekrandaki haberlerin dahi umursamazlık rehaveti içinde takip edildiği, teknolojinin de o önemli dediğimiz değerleri yerle bir edebileceği, beyinde çürümeye, hayatın içinde yozlaşmaya sebep olacak kadar etkili kullanılır olduğunu bile bile...

İnanın, gerçekçi olmadığını  gözlerimize soksalar da bazen olmuyor, olmuyor , olmuyor...

Bunun için Neva Çiftçioğlu Banes diyor ki;

'Epifiz bezleri kapalı, gözler kör, kulaklar sağır adeta...'...

Sizce, sebep cehalet midir, sadece!

Bunu da düşünün ve sorgulayın derim.

*

Bakınız,

Toplum olarak bir kamyon kasasına sıkıştırıldık ve adım adım bir yerlere doğru gidiyor muyuz, üstelik çaresiz, mutsuz ve sessiz hatta umutsuz...

Elbette sebepleri yok değil." Dış'ın Düş'ü varsa İç'in Gücü" vardır. Dünya çapında yaşanan sosyo -ekonomik,siyasal hareketler, savaşlar ülkemizi de bizi de etkiliyor.

İşçisi işsizi, emeklisi ya da çalışanıyla büyük bir mücadele içindeyiz, zira nefes alıyor nefes veriyoruz... Peki yaşıyoruz diyebiliyor muyuz? 

Cebimizdeki, mutfağımızdaki, sağlığımızdaki, eğitimimizdeki, çarşı-pazardaki  enflasyonumuz , gelişmiş 20-25 ülkenin enflasyonunun toplamından da fazla olmuş.

Açlığın, hayat pahalılığının, geçim derdinin pençesindeki milyonların acınası durumu, neden kimsenin umurunda değil diye de sormuyoruz . Neden?

Gençlerimiz  işsizlik bunalımında, üniversiteyi bitirdiği halde, bilgisini, birikimini üretime aktaracak zemin/iş bulamadığı ve babasından da harçlık almanın verdiği psikolojik bunalımla  intihar da eder hale gelmiş...

Bir kısmının dil öğrenip kapağı dışarı atmak temel idealleri olmuş...Ki her gün okuyor,duyuyoruz. Gittiklerine üzülmüyorum, haklılar diyen de var.

Çocuklarımıza;

Eskiden, ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ diye sorulduğunda doktor, öğretmen, polis, itfaiyeci diyorlardı. Şimdi ise ‘İyi bir eğitim alıp yurtdışına gideceğim’ demiyorlar mı!

Devletin merkezinden taşrasına kadar hangi kurumu ele alırsanız alın, ‘Liyakat’ esası unutulmamış diyebiliyor muyuz... 

Düşünün, sorun kendinize!

Eğitimde,sağlıkta neredeyiz, diye...

Mesela,

Adalet, adalet deyince hop oturup hop kalkıyoruz, neden?

Meclisin adı var, kendi yok gibi...

Yerel yönetimlerin durumu ortada...

Say,say bitmiyor, sorunlarımız da  sorularımız da ...

Sanki yarına bakışlar ' meçhule bakış ' olmuş...

*

Suay Karaman , 2016'da yazdığı şiirinde diyor ki;

"Öyle bir uyuyasım var ki,

Yıllarca uyanmak istemiyorum.

Bu vurdumduymazlıkları,

Bu rezillikleri, bu hainlikleri

Ve yaşanan bu ihanetleri

Görmek istemiyorum.

Ancak ortaçağ karanlığında da

Kimsenin yaşamasını istemiyorum."

*

Dostlar,

Bu ülke,bu vatan,bu bayrak bizim...

Umut bazen 15 yıl sonra gerçek olur, bazen 15 gün… önemli olan umudu kaybetmeden mücadeleyi sürdürmekdir.Mücadele yoksa umut da yoktur..

Umut varsa zafer yakındır…!

*

Uzayın derinliklerinde belki de milyonlarca gezegen, yıldız var ... Belki medeniyetler de vardır, şimdilik bilmiyoruz. Bildiğimiz o derinliklerde küçük bir nokta olan ve adına dünya denilen gezegenin en alımlı, en stratejik noktasında yaşıyoruz... Havası,suyu, toprağı... Dağı, ormanı, ırmağı... Güneşi, rüzgarı ile bir cennet...

Değerini bizim dışımızda herkes bildiği için üstümüze üstümüze geliyorlar, parçalamaya bölmeye çalışıyorlar, ki bunu bile anlamıyor, anlamamazlığa geliyoruz gibi...

N'olur sor bir kez daha kendine...

Ben kimim? 

Biz kimiz? diye . 

Neden mi, vatanımız değerli, sahip olduğumuz fakat elan unuttuğumuz, umarsız kaldığımız değer yargılarına bağlanarak, BEN'den kurtulup BİZ  diyebilmeliyiz...

*

Unutmadan,

Dürüstlük düşmanları, yalakalık ise dostları doğururmuş, ki "Bir ülkede yalakalığın getirisi, dürüstlüğün getirisinden fazla ise o ülke batar.".. demiş (Montesquieu)

 

Latince'de ;

"Divide et impera" böl ve yönet...

"Divide ut imperes" ise yönetmek için böl...demekmiş...

Bizler bölünmeden birlikte yaşayalım bu topraklarda...

İzin vermeyelim ve güldürmeyelim kendimizi namerde...

*

Zuhal Çalı'dan son sözümüz;

Her şeyi zamana bıraktık, 

.” Zamanımız var mı bilmeden." demiş Özdemir Asaf.

Pişmanlığını ne güzel anlatmış Sezai Karakoç dizelerinde...

"Baharı yaz uğruna tükettik, Aşkı naz uğruna. Ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna.. Derken ömrü tükettik bir hiç uğruna... " 

Öyleyse Can Yücel ne diyorsa onu yapalım;

"Fazla kurcalamayın hayatı; vicdanınız temizse, yüreğiniz de güzelse, yaşayın gitsin işte."

*

Siyah, beyaz demeden,

Sağcısı solcusu, zengini fakiri, genci yaşlısı;

Müslüman, Hristiyan vs.demeden,

Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs.demeden,

Seksenaltı milyon elele, gönül gönüle olalım, ki

Kısa sürede muasır medeniyetler dünyasında da yerimiz olsun.

Vicdanı temiz insanlarla , neden olmasın!

Haydi!

21 Ocak 2025/Denizli


SUAT UMUTLU

21.01.2025 17:31:00

YAZARLAR


ÖZDAĞ TUTUKLANDI

1 GÜNLÜK MİLLİ YAS

TÜRKİYE GENELİNDE 2024 YILINDA 1 MİLYON 478 BİN 25 KONUT SATILDI

TGC’DEN BAĞIMSIZ GAZETECİLİK KONFERANSI

ADANA’YA 2024 YILINDA 535 PROJE

KARTALKAYA’DA ÖLÜ SAYISI 76’E YÜKSELDİ

ÇGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

LEMAN KALAY’DAN “YETERİNCE İYİ Mİ?” SERAMİK SERGİSİ

ÜNİVERSİTELERDE DENETİMLİ SERBESTLİK PROTOKOLÜ

SEYHAN’DAN İŞÇİ EYLEMİNE AÇIKLAMA

DİSK’TEN SEYHAN BELEDİYESİ’NDE EYLEM

MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİNİN SORUNLARI GÖRÜŞÜLDÜ

YÜREĞİR BELEDİYESİ’NDEN TOPLU SÜNNET ŞÖLENİ

BARUT’UN KIZI NİŞANLANDI

SEYHAN 6’NCI KREŞİNİ AÇIYOR

9. ULUSLARARASI ADANA LEZZET FESTİVALİ 10-11-12 EKİM’DE

DEMİRSPOR FENERBAHÇE’YE 4-0 YENİLDİ